049- D&D Final

3.3K 165 150
                                    

...
...

(... SENELER SONRA...)

...

- "ANNEE...",
diye bağırıyordu yeşil gözlü kıvırcığım bahçenin diğer ucundan.

Ağacın gölgesinde, elimizde buzlu baileys-kahve karışımıyla baharın ilk günlerinin tadını çıkarıyorduk sevgilimle.

Gözünde güneş gözlüğüyle altındaki koltuğa yarı uzanmış olan Derin, gözleri hafif kısık yukarı doğru bakarken, başını çevirmeden seslendi,
- "Sus sus... Cevap verme sakın. Bağırır bağırır, sonra unutur birazdan belki bizi."

- "AANN-NEEEE..."

- "Şşşt... Ses çıkarma, unutur unutur.",
direnmeye çalışıyordu Derin. Havayı güzel görünce, biraz güneş görsün vücudumuz diye oturmak için ilk kez çıkmıştık bahçeye bu sene. Çıktığımızdan beri etrafında ne gördüyse hepsinin yanına bizi çağırarak gösterdiği cisim ya da canlı her ne ise onunla ilgili kesintisiz soru sorup duran ve hakkında detaylı bilgi almak için aralıksız bizi darlayan bir ufaklıktan kaçıp nefes almaktı aslında Derin'in derdi.

+ "Sevgilim unutacak gibi mi duruyor sence? Yine o kazanacak işte. Neden inat ediyorsun? Sıra sende, hadiii..."

- "YAA ANNEEEEE!", bağırışları, çığlıklara dönmeye başlamıştı bile.

- "Az önce bir dakika içinde yirmi dokuz tane soru sordu farkındasın değil mi hayatım? Tam yir-mi-do-kuz...",
dedi vurgulaya vurgulaya yerinde doğrulan Derin. Gözlüklerini biraz aşağı kaydırdı ve gözlerinin içinde hipnoz olmamı sağladı yeniden. Anlaşılan hiç bitmeyecekti bu etki bende. Tebessüm ederek birbirimize bakarken gözlerimi yine derinlerinden alamıyordum. Bunca sene sonra bile bu kadar güzel, aşkla bakan kaç ilişki vardır acaba yeryüzünde?

- "AANNEE, AANNEE, AANNEE, AAN........"

+ "Bizimki sirenini açtı yine.",
dedim gülerek,
"Ve artık biz gidene kadar susmayacak biliyorsun.",
Dudağımı büzüp, omuzlarımı silkerek üzülmüş gibi yaptım,
"Üzgünüm tatlııımm."

Bu da bu ufaklığın o küçücük aklıyla bulduğu sistem açığıydı. Eğer çağırdığında yanına birimiz gitmemişse, ikimizden herhangi birini yanında göresiye kadar böyle itfaiye sireni gibi sürekli ve hiç durmadan 'anne anne' diye bağırıyordu. Sadece nefes almak için susuyor o kadar.

Derin, yerinden bıkmış numarası yaparak ayağa kalktı 'puff'layarak. Elindeki bardağı önümüzdeki sehpaya bırakırken eğilip yanağıma bastıra bastıra bir öpücük bıraktı. Tam doğrulmuş gidecekti ki, vazgeçip tekrar bana döndü ve bir eliyle yüzümü hafif yana eğip diğer eliyle saçlarımı geriye doğru çekti ve açıkta kalan boynumu öperken dişlerini hissetmemi sağladı.
- "Şimdilik gidiyorum. Sorularını cevaplamam gereken meraklı bir kız çocuğu beni bekliyor.",
elleri yakamdan aşağı indi nazikçe ve içimde oluşan kıpırdamalara sebep olarak devam etti,
"Ama bu gece ben de sana birkaç soru soracağım bunlarla ilgili.",
dedi göğüslerimi hedef alarak.

Kasıklarımdaki hareketi engelemek istercesine bacaklarımı birbirine bastırırken bütün edasıyla salına salına bahçenin diğer ucuna doğru giden tanrıçamı, yüzüme yayılan kocaman bir gülümsemeyle ve kızımızın çıkardığı siren sesleri eşliğinde arkasından takip ettim.

- "Efendim Ada? Yine ne gördün annecim?"

- "Bak.",
diye heyecanla yerde bir şeyi parmağıyla işaret eden Ada'nın yanına, dizlerinin üstüne çökerek oturan Derin neyi gösterdiğine bakmaya çalışıyordu,
"Bunlay şiyak ayı mı anne?"

Derin Düşünce / GxGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin