40. Bölüm

1K 33 18
                                    

Sana kırgınım. Bu, senden vazgeçtiğim anlamına gelmiyor.

Şarkı önerisi;
BTS- Fire 💋

Erva Aselin Ağzından:

Ateş yerinde duramıyordu. Sebebi zaten belliydi. Bizde Güneşle kahve içiyorduk. Bir yandan da Ateşe bakıyorduk. Ateş saatine tekrardan bakarken ofladı.

"Nerde kaldı ya?"

"Ateş yeter. Birazdan gelir kız. Vallahi başım döndü ya." Ateş sonunda gelip yerine oturabilmişti.

"Nabiyim Güneş ya. O kadar çok özledim ki onu." Ateşe burukça gülümsedim. Ve sonrasında göle döndüm. Bende çok özlemiştim. Ateş en azından görebilecekti Ferahı. Ama benim öyle bir şansım yoktu. Bir daha göremeyecektim Uzayı. Gözlerimin dolduğunu hissederken derin bir nefes aldım.

Sonra kahvemden tekrar yudum aldım. Alışmam gerekiyordu. Onun yokluğuna kendimi alıştırmam gerekiyordu. Başka şansım yoktu zaten. O yoktu artık. Uzay bir rüya gibi olmuştu. Harika bir rüyaydı. Ama tabii ki sonu vardı. Her güzel rüya gibi o da sonlanmıştı. Keşke dedim içimden. Onu görme şansım olsaydı. Uzaktan görme şansım olsaydı.

"Geldi. Sonunda geldi!" Ateş yerinden hızla kalkarken hemen Ferahın arabasına doğru ilerledi. Bardağı bende bulduğumuz düz taşın üzerine koyup sandalyeden kalktım. Hava biraz serinleşmeye başlamıştı. Ateşin içine biraz odun atsak iyi olacaktı. Ferahla Ateş birbirine özlemle sarılırken Güneşte kolunu bana doladı.

Çaktırmamaya çalışıyordu ama Yağızı çok özlediğinin farkındaydım. Sürekli yüzük parmağıyla oynuyordu. Veya dalıp dalıp parmağına bakıyordu. Benim farkında olduğumu bilmiyordu muhtemelen. Ateşle Ferah ayrılırken Ferah bize doğru ilerledi.

"Canlarım!" deyip kollarını ikimizin boynuna doladı. Bizde gülerek ona sarılırken

"Hoşgeldin." dedik bir ağızdan.

"Hoşbuldum." dedikten sonra kollarını çekti bizden. Ateş hemen bir sandalye kurdu ve Ferahın altına koydu.

"Otur aşkım otur. Aç mısın?"

"Teşekkür ederim. Yok değilim gelirken yedim ben."

"Kahve içersin ama." dedi Güneş kahve koyarken.

"Olur valla."

"Ateş, biraz odun atsana şuraya ya hava soğumaya başladı."

"Tamam." deyip yerinden kalktı. Çadırların hemen yanına koymuştuk odunları. Yağmur yağma ihtimali vardı. Odunların ıslanmasını istemiyorduk. Bu mevsimde kamp yapmakta pek akıl işi değildi gerçi ya neyse. Ateş getirdiği odunları ateşin içine attı. Sonra ellerini birbirine çırpıp Ferahın ve benim yanımda ki yerine oturdu.

"Ee neler yaptınız bakalım?"

"Nabalım valla Ferah. Öyle geziyoruz boyuna. Sürekli bir yerlerdeyiz. Yerimiz yurdumuz belli değil. Kafa dinliyoruz."

"En iyisini yapıyorsunuz Güneş ya. Hepimizin böyle bir şeye ihtiyacı vardı gerçekten."

"Vardı da bu havada kamp yapmak ne kadar akıl işi o tartışılır."

"Ha bak o doğru. Yağmur yağma olasılığı yüksekmiş. Çadırlar su geçirmiyordur umarım."

"Yok yok geçirmiyor. Kızların çadırını büyük almışız Allahtan. Üçünüz sığarsınız oraya. Yani ben senle de kalabilirim tabi." Ferahın gözleri kocaman olurken biz sırıttık.

"Tabi canım. Gece boğazına çöken biri fena olmaz tabi." Ateş yalandan gülerken

"Şaka yaptım ya. Tabii kızlarla kal sen." dedi. Bunu demesiyle beraber hepimiz kahkaha attık.

Gecenin Yıldızı (ASKIDA) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin