Ruhsal olarak yorgunluğum kaldırılacak dereceydi ama bedensel yorgunluğumu taşıyamıyordum. Hayat olumlu yönlerini bir şekilde gösterirdi ama olumsuz yönleri seni paramparça ederdi. İnsan dik durduğunda güçlü sanarlardı diğerleri. Aslında her dik duran güçlü değildi. Biz kimi güçlü görmek istersek bizim gözümüzde o güçlüydü. Ya karşımızda ki? Ben herkesin güçlü buz gibi gördüğü Mavi'ydim. Fakat değildim. Annemi o toprağa gömdüklerinde ben de yanına sıvışan küçük çocuktum. Annemle beraber umutlarımı, hayallerimi ve tüm gücümü gömmüşlerdi. Peki bana bunları geri kazandıran kimdi? Evet, Deniz'di. İçimde yanan şey de neydi böyle? Deniz'e biri dokunmuştu ve bu beni neden bu kadar üzüyordu. Ellerim ve mutluluğunu yaşayamadığım ayaklarımın daha fazla gücü kalmamıştı. Dizlerimin üzerine çöktüm. Gözlerimden gelen yaşlara hakim olamıyordum. Ellerimi yüzüme yerleştirip bağıra bağıra ağlıyordum. Etrafım mezarlık kadar boştu. İçim mezarlar kadar doluydu. Gözlerimden akan her yaş için kendi kendime küfür ediyordum.
Ellerimin üzerine ellerini koyan biri karşımda duruyordu. Yüzümden yavaşca çekilen ellerimle gözlerimi açmaya korktum. Karşımdaki bana sarılıyordu ve ben o kişinin Deniz olması için dua ediyordum içten içe. Kokusu tanıdık gelmiyordu. Gözyaşlarından sel olmuş kirpiklerim açılırken sitem ediyordu. Geri çekilip bana sıkı sıkı sarılan kişiye baktım.
Kuzey. Karşımdakinin Deniz olmasını bu kadar çok nasıl isteyebilirdim. İhanetin düğümleri boğazımı kirletmişti. Benim ihanet diye nitelendirdiğim şeyin belki de Deniz için bir önemi yoktu. Sahi benim ihanet dediğim şey neydi?"Gerçekten o güzel gözlerin bunu hakediyor mu Mavi?" Dedi Kuzey. Gözleri dolu yüzü ifadesizdi. Ayağa kalktım.
"Beni bu şekilde görmeni istemiyorum. Sana özel değil. Kimsenin." Dedim ve arkamı döndüm. Yerinde durmuş bizi izleyen bir çift mavi gözle karşılaştım. Sinirden sıktığı dişleri yüzündeki çene kaslarını belirtmiş, dudakları kıpkırmızı olmuştu. Bana doğru gelen iki adımla beraber geri adım attım. Ondan değil, duyacaklarımdan korkuyordum. Beni korkutan onun başkasını sevdiğini bilmekti. Arkamı dönüp yürümeye devam ettim. İki elimi birbirine birleştirip yürüyordum. Deniz ve Kuzey arkamdaydı. Bana koşan ayak seslerini duyunca kafamı yan tarafıma çevirdim. Kolumu tutan o güzel naif ellere baktım. Öpülmeye, koklanmaya müsaitti. Ben seni bu kadar severken... kelimelerimin devamı yoktu. Olsa da kime yararı vardı ki?
"Ne oldu sana?" Diyen ses tonu şarkı gibi gelen Deniz'e baktım. Kolumu çektim. Gözlerimle ona anlatmaya çalıştığım tek bir şey vardı. Kırgınlık. Kafamı arkama çevirince bize bakan Kuzey'i gördüm. Deniz ona baktıktan sonra geri bana döndü. Yoluma devam edince Deniz tekrar geldi.
"Nereye Mavi?" Dedi. Gördüklerimden haberinin olmadığını düşündüm. Yada vardı ve önemsemediğimi düşünüyordu.
"Deniz'e." Dedim ve yürümeye devam ettim. Deniz de yanımda yürüyordu. Kuzey'i unutmuştuk bile. Ben sadece yürüyordum. Gözlerimin dolmasına izin vermiyordum. Beni bu kadar yaralamasına izin verdiğim için duygularıma kızıyordum içten içe. Ben hiç aşık olmadım ki. İlk defa onu seviyordum ama o beni sevmiyordu. Kabullenemediğim her şey için o kadar pişmandım ki. Az ilerde görünen sahil onu ilk gördüğüm yeri hatırlattı. Yönümü sola çevirdim. Deniz de benimle beraber geldi. Az ilerde ki banka doğru hızlandım. Oturduğum banktan denize düştüğüm yere bakıyordum.
"Gözden ırak olan gönülden de ırak olur mu? Diye sordum. Baktığım yerden gözlerimi ayırmadan. Sorum bitince Deniz'e döndüm.
"Hayır. Yüreğine açıp oturttuğun her kimse, seninle birlikte gider her yere." Dedi ve bana baktı. Şimdi gözlerimiz konuşuyordu işte. Benim kalbim onun kalbinin bir parçasıydı.
"Söyleyebilirdin." Dedim ve önüme dönüp ellerimle oynadım. Deniz durup düşündü ve
"Neyi?" Diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Denizi
Teen Fiction18 yaşında bir genç kız hastalığı yüzünden tüm hayallerinden vazgeçmeyi planlarken tamda hayalleriyle karşılaşıyor. Mavi'nin ve Deniz'in aşkı. Bitmiş bir hikayeyi yeniden yazmaya karar verdiler. Yaşam bu kadar güzel olabilir miydi?