...Hastaneye yaklaştık, şehir merkezine gelince yolu kaçırmayım diye bütün dikkatimi yola vermeye çalıştım. Derin yanımdayken mümkün olmuyordu bu gerçi. Nasıl olsun ki! Arabanın dörtlülerini yakıp sürsen yeridir valla Deniz. Acil durum var arabada. Yanındaki 'tanrıça' yüzünden ara ara kalp krizi geçiriyorsun baksana.
Hastanenin yoluna döndüm. Narin'i aradım haber verdim geldiğimi. Otoparka arabayı bırakıp hastanenin giriş kapısına doğru yöneldiğimizde kapıda bekleyenlerin arasından Narin'i seçtim. O da beni gördü, yanımıza doğru geliyordu ki birden yalnız olmadığımı anlayıp hoop afallayarak duraksadı. Şapşal şapşal elini başına götürdü, kaşır gibi yaptı. Bu pek hayra alâmet değil Deniz, siper alarak ilerle Narin'e. Bir anda pat diye düşünmeden konuşmasın yine. Eyvah! N'apcağına karar verdi ve sonunda devam etti yürümeye. Bize iyice yaklaştı, gözlerinle uyar hemen. Hemen! Ama bana değil, tepeden tırnağa süze süze Derin'e bakarak yaklaşıyordu yanımıza.
- "Sen de kimsin? Deniz'in yanında ne işin var? Ve niye bu kadar güzelsin? Estetiğin var mı? Kesin var. Bakayım burnuna bi.",
arka arkaya konuşuyordu ve susturulması gerekiyordu. Derin'e baktığımda gülümsediğini gördüm. Yolda anlattığım için, görmeden tanımıştı herkesi. Belki de bu yüzden yadırgamadı Narin'i.Öksürür gibi yapıp dikkatini çektim ve,
+ "Sorularını daha sonraya sakla küçük hanım. Şimdi daha önemli işlerimiz var, sırası gelince öğrenirsin. Düş bakalım önümüze. Hadiii.",
dedim ve cevap vermesine fırsat vermeden yolu gösterdim. Dudaklarını büzüp, boynunu büktü ve yürümeye başladı. Aferin sana uslu çocuk. Keşke hep böyle olsan.İlk buluştuğumuzda gözlerinin hâlâ kızarık olduğunu ama ağlamayı çoktan kestiğini anladım. Narin de hazırlamıştı teyzesinin öleceğine kendini. Tek derdi geçirebildiği kadar iyi vakit geçirmekti. Bakmaya geldiği gün kabul etmişti çoktan zaten.
Hastaneye hep beraber yürümeye başladık. Bize çaktırmadan göz ucuyla, kaçak göçek Derin'i incelemeye çalışıyordu halâ. Fark etmeme rağmen oralı değilmiş gibi davrandım. Narin'i ne kadar ertelersem o kadar kârdı benim için. Bi yerde patlayacaktı nasıl olsa! Biliyorum ki merakı ağır basacak ve öğrenmeye çalışacaktı Derin'i.
O, evimizin küçük yaramaz çocuğudur. Bize göre çocuk tabi. Ona sorarsak büyüdü, kocaman oldu! Çuvala koysan sığar, halâ büyüdüm ben diye kafa tutuyor. Evimizin neşe kaynağıdır aynı zamanda. Gerçekten yaramazdır ama asla kızamazsınız ona. Ne yapar eder affettirir kendini. Asla çenesini tutamaz. Tam bir tatlı beladır yani! Anne babası trafik kazasında ölünce Zeynep ablanın haberi olmuş. -Narin'in annesinden 'ahretliğim' diye bahseder hep- Narin'in kimi kimsesi olmayınca tutup kolundan getirdi bize. Down sendromu olduğu için babası okutmamış Narin'i. Hem dışarıdan okulunu okuyor bizim yanımızda şimdi hem de Zeynep ablanın eli ayağı oluyor, her konuda yardımcı oluyor ona.
...
Ertesi gün hastane ve defin işlerini halledip biraz Narin'in kafası dağılsın diye dolaştık şehir merkezinde. Gözü hep Derin'in üzerinde fakat kendince çaktırmıyor güya hâlâ. Artık iyice kendine gelmeye başladığını, moralinin düzeldiğini anladığım zaman yola çıkmak üzere bindik arabaya. Arabanın hareket etmesini bekledi ve kunduz gibi arka koltuğun ortasına oturup dirseğinin birini benim koltuğuma diğerini Derin'in koltuğuna koyup öne doğru uzattı başını. Ön cama nerdeyse bizimle aynı uzaklıktaydı kafası artık. Dikiz aynasından göz göze geldik. O gözlerdeki muzırlığı görmemek imkansızdı ve uslu durması konusunda aynadan sinyaller yolladım Narin'e.
Sanki hiçbir şey anlamamış, ben uyarıda bulunmamışım gibi,
- "Ben yokken hayatına da ne güzellikler girmiş böyle, oooo hiç haberimiz yooohh.",
dedi kıkırdayarak. Başını abartılı bir şekilde sallaya sallaya Derin'i işaret edip duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Derin Düşünce / GxG
Romance☆ TAMAMLANDI ☆ ______+18______ 'DERİN' ve 'DENİZ'in HIZLI ve TUTKULU AŞK HiKAYESiNE RASTLADINIZ. Tebrikler! :) Her aşkın kendi rengi vardır.. "Gerçek aşkın gücüne inanın!" Uyarı: Homofobik bireylerin okumaması kendi hayrınadır.