18

1K 70 0
                                    

İki gündür yatağımdan çıkmadan film ve dizi izliyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Aylin'den gelen " özür dilerim konuşabilir miyiz?" gibi bir sürü iletiyi görmezden geliyorum. Son söylediklerinden sonra onunla konuşacak kadar rahat hissetmiyorum.


Derin aklımdan çıkmıyor. Defalarca kez aramayı deniyorum ama yapamıyorum. Buna yüzüm yok. Ayrıca onun da bana dönmemesi onu aramamı engelleyen diğer bir faktör.

Annemin odama dalmasıyla filmi durduruyorum.

"Dalga yeter artık. Çık yataktan ve duş al. Ayrıca şu odanı da topla lütfen." diyor ve yerdeki yastıkları alıp kabartmaya başlıyor. Kucağımdaki cips kasesini dökmeden doğrulmaya çalışıyorum. Annemin açtığı perdeyle gözlerimi giren ışıktan kendimi korumuya çalışırken beceremeyip kasedeki cipsleri döküyorum.

"Aah harika."

Annem kıyafetleri katlamayı bırakıp bana kınayan bakışlarla bakarken ben de ayağa kalkıp onu odamdan dışarı çıkartıyorum.

"Tamam anneee. Her şey kontrolüm altında. Hemen toplayacağım. Sen keyfine bak. "

"Sakın..." diyor parmağını kaldırıp.
"Yatağa geri döneyim deme."

"Tamam hayatım merak etme." deyip yanaklarından sıkarak onu dışarı çıkarıyorum ve kapıyı sonunda kapatıyorum. Suratımı, kapanan kapıya dayayıp derin bir of çekiyorum.

Bir süre o şekilde durup düşünerek kendimi toparlamaya çalışıyorum.
Öncelikle şurayı toparlayıp çıkmam gerek. Derin'i görmeliyim. Bu iş böyle yürümez.

...

Duştan çıkıp dolabımda temiz kıyafet ararken son bir kez üstünkörü topladığım odaya bakıyorum. Kendi kendime,

"İdare eder." deyip giyiniyorum.

Aşağı indiğimde annemin "İyice topladın mı?" denetlemesine maruz kalıyorum.
Anneannemin "Aaa bu evde miydi?" tarzındaki tatsız şakasını görmezden geliyorum ve annemi öperek,

"Ben kaçtım." diyorum.

Ben hızla çıkıp giderken kapanan kapının ardından "Nereye gidiyorsun? Erken gel." tembihlerini duyuyorum.

....

Kulaklıklarımı takıp nereye gideceğimi fazla düşünmeden yola koyuluyorum. Yürürken Derin'e ne söyleyeceğimi düşünüyorum. O kadar umutsuz bir durumdayım ki tüm senaryolarım çöpe gidiyor. On beş dakika kadar yürüdükten sonra Derin'le ilk kez karşılaştığımız kayalıklara vardığımı fark ediyorum.
Buraya kadar hevesle yürüyorum ama hiçbir şey olmamış gibi kapısını çalmanın saçmalığı ancak aklıma geliyor. Umutsuz bir şekilde kayalıkların ucuna oturuyorum.

Ben insanların olmadığı temiz denizi seyredip düşüncelere dalmışken telefonum çalıyor. Babam görüntülü arıyor.
Keyfim biraz yerine geliyor.

"Hey baba."

"Heyy süper kahraman. Neredesin öyle? Çok rüzgar var. Bir pelerinin eksik." Yine beni güldürmeyi başarıyor.

"Biraz hava almaya çıktım. Burası çok sıkıcı. "

"Arkadaşlarını özlediğini biliyorum canım. Az kaldı yakında döneceksiniz ve ben de yanınıza geleceğim."

"Biliyorum sadece arkadaşlarımı değil seni de özledim."

"Ağhhh." diyor havadaki duygusallığı dağıtmak ister gibi başını sallıyor. Pet şişeden suyunu içerken konuyu değiştirmek ister gibi,

"Derin'le küstüğünüzü duydum." diyor.

"Ah dalga mı geçiyorsun. Annem söyledi değil mi?"

"Hey annene kızma. Senin nasıl olduğunu sordum ve anlatmak zorunda kaldı."

"Süper."diyorum surat asarak. "Küsmek mi ? Bari o kelimeyi kullanma. Kaç yaşındayım? Altı mı?"

"Upps. Ne denir ki? Sen her zaman benim küçük kızımsın." diyor.

"Tamam baba. Sonra görüşürüz."

"Görüşürüz. Seni seviyorum."

Görüşmeyi sonlandırıyorum. Yavaşça arkaya doğru uzanarak bir şarkı açıyorum. Batmakta olan güneşin eğik ışıklarını yüzümde hissediyorum. Ilık rüzgarın bedenimde dolaşmasına izin veriyorum.

Bir süre sonra rahatsız olup yüzümü sağa çeviriyorum. Gözümü araladığımda dibimdeki ufak taş parçasının arkasından, uzaktan gelen silüeti görüyorum.
"Derin." diyerek doğruluyorum. Emin olduğumda ağır ağır bana doğru yürüdüğünü görüyorum. Kulaklığımı çıkarıp gelmesini bekliyorum. Sanki şarkı hala kafamın içinde çalıyor. Yavaşça ayağa kalkıp şortumdaki tozları temizlemeye çalışıyorum. Ben onun yüzüne baktığımda o bakışlarını kaçırıyor, o bana baktığında ben aynısı yapıyorum. Nihayet yeterince yakına geldiğinde iki üç metre önümde duruyor. Onu ne kadar özlediğimi fark ediyorum.

"Derin, ben ...özür dilerim."diyorum ama bu rüzgarda sesim çok zor duyuluyor.

"Şşt tamam." diyor ve bir adım atıyor . O mesafe ne ara kapandı bilmiyorum ama sarılıyoruz. Boynuna değen dudaklarımda hissettiğim sıcacık tenini öpüyorum ve tanıdık kokusunu içime çekiyorum. Saçlarıma dokunuyor. Sanki ılık rüzgar etrafımızda dönüyor, aramızdan geçemiyor. Nemli yüzünü omzumda hissediyorum. Onu nasıl kırabildiğime, nasıl çekip gidebildiğime hayret ediyorum.
Varlığıma en iyi gelen şeyin onun varlığı olduğunu nasıl da fark edemiyorum?

Kollarını yavaşça gevşetiyor. Gözlerini eliyle siliyor ve burnunu çekerek.

"Dalga, biraz konuşalım mı diyor?"

Olur anlamında kafamı oynatıp gülümsüyorum.
Kayalıklardan aşağı yürüyoruz. Dengemizi korumak için narince uzattığı elini tutuyorum. Nispeten daha sessiz, gözden uzak bir aralık bulup oturuyoruz.

Bağdaş kuruyoruz. Ellerimi elinin arasına alıyor.

"Dalga'm." diyor.

"Seni çok özledim." diyorum. Onunla tatsız şeyler konuşmak istemeyerek.

"Biliyorum. Ben de seni çok özledim."diyor. Sözünü kesmeme izin vermeden devam ediyor,

"Söylediklerini çok düşündüm ve..."
Onları boş ver anlamında başımı sallıyorum.
"Hayır Dalga haklıydın."diyor ve derin bir nefes alarak söyleyeceklerine hazılanıyor. Onu dinlememi istediğini fark edip bekliyorum. O ise sonunda kafasında toparladığı konuşmaya başlıyor,

"Bu seninle ilgili değildi hiçbir zaman. O kadar güzel bir kalbin var ki...
Kendimi ne(y)den korumaya çalıştım bilmiyorum. Ben çocukluğumdan beri buradayım. Kiminle yakınlaşsam, kime bağlansam buradan gidişini izledim. Ne geri döndüler, ne yazdılar, ne aradılar... Senin de onlar gibi gideceğini düşünmek bile istemedim. Çünkü bu aramızdaki... sana karşı hissettiklerim...başka hiçbir şeye benzemiyor. Bununla nasıl başa çıkarım bilmiyorum. Kendimi umutlandırmadan buna hazırlamaya çalıştım ve sürekli bu konuşmadan kaçtım. Haklısın. Özür dilerim. Ne yapacağımı bilemedim. Ama sen öyle konuşunca ve gidince senin neler düşündüğünü hesaba katmayarak nasıl büyük bir aptallık yaptığımı fark ettim. Dalga...sen sırtını dönüp gidince ben kendimi çok kötü... çok berbat hissettim."

"Tamam güzelim." yüzünü ellerimin arasına alıyorum. Öpüyorum onu. "Biliyorum."

Göğsümde biraz sakinleşmesini bekliyorum. Onun da en az benim kadar kötü hissettiğini görmek bana kendimi unutturuyor.
Yüzünü yavaşça kucağımdan kaldırıyor.

"Ne yapacağız şimdi?" diyor.

Ellerini alıp öpüyorum.

"Bakacağız." diyorum. "Neler yapabileceğimize bakacağız."

DERİN DALGA (G×G)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin