Kelepçe

1.1K 121 19
                                    


"Neden buradayım?" Kaçırılmış gibi değil de, kurtulmuş gibi hissediyordum. Kendimi bu kadar güvende hissediyor oluşuma içimdeki küçük kız gülümsemişti. Cevabımı almayı yeğlerken elindeki kahveyi bana inat edermişçesine uzattı.  Elindeki kahveyi aldıktan sonra elimi kahvenin altına yerleştirmiştim. Kahvenin sıcaklığı elimi kaplarken komodinin üzerindeki yatakta kullanmak için tasarlanmış sehpayı, hemen yanıma yerleştirmişti. Avucumun içinde olan kahveyi yavaşça tahta sehpaya yerleştirmiştim. 

"Gelmek istedin, geldin." Sözlerinin ardından ona anlamsızca bakmaya başlamıştım. Nasıl gelmek isteyebilirdim ki? Söylediği kelimelerin mantığını kurmaya çalışmış ve ardından kahvesinden aldığı yudumu beklemeden sormuştum.

"Ne, nasıl yani?" Manasızca ona bakarken gülümsemişti, elindeki kahveyi komodinin üzerine yerleştirdikten sonra eğilerek ellerini bacaklarının arasına yerleştirmiş ve indirdiği kafasını kaldırarak gözlerini gözlerime daldırmıştı.

"O bakım evine gitmek mi istiyordun yoksa?" Sorularıma soruyla yanıt vermesine içten içe kızsam da, başımı aşağıya eğmiştim. Ellerimi pikenin üstüne yerleştirdikten sonra parmaklarımla oynamaya başlamıştım. Kafamı olumsuzca sallamış ve ona dönmüştüm. Dudaklarını ısırmış ve gözlerini gözlerimden ayırmamaya dikkat eder gibiydi.

Bakım evine gitmediğime mi sevinsem yoksa bilmediğim bir çocuğun evinde olduğuma mı üzülsem? Tam olarak karar veremiyordum fakat bildiğim bir şey vardı. Oda o bakım evinde olmadığıma seviniyordum.

"Sana zarar verecek değilim, korkma." Sözlerinin ardından iki elini birbirine sürtmüştü ve gözlerini gözlerimden alarak ayağa kalkmıştı. Arkasını döndüğümde aklıma gelen ilk şeyi dilime dökmüştüm.

"Beni bu kadar önemsemenin sebebi ne?" Sorduğum soruyla durması bir olmuştu. Alaycı bir şekilde gülümseyerek arkasına dönmüştü. Gözleri gözlerime değdiğinde yutkunmuştum.

"Sen neden kendini bu kadar önemsiyorsun?" Sözlerinden çok gözleri konuşmuş gibiydi. Yüzüne tekrar alaycı gülümsemesini yerleştirdikten hemen sonra geriye doğru ilerlemiş ve usulca kapının önüne geçerek odayı terk etmişti.

Kendi içimde verdiğim kavgaya küçük Mavi dur demişti. Rezil olduğum gerçeğiyle yüzleşmeye çalışıyordum. Beni kurtarması beni önemsediği anlamına gelmezdi. Hem ben onun için kimdim ki? Tekerlekli sandalyede yardıma muhtaç olan o kız. Kendimi bundan önemli göremezdim. 

Beni önemsemesini düşünmem bile çok saçmaydı. Sakarlığımdan denize düşmüştüm ve beni kurtarmıştı. Bu onun için böyle kaldığı gibi benim içinde böyle kalmalıydı.

Oturduğum yerden epeyce sıkılmıştım. Sandalyem olmadığı için kalkamamıştım ama etrafı inceliyordum. Kırmızı ve siyah renklerin oluşumuyla ancak bu kadar güzel bir oda dizayn edilebilirdi. Çaprazımda ki ayna yuvarlak ve üstü led ışıklarla süslenmişti. Ayak ucumdaki gitara gözlerim kaydığında gülümsemiştim. Kahverengi olan gitar, nizami bir şekilde konulmuştu. Odanın en ucunda bir kapı vardı diğer köşesinde bir kapı daha vardı. Birinin banyo olduğunu varsayarken diğerinin kıyafetler için ayrıldığını anlamam zor olmamıştı. Odada bir dolap göremediğimden bir giyinme bölümü olabileceğini düşünmüştüm. İki kapı arasında asılı bir kum torbası görmüştüm. Kum torbasının hemen ilerisinde bir koltuk vardı ve koltuğun üstünde eldivenler mevcuttu. Karşımdaki panoramik pencerelere daldırmıştım gözlerimi. Yatağın tam karşısındaydı ve duvarın olduğu tüm bölüm bu pencerelerle dizayn edilmişti. Pencerenin ardında yeşilliğin verdiği bir güzellik vardı. Uzun ve sütun halde olan ağaçlar yüzümü gülümsetmişti. Odayı tam anlamıyla incelemeye devam ederken aklıma buranın oda olmadığı geldi. Burası gerçekten fazlasıyla büyüktü. Hayatının büyük bir bölümünü burada geçirdiğini düşünmeye başlamıştım. İncelemem tam anlamıyla bittikten sonra gözlerimi pencereye daldırarak dışarıya izlemeye koyulmuştum.

Mavinin DeniziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin