Acılar sizi bambaşka bir insan yapar. Hiç olmadığınız bir kimliğe bürünürsünüz. Asla dediğiniz şeylerin aslında hep olduğunun farkına varırsınız. Yaralar, size kim olduğunuzu hatırlatır. Yaptığınız yanlışları düzeltmenin yolunu ararsınız, hani çok geç denilen zamanlar vardır ya... Sen şuan tam bu noktadasın baba. Çok geç!
<>
"Bir sahtekârla mı? Hayır. Ben kızıma güveniyorum." Dedi ve ayağa kalktı.
"Mavi, polisi ara." Dedi. Ben babama gülümsüyordum. Babamsa Eda'nın kolundan tutup gitmesini engelliyordu. Etraftakiler konuşmaya başlamıştı bile. Bense sağ tarafıma dönüp Deniz'den telefonunu isteyeceğim sırada, Deniz'in polisi aradığını gördüm ve ona gülümsedim. Ardından masanın yanına ilerleyip Eda'nın karşısına geçtim.
"Seni tanıdığımı söylemiştim." Dedim. Eda babamı itmeye çalışıyordu, avını küçük bulmuştu fakat bir büyük baş tarafından yakalanmıştı.
"Anneni geberttim. O araba da o gün sende gebermeliydin." Dediğinde elimi kaldırıp ona sıkıca bir tokat attım. Salonda ki herkes susmuş bizi izliyordu.
"Bu tokatı ben değil, hayat attı sana. Parmaklıkların ardından o hayatı izlemeye devam edeceksin." Dedim ve ekledim.
"Tıpkı bizim mutluluğumuz izleyeceğin gibi!" Dedim. Eda'nın sinirden dolan gözlerine intikamın dalgası olan gözlerim odaklanmıştı.
"Senin oyunun bitti." Dedim ve iki kolumu birleştirdim.
"Bora'yı bitirdiğim gibi seni de bitireceğim." Dedim, sinirimi ve öfkemi kelimelerime dökmek istiyordum. İçimde ki intikam duygularım dilime dökülmüştü. Eda ağlıyor, babama onu bırakması için yalvarıyordu.
"Sana kaç ayımı verdim ben Eda? Bunları hakedecek ne yaptım?" Diye soruyordu. Üzgündü, her zaman ki gibi hatalarının bedelini ödüyordu.
Polis yaklaşık beş dakika sonra geldi. Bizim yanımıza gelip ne olduğunu sordu.
"Bu kadın aylar önce annemi öldürdü." Dedim ve ona baktım.
"Şimdi de babamı öldürmek için burada." Dediğimde bağırıp inkâr etmeye başladı. Deniz, telefonunu çıkartıp maillerin olduğu fotoğrafı gösterdi.
"Bora beyi Kocaeli'de tutuklattık." Dedi Deniz. Polisler ardından Eda'yı tutukladı. Eda hâlâ ağlıyor ve bağırıyordu. Gazetecilerse salondan çıkmamıştı. Daha çok soruları artmıştı. Ben nikah salonundan çıkmak için adım attığımda babam kolumdan tuttu ve beni durdurdu.
"Yaptığım hatalar için beni affedebilecek misin kızım?" Diye sordu. Elini kolumun üzerinden aldıktan sonra karşısına geçtim.
"Senin yaptıkların hata değildi baba. Hata yapılır ve farkına varılır ama sen yanlış yaptın. Hemde yanlış olduğunu bile bile." Dedim ve kolumu çekip Deniz'in yanına gelerek elini tuttum. Deniz ellerimize bakıp bana döndü ve gülümsedi. İkimizde babama dönüp bakıyorduk, yüzünde ki hüzün herkesin ona dönmesini sağlamıştı. Her şeyini kaybetmişti. Evini, parasını, eşini ve kızını... Arkasını bana döndüğünde yüzüme bir hüzün yerleşti. Bize bu hayatı dayatan oydu. Bana yaşattıklarına rağmen o benim babamdı. Babam olarak kalacaktı. Aynı zamanda içimde bir acı olarak.
Nikah salonundan çıkınca arabanın önünde bekleyen arkadaşlarımla karşılaştım. Hepsi ne olduğunu merak eder gibiydi. Demir yanıma yaklaşıp karşımda durdu.
"Hallettin mi?" Diye sorunca kafamı onaylarcasına salladım. İçim rahat etmişti. En azından güvende olduğunu biliyordum. Belki hayatı boyunca yalnızlıkla sınanacaktı ama yaşayacaktı ve bunu bilmek bana iyi hissettiriyordu. Derin bir nefes alıp içimde yanan alevi söndürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavinin Denizi
Teen Fiction18 yaşında bir genç kız hastalığı yüzünden tüm hayallerinden vazgeçmeyi planlarken tamda hayalleriyle karşılaşıyor. Mavi'nin ve Deniz'in aşkı. Bitmiş bir hikayeyi yeniden yazmaya karar verdiler. Yaşam bu kadar güzel olabilir miydi?