|19|

349 45 75
                                    

Keyifli akşamlar💙💜
Iyi okumalar⚘🙉
.
.

"Jennie... bu ağır olmadı mı?"

Islak çimlenler bacaklarımı ıslatırken gövdesindeki sıcaklığının verdiği mayışmışlıkla birlikte kapalı olan gözlerim sorduğu soruyla aralanmıştı.

"O ölmeyi hak ediyor ve ben ona hala zaman tanıyorum görüyorsun değil mi?" dedim kısık ama sert çıkan ses tonumla. Evet, hala yaşaması benim sayemdeydi ve delirmesi için her şeyi yapacaktım. Yani eski uğursuz isimli ölen sevgilisini karşısına çıkarmam gibi.

"Ya buna rağmen delirmezse? O zaman ne yapacaksın?" dediğinde derin bir nefes bırakarak yerimde doğruldum. "Henüz bir şey yapmadım, delirmesi için." Sırıtarak geriye yaslanıp gözlerimi kapatırken onunda derin bir nefes alıp verdiğini hissettim fakat yinede sessiz kalarak gözlerimi sıcaklığıyla birlikte geri kapattım.

Ne halde olduğuyla ilgilenmiyordum, o kadın gerçekten var değildi eğer bunu çabucak fark ederse o zaman, delirmez ve kurtulurdu ama fark etmez ve onun var olduğuna inanırsa o zaman hiç bir şey yapmama gerek kalmayacaktı.

💢

2 gün sonra

Yorgun bedenimi gün aymasına rağmen hala yataktan kaldıramamıştım. Öyle yorgun hissediyordum ki aklım da aynı şekilde bithaptı. Berbat hissediyordum. Iki gün önce gördüklerime hala inanamıyordum. Ölmüştü o, peki Jennie gibi miydi? Ölü ama tıpkı onun gibi yaşıyor muydu?

Ah, kafam öyle allak bullaktı ki. Tamamen her şeyi düzene oturtmuşken yeniden karışıyordu her şey ve ben hiç anlamadığım bir şeyin tam ortasında kalıyordum.

Sıkıntıyla nefesimi bırakarak saatlerdir yattığım yataktan sonunda doğrulup banyoya doğru geçtim. Elimi yüzümü yıkayarak tamamen ayıldığıma emin olduktan sonra yüzümü kurulayıp odadan çıktım. Bugün evde kalmaya karar verdiğimden üstümü değiştirmeden mutfağa geçmiştim. Jin Hyung çoktan masayı hazırlamış yemeğe bile başlamıştı. Hoseok'u ve Boss' u arayan gözlerim onları görmediğinde, "Hoseok Hyung nerde?" dedim sandalyeyi çekip oturarak. Ağzı dolu şekilde dışarı çıktığını söylemeye çalışırken gülerek omzuna dokunup başımı salladım. Ah, kıtlıktan çıkmış gibi yemesi açlığımı çoktan unutturmuştu.

Gülümseyerek önümde duran çaydan birkaç yudum aldım. Bir yandan da hala onu... düşünüyordum. O gece tek kelime etmeden bir anda ortadan kaybolması saatlerce yağmur atında onu aramama neden olmuştu. Ertesi gün ise bu yüzden sırtım ve başım fazlasıyla ağrımıştı. Şimdi ise burnumun hafiften tıkandığını ve boğazımın yandığını hissediyordum. Anlayamadığım bir diğer şeyse gücümü kullanmamama rağmen elim veya parmaklarım ne zaman ağrıyan bir yerime gitse acısını daha da hissediyordum. Gücüm tek bana mı işlemiyordu? Bilmiyordum.

Aniden gelen burun kaşıntımla ağzıma bir şeyler atamadan elimle yüzümü kapattım ard arda üç kere hapırmıştım.

Ah... gerçekten şu an tam zamanıydı varya.

"Çok yaşa Jimin-ah. Ne o yağmurda mi kaldın?"

Jin Hyung bir yandan yerken bir yandan da sorusuna cevap almak için bana bakıyordu. Gülümseyerek çaydan birkaç yudum daha aldığımda, "Soğuk çarptı heralde." dedim boğazımı temizleyerek. Şimdi ona gece bir ölü ile bizi takip edenlerden kaçarken anahtari kafede bıraktığım için yağmur yağmasına rağmen geç gidip kilitlediğimi söyleyemezdim. Hoş anlatmış olsam bile inanmayacağını biliyordum.

deadline: decipher |jenmin| [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin