Mekana varıp yüksek ses müziğin geldiği ortama tedirgin adımlarla ilerlerken Aylin'le yalnız konuşmaya fırsat kolluyorum.
İçeri girdiğimizde sol taraftaki tuvaletleri görünce tam zamanı olduğunu düşünüyor ve Aylin'i kolundan tutup durduruyorum. Yanında bizi göremeyen Arda ve Buket arkasını dönüp bize bakıyor,"Arda siz devam edin benim bir lavaboya gitmem lazım. Aylin'i de aldım. Biz sizi buluruz."diyorum.
Aylin'i çekip götürürken Arda'nın Buket'e "Kızlar neden tuvalete birlikte gider?" diye sorduğunu duyuyorum.
Tuvaletlere yeterince yaklaştığımızda müzik sesini geride bırakıyor ve nispeten sessiz bir köşeye çekiliyoruz. Aylin'i sonunda çekiştirmeyi bırakıp ona dönüyorum. Aylin kolunu kurtarıp onu neden çekiştirdiğimi açıklamamı bekliyor.
"Aylin her şeyi yanlış anlamışız."diyorum heyecanla.
Aylin iki eliyle utancından yüzünü kapatarak. "Biliyorum." diyor. "Boşu boşuna böyle davranıyormuşum."
"Ah!"diyorum alnıma vurup. Yerimde duramayarak açıklamaya uğraşıyorum."Ne kadar aptalmışım... Her şeyin önüne geçip çomak sokmuşum."
Dönüp baktığımda Aylin'in hâlâ aynı pozisyonda dikildiğini görünce ellerini tutup yavaşça yüzünden çekiyorum. Karşısına dikilip gözlerine bakıyorum. Her şeyi açıklığa kavuşturmak için fazlasıyla dramatik bir şekilde,
"Aylin, yoksa... içinde büyüttüğün dikenli çiçek...? "diyorum soru sorarcasına kaşlarımı kaldırarak.
O sırada erkekler tuvaletinden çıkan iki çocuk bizi görüyor ve anlam vermeye çalışarak birbirlerine bakışlar atıyorlar. Uzaklaşırlarken biri diğerinin omzuna kolunu atıp. "Abi bu lezbiyenler niye her şeyi bu kadar tutkulu ve romantik yapmak zorunda?"diyor içkili olduğu belli bir konuşmayla ağzını kaydırarak.
O an duruşumuzu fark edip Aylin'in elini bırakıyorum. Aylin tavana bakarak düşünmeye başlıyor. "Demek ki Arda'dan hoşlanmıyor. Boşuna çocuğa da kötü davrandım." Eliyle kaşlarının ortasını ovuşturarak,
"Buket'e de..." diyor."Tabii ya..."diyorum her şeyi aydınlığa kavuşturmanın verdiği heyecanla. "Benim yüzümden... ben öyle sandım. Seni de öyle yönlendirdim. Filizlenecek bir aşka engel olmuşum. Kendi aşk hayatım yolunda gitmediği gibi bir de başkalarının işlerine engel oldum. Ahh..." diye kendi kendime söylenmeye başlıyorum. Aylin beni sakinleştirmek için iki yana yürümemi durduruyor.
"Dalga tamam, sakinleş biraz. Yapbozun parçalarını birleştirmemiz lazım. Ne bildiğini söyle?"
"Bak biliyorum, şu an aşktan konuşabilecek son kişi benim yani aşk hayatıma bakacak olursak...
Ama doğru değil mi bu? O kişi Buket? Yani o çiçek."Aylin gözlerini kaçırıp iç geçiriyor. "Neden bu metaforu hatırlıyorsun ki?" diye gözlerini deviriyor.
Sonra yüzüme bakıp heyecanla cevap beklediğimi görünce devam ediyor,
"Yani öyleydi... Ama şu an bilmiyorum Dalga. Kahretmesin ya! Biliyorsun ki en başından beri b*k gibi davranıyordum ona, kendimden uzak tutmak için. Şimdi kim bilir ne düşünüyor hakkımda?""Tamam olsun."diyorum. Elimle onun kötü düşüncelerini çekip almak ister gibi kollarını sıvazlıyorum. "Şu an öyle davranmak zorunda değilsin ki... Her şeyi öğrendik. Arda'yla bir ilgisi yokmuş."
"Dalga anlamıyorsun. Bu saatten sonra eminim o da benden nefret ediyordur. Ona birdenbire yakın davranmaya başlarsam kim bilir nasıl anlayacak? Hem henüz hiçbir şey bilmiyoruz. Sadece Arda'dan hoşlanmadığını biliyoruz...
Benden de... özellikle ona davranışlarımdan onu sevmediğimi, hatta ondan nefret ettiğimi bile düşünüyor olabilir." diyor."Nereden biliyorsun seni sevmediğini?" diye itiraz ediyorum.
Aylin soruya hazırlıksız yakalanmış gibi yere bakıyor. Onun bu kafa karışıklığının üstüne gitmek için,
"Hem söyle o zaman... Niye insan istenmediğini bildiği bir ortamda inatla takılır ki? Yani -bunu söylediğim için üzgünüm ama- ona davranışlarından onu etrafında istemediğini anlaması lazımdı... değil mi?"
"Öyle..."diyor Aylin morali bozuk bir şekilde. Kafası iyice karışıyor.
"Belli ki senden hoşlanıyor."diyorum.
"Senin bu tahminlerine ne kadar güvenmeliyim bilmiyorum."diyor Aylin gülerek. Laf sokmasına aldırmadan,
"Bu sefer eminim!" diyorum yaptığım hatayı düzeltmek ister gibi heyecanla vurguluyorum bunu.
Aylin'in yüzünde güller açsa da hâlâ emin olamamışa benziyor ve fazla umutlanmak istemiyor gibi:
"Dalga üzgünüm ama ben senin gibi düşünemiyorum. Yani mantığım almıyor bu durumu. "
"Açıkla o zaman neden bizimle takıldığını diyorum?" kollarımı kavuşturarak.
Aylin'i sorumla sıkıştırıyorum. Kaşlarını çatmış parmağını dudağına vurarak sesli bir şekilde düşünüyor,
"Neden bizimle takılıyor, neden bizimle takılıyor..."Düşünmesine izin vermeyerek,
"Çünkü senden hoşlanıyor." diyorum.Garip dans hareketleri yaparak dikkatini dağıtmaya ve onu ikna etmeye çalışıyorum.
Aylin söylediğime gülüyor ama düşünmeye devam ediyor. Sonra Aylin'in arkamda bir noktaya bakışı takılıyor ve yüzündeki gülümseme yavaşça soluyor. "Tabii ya..." diyor tam bir hayal kırıklığına uğrayarak. Gözlerinin dolduğunu fark ediyorum ama aynı zamanda sinirli bir ifade takınıyor.
Arkamı dönüp gözünün takıldığı noktaya bakıyorum.
Buket ve yanındaki kızın gülüşerek sohbet ettiğini ve tuvalete doğru yürüdüklerini görüyorum. İçeriden vuran mavi ışık kızı bir an aydınlatıp gölgeden kurtardığında Buket'in sohbet ettiği kızın Derin olduğunu fark ediyorum.Aynı hareketle arkamı dönüyorum. Onu uzun zaman sonra ilk defa bu kadar yakınımda görüyorum. Bana doğru geldiğini düşündükçe onunla karşılaşmak zorunda olmanın stresiyle ürperiyorum. Elimle ağzımı kapatıyorum. Gözlerim doluyor ve kalp atışlarım hızlanıyor. Aylin omzumdan tutarak bana destek olmaya çalışıyor. Fısıltıyla "Sakın..."diyor, omzumu daha da sıkıyor. "Ağlama." Aylin'in kararlı yüzündeki gerginlikten cesaret alıyorum. Gözümden taşan damlayı hızlıca koluma siliyorum. Gittikçe yaklaştıklarını hissediyorum. Aylin sinirli bakışlarını o tarafa çeviriyor.
Aylin'in yüzündeki bakıştan Derin'le göz göze geldiğini anlıyorum. Artık bu şekilde arkam dönük durmamın mantıksız olduğunu fark ediyorum .
Cesaretlenmek için derin bir nefes alıp yavaşça arkamı dönüyorum.
Derin'in şaşkınlık dolu bakışları Aylin üzerinden yavaşça bana kayıyor. Göz göze geliyoruz. Olduğu yerde donakalıyor. Koluna girdiği Buket de o durunca sendeliyor ve onun nereye baktığını anlamak için bakışlarını takip ediyor. Bizi görüyor ve yüzündeki gülümsemeyi koruyarak, "Selam." diyor.Derin ise gözlerini kırpmadan bana bakmaya devam ediyor. Onunla orada ne kadar süre bakıştık bilmiyorum. Belki birkaç saniye belki o kadar bile değil...
Ama bana saatler gibi geliyor. Mekandaki tüm sesler boğuklaşıyor. Gürültü kayboluyor. Hareket halindeki mavi ışık Derin'in yüzündeki tüm ayrıntılara dikkat çekmek istiyor gibi yüzünde toplanıyor. Diğer herkes flulaşıyor. Odağımda sadece o var. Yüzümün ifadesizliğini korumaya çalışıyorum. Bakışlarımı kaçırmamaya ve gözlerime dolan yaşı gözümü kırparak akıtmamaya çalışıyorum. Karşımda öylece duran Derin'in dudakları titriyor ve sonunda sadece "Dalga..." diyebiliyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN DALGA (G×G)
Romance#LGBTİQ+ (tamamlandı) Dalga, yabancı bir yerde geçireceği yazı unutulmaz kılan biriyle tanışıyor. İlk aşkının tüm tazeliğini ve yoğunluğunu hissettiren bu hikayede kahramanımızın anılarına ve duygularına eşlik edeceğiz.