Annem ve babam beni dershaneye yazdırmaya uğraşıyorlar. Üzerimdeki yükün artmasından başta rahatsızlık duyuyorum ama kabul ediyorum.
Bununla birlikte yoğun bir program başlıyor. Sosyal hayatıma çok az vakit ayırabiliyorum ve Derin'le çok daha az konuşabiliyoruz.Bu durumdan şikayetçi değil ama yine de birbirimizden biraz uzaklaşıyoruz. Bu durumu düzeltmek için her konuşmamızda onunla olumlu bir gelecek vadeden hayallerimi paylaşıyorum. Sadece gülümseyerek beni dinliyor. Eşlik etmiyor.
Bir akşam yine onu arıyorum.
"Selam. Ben de seni aramak üzereydim."diyor keyifsiz bir ses tonuyla.
Bir şeylerin yanlış gittiğini daha o saniyeden seziyorum. Bana söyleyecek şeyleri olduğunu ve uzun zaman sonra bugün söyleyeceğini anlıyorum. Hem çok merak ediyor hem de tedirgin oluyorum.
"Noldu?"
"Dalga müsaitsen biraz konuşalım." diyor ekrandan odama göz atarak.
Ben de söylemek istediğini anlayarak odamın kapısını kapatıyorum. Masaya dönüp bilgisayarımı düzeltiyorum.
"Evet, sevgilim. Dinliyorum."
Söyleyeceği şeyi nasıl başlayacağını bilemiyor gibi ellerine bakıyor.
"Dalga... sana bazı şeyler söylemem gerek. Çünkü bilmen gerekiyor. Daha fazla erteleyemem. Her neyse..."
"Nedir o? Hamile misin?" diyorum sırıtarak. Ortamı yumuşatmaya çalışıyorum ama tek mimik hareket ettirmiyor.
"Sorun ne Derin? Affedersin. Ortam çok gerildi." diyorum.
"Dalga ciddiyim. Lütfen..."
Derin bir iç çekerek sonunda söze başlıyor,
"...ben bütün planlarımı iptal etmek zorundayım. Babamın durumu düzelmedi ve ben de... onu burada bir başına bırakamam. Yani başlarda bunu yapabilirim gibi gelmişti ama..." bu kısımda sesi titremeye başlıyor ve kendini toparlamak için bir süre ara veriyor
Dediklerinin anlamını kavramaya başlıyorum. Tahmin ettiğimiz uzak tarihte dahi buluşamayacağımızı söylüyor. Bütün bunların ne anlama geldiğini yavaş yavaş kavramaya başlıyorum. Konuşmanın neden bu kadar ciddi gittiğini anlamaya başlıyorum.
"Ama Derin... olamaz bu. Konuşmuştuk. Çok güzel bir şekilde planlamıştık. Hem o zamana kadar iyileşir belki. Olumsuz düşünmemek gerek."
"Dalga hayır. Anlamıyorsun. Onu bırakamam. Biraz iyileşse bile annemden sonra dağıldığı gibi ben gittikten sonra da dağılmasına izin veremem. Hem geride halamdan başka kimse yok. Onun da dört çocuğuyla ve geçimsiz kocasıyla babama bir faydası dokunmaz."
"İyi de sen onun bakıcıs.." sözümü tamamlamıyorum. Yutuyorum. Bakıcısı değilsin demek istiyorum ama diyemiyorum. Çünkü bunu demeye hakkım yok. Üzerimdeki üzüntünün dış katmanında görülür bir öfke birikiyor. Kendime engel olamıyorum.
"Ben onun kızıyım."diyor sert bir şekilde. Bana tavır almakta biraz haklı fakat ikimiz de birbirimize kızacak durumda değiliz.
"Evet haklısın. Afedersin."diyorum. Artık ekrana bakmıyorum.
Elimi çeneme götürerek penceremden dışarı bakıyorum dalgın bir şekilde. Bir şey izlediğimden değil, sadece tüm bu olanları Derin'e bakmadan düşünmek istiyorum, tüm sertliğiyle.Onun bir şeyler söylemesini bekliyorum ama dağılmış durumda. Ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilmiyor. Sadece ağlamamaya çalışıyor ama beceremiyor.
"Peki şimdi ne olacak?" diyebiliyorum sonunda çatallı bir sesle.
"Bilmiyorum."diyor burnunu çekerek.
Söylediği şeyden sonra hafiflemiş gözüküyor.
"Bu yüzden mi günlerdir benden kaçıyorsun, mesafeli davranıyorsun?"
"Bilmiyorum. Öyle yaptığımın bile farkında değilim." diyor tepkimi ölçmek için ekrandaki yüzüme bakarak. Şimdi kendini biraz toparlıyor ve yüzünü son defa elindeki peçeteyle siliyor.
"Dalga olacakların farkında mısın?"
"Bilmiyorum Derin. Farkında falan değilim her şeyi daha yeni öğreniyorum. Tüm... planlarımızın çöpe gittiğini..."
"Kızıyorsun."
"Evet kızıyorum."diyorum istemsizce yükses sesle. Sonra daha sakin bir şekilde,
"Kızdığım sen değilsin ya da baban... bütün bu talihsizliklere ve kurduğum aptalca hayallere kızıyorum. Olmamasına. Elimde olmayan her şeye kızıyorum.""Dalga... yapma nolur!"
"Derin şimdi tutunduğum her şey yok oldu. Nasıl yapmayayım? Ama sorun değil ki... şimdiye kadar idare ettik. Neden edemeyelim geleceğin ne göstereceği belli olmaz değil mi?"
"Eski işime geri döndüm."diyor beni dinlemeyi reddederek.
"Peki ama nasıl ders çalışacaksın? Vaktin olacak mı?"
"Dalga..."diyor anlamıyor olmama sabır gösterdiğini belli eder şekilde gözlerini yumarak.
"Neden anlamıyorsun? Olmayacak. Çalışmam gereken bir durum kalmadı."
Onun yüzünde ufak bir umut aramak için dikkatlice bakıyorum. Dehşet bir hayal kırıklığı yaşıyorum. Ona karşı kızgın olmadığımı söylemiştim ama öyleyim.
"Bütün bunları beraber konuştuk ama gelip hepsini bir kenara bırakıp tüm kararlarını bizi düşünmeden tek başına vermişsin. Söyler misin neden izin verdin?" diyorum.
"Neden beni dahil ettin bütün bunlara? Olacağına inandırdın? "Derin burada yüzüme bakmayı bırakıyor. Sadece "Üzgünüm."diyor zor duyulur bir sesle.
"Ben buna dayanamadım işte. Her konuşmamızda hayaller kurmana... çünkü seni oyalamak istemiyorum Dalga."diyor sonunda.
"Bu ne demek oluyor?"
"O demek oluyor. Kendimizi... özellikle seni daha fazla üzmek istemiyorum."
"Derin ne demek bu? Bitirmek mi istiyorsun?"
Cevap vermiyor sadece başını yavaşça eğiyor.
"Yapma bunu..."diyorum titreyen bir sesle. Şu an yalvarmam gerekse bile umurumda değil. Onsuz bir hayat düşüncesi öyle soğuk geliyor ki...
O buna hazırlanmış gibi yüzündeki ifadeyi koruyor.
"Yapmak zorundayım. Üzgünüm. Seni seviyorum, sana bunları yaşatamam."
"Hayır sevmiyorsun. Derin nolur yapma..."
"Hoşça kal, Dalga. Lütfen anla beni."
O elini görüşmeyi sonlandırmak için götürürken şöyle söylüyorum,
"İkimizi...özellikle beni daha fazla üzüyorsun."
Bu söylediğime dolan gözlerindeki yaşı akıtmamak için dudaklarını ısırarak ve başını yavaşça sağa sola sallayarak tepki veriyor.
"Kendine iyi bak."diyor, duyduğum son şey bu oluyor ;ve ekran dışardan merkeze doğru hızlı bir hareketle kararıyor, gördüğüm son şey de bu oluyor.
Görüşme sonlandırıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN DALGA (G×G)
Romance#LGBTİQ+ (tamamlandı) Dalga, yabancı bir yerde geçireceği yazı unutulmaz kılan biriyle tanışıyor. İlk aşkının tüm tazeliğini ve yoğunluğunu hissettiren bu hikayede kahramanımızın anılarına ve duygularına eşlik edeceğiz.