soğuk

359 47 56
                                    

Affedilmek nedir mesela? Yaptığınız yanlışın farkına vardığınızda mı affedilirsiniz? Veya yaptığınız yanlışın bedelini ödediğinizde mi?

Gözlerimi kolumda ki acıyla açtım ve görüntüm netleşince etrafıma baktım.
Yanı başımda uyuyan Deniz'in yüzünü biraz inceledikten sonra kolumda ki seruma döndüm. Gözlerimin şiştiğini acısından hisseder gibiydim. Gözlerimi kapatıp açtığımda acılarım tekrar önüme yerleşti. Bu sefer göz yaşlarım bırakmıştı kendini. Tıpkı o uçurumdan atlayan babam gibi. Ben bu gerçekle nasıl yaşayabilecektim? Ben onu affetmedim diye kendini sonu görünmeyen bir yola bırakmıştı. Yaşamı uzun bir çizgiydi ve o çizginin çok dışına çıkmıştı. Benim uzun zamandır çıkmam gereken o çizgiden...

"Mavi." Diye seslenen sevgilime gözyaşlarımın yüzümü ıslatmasıyla döndüm.

"Kaybettim. Onu kaybettim." Diye ağlamaya başladım. Ağlamayı durdurmak neden bu kadar zordu ki? Ağlamak istemiyorum deyince neden susmuyordu göz yaşlarım?

Deniz yanıma geldi, oturdu ve ellerini yanaklarıma koydu. Bense ellerimi ellerinin üzerine geçirdim. Ağlamaya devam edince Deniz'in gözleri hüzünle doldu.

"Lütfen, daha fazla yıpratma kendini." Diyen Deniz'e ağlamaktan şişen gözlerimle bakıyordum.Yutkundum ve konuşmaya devam ettim.

"Buldular mı onu?" Dedim. Dudaklarından dökülecek kelimeler için nefesimi tuttum.

"Aşağıda." Dediğinde gözlerimde doluşan yaşlar aşağıya bıraktı kendini.

"Yanına gitmek istiyorum." Der demez ayaklanmaya çalışınca Deniz beni durdurdu.

"Bu pek iyi bir fikir değil." Dedi. Ellerini ellerimin üzerinden çektim. Üzerimde ki battaniyeyi kaldırıldığımda serumumu çıkartmaya çalıştım.

"Mavi, sakinleştiricinin etkisi geçmedi daha. Ayağa kalktığında başın dönecek." Dediğinde serumumu sert bir şekilde çıkarttım ve ayağa kalktım. Ayağa kalkmamla oturmam bir olmuştu.

"Dedim değil mi sana?" Dedi Deniz. Saçlarımın arasından ona bakıyordum.

"Deniz, onu son bir kez görmek istiyorum." Dedim. Bunu derken yutkunmuştum. Sanki aşağı inip bana bağırmalarını dinleyecekmişim gibi geliyordu. Hiç ölmemiş, o uçurum bir kabusmuş gibi.

Deniz, onaylarcasına kafasını salladı ve yanıma gelip kolumun altına girdi. Yardımıyla ayağa kalktım ve ona tutundum. Biraz ilerleyince kolumun altından çıktı. Yürüyüşüm normalleşmiş, baş dönmem biraz olsun azalmıştı. İndiğim her merdiven ayağıma bir bıçak gibi batıyordu. Zihnimde sürekli o uçurum tekrar ediyordu. Gözlerimi kapatıp her açtığımda babamın o çaresiz yüzü beliriyordu. Düşüncelerimin önünü kesemiyordum. Kalbimden taşanlar geri dönüp bıçak gibi saplanıyordu.

"Geldik." Diyen Deniz'e kafamı kaldırarak baktım. Ona şimdi dokunacaktım. Soğukluğunu tenimde hissedecektim. Morarmış suratına dokunacak ve vedamı gerçekleştirecektim. Kapıyı araladık ve içeriye girdik. Üzeri beyaz örtüyle kaplı o adama bakıyordum şimdi. Beyazın ölümün simgesi olması ne kadar da kötü. Yanına yaklaşarak baş ucuna geçtim. Gözlerimin dolmasını durdurmak istesem de başarılı olamıyordum. Zayıflık bu zamana kadar gösterdiğim narin şeylerdi. Ben artık kendimi tanıyamıyordum. Koca bir yılda hayatım o kadar değişmişti ki. Sanki bir ağaçtım ve git gide kuruyordum. Etrafımda ki bahçıvanlar beni tamamen bitirmek istercesine savaşıyor gibiydi. Beyaz örtüyü kaldırdığım da göz yaşlarım artık tutamamıştı kendini. Bu sessiz bir ağlamaydı. Sanki içimde bir fırtına kopuyordu ve oluşan her şimşek kalbime bir acı gibi saplanıyordu.

"Baba." Diye fısıldadım. Parmaklarımı ölüme yüz tutmuş adamın suratında gezdiriyordum. Bu sefer ki soğukluğu duygularıyla değildi. Bu ölümün soğukluğuydu.

Mavinin DeniziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin