32

670 52 5
                                    

Giden otobüse kaybolana kadar bakıyorum. Bacaklarım titremeye başlıyor. Yavaşça olduğum yere çöküyorum başımı ellerimin arasına alıyorum. Çevremdeki her şey bulanıklaşmaya başlıyor. Gözlerimi sımsıkı kapatıp hayal görmediğime kendimi ikna etmeye çalışıyorum. Kalp atışlarımın hızlandığını ve başımın biraz dönmeye başladığını hissediyorum. Öylece oturmak ve zamanı durdurmak istiyorum. Fakat bir süre sonra omzuma bir el dokunuyor. Dokunuşun sahibine bakıyorum.

"İyi misin kızım? Şekerin mi düştü? Su içer misin?"diyen yaşlı bir beyefendi bana kapağını açtığı su şişesini uzatıyor.
"Hayır efendim. Teşekkür ederim."deyip oturduğum kaldırımdan ayağa kalkmaya çalışıyorum.

Üstümü başımı silkeleyip yürümeye başlıyorum. Dersi falan düşünmeden genelde öğrencilerin gittiği büyük bir parka doğru ilerliyorum. Bulduğum ilk müsait gölgeliğe çöküyorum. Ağaca yaslanıp cebimde sigara paketi arıyorum. Bulamayınca sinirlenip yerdeki çimenleri çekiştiriyorum.

Önümdeki her biri farklı işlerle uğraşan insanlara bakarken görüşüm bulanıklaşıyor... gözlerimin dolduğunu hissediyorum. Gözlerimi h6ızlı bir hareketle tişörtümün koluna siliyorum. Ama böyle yapmam durdurmaktan ziyade daha çok gözyaşı gelmesini sağlıyor.

Zar zor telefondan Aylin ismini buluyorum ve arıyorum. Onunla konuşmak istiyorum. Birkaç kez çalıyor ama açmıyor.

Orada biraz oturduktan sonra kalkıp doğruca eve gitmeye karar veriyorum. Hızlı adımlarım sayesinde eve kısa sürede ulaşıyorum tam anahtarımı çıkarmış anahtar deliğine sokacakken Aylin kapıyı açıyor. Beni karşısında görünce saçını düzeltmeyi bırakıp suratıma bakıyor,
"Dersin mi iptal?"

"Ben iptal."

Aylin'i geçip içeri giriyorum. Kapıyı da ardımdan kapatıyorum. Şaşkınlık içerisindeki Aylin ne olduğunu anlamaya çalışıyor.
"Dalga, bir şey mi oldu?"

Salona geçip kanepeye oturuyorum. Aylin de beni takip edip kanepenin diğer ucuna oturuyor. Konuşmamı beklerken ağzındaki sakızı çıkartıp paketine sarıyor. Bir yandan da geç kalma endişesine yenik düşerek kısa bir bakışla saatini kontrol ediyor.

"Aylin ben galiba... yani delirmediysem..."

Aylin gözlerini kısarak yüzümü inceliyor. Oturduğu yerde her an kalkacakmış izlenimi veren pozisyonunu biraz rahatlatıyor ve beni daha dikkatli dinlemeye başlıyor.
"Ben galiba Derin'i gördüm." diye söyleyiveriyorum.

Aylin gözlerini kaçırıyor ve yavaş bir hamleyle bana yanaşıyor.
"Derin mi? Emin misin o olduğuna?"diyor halımızın desenlerini inceleyerek.

"Aylin emin olmasam benzettim derim ama ben Derin'i tanımaz mıyım sence?"

"Tabii tanırsın da..." Aylin burnundan uzun bir nefes veriyor. Elimi tutuyor. "Belki o değildir."diyor beni ikna etmeye çalışarak.

Aylin'in gözlerinde kendimde yaşadığım şaşırmanın onda birini göremiyorum. Bir şeyler bana yanlış geliyor. Aylin'in ifadesiz tutmaya çalıştığı yüzünü incelemeye başlıyorum. Hemen gözlerini kaçırıyor ve gitmeye hazırlanır gibi kıpırdanıyor.

O an bir aydınlanma yaşıyorum. Yavaşça ellerimi Aylin'in ellerinin arasından çekiyorum.
"Biliyordun."

Aylin afallayarak,"Neyi biliyordum?" diyor.

"Onun burada olduğunu...gördün. Biliyordun ve bana söylemedin." Bozulan sinirlerim gülmeme sebep oluyor.

"Dalga saçmalama..."

"Evet Aylin. Ne konuda saçmaladım tam olarak?" Ayağa kalkıyorum. Aylin'in suç dolu yüzü kendini kurtarmak için bir çıkış yolu arar gibi etrafına bakınıyor.

Hızlı adımlarla odanın içinde yürümeye başlıyorum.
"Neden söylemedin? Niye böyle bir şeyi benden sakladın?"

"Dalgaa..."diyor sakinleşmemi bekleyen tehditkâr bir ses tonuyla.
Volta atmayı bırakıyorum ve kollarımı kavuşturup karşısında dikiliyorum. Onun açıklamasını beklediğimi anlıyor ve zor duyulur bir sesle yere bakarak,

"Senin üzülmeni istemedim."diyor sonunda. Bir anda yüzündeki mahcup ifadenin yerini bariz öfke alıyor ve direkt yüzüme bakarak kendinden emin bir sesle devam ediyor,
"Kendini tekrar ona kaptırmanı istemedim. Oldu mu? Benim de yeni öğrendiğim bir şey... hem belki karşılaşmazsınız diye düşündüm."

Aylin'e kızmayı bırakıp sakin bir şekilde hislerimi paylaşmaya geçiyorum,
"Bugün onu otobüste gördüm... kendimi hiç bu kadar savunmasız hissetmedim."

Fakat Aylin sakinleşmiyor,
"Bak gördün mü? Bundan bahsediyorum. Hâlâ onun seni etkilemesine izin veriyorsun."

Yavaşça yere çöküyorum sırtımı kanepeye yaslıyorum. Aylin işaret parmağının ucuyla enseme dokunuyor. Saçlarımla oynuyor,
"Dalga bilmiyorum. Tamam mı? Neden burada olduğunu bilmiyorum. Sana söylemedim çünkü böyle dağılacağını biliyordum."diyor çatallı bir sesle. Sonra elini çekiyor.

"Hayatımda hiçbir şey yolunda gitmiyorken bir de seni tekrar kaybedemem. Anlıyor musun?"

Yerde oturduğum için onun bunu söylerkenki yüzünü görmüyorum ama sesinde müthiş bir acı seziyorum. Aylin yavaşça kalkıp sehpaya bıraktığı anahtarını alıyor. Oturduğum yerden doğrulup ona bakıyorum. Sırtını dönmüş gidiyor. Onun benimle konuşmadığı bir şeyler olduğunu anlıyorum. O an kendimi çok bencil hissediyorum.
Gayriihtiyari ardından elimi uzatıyorum,
"Aylin..?"diye sesleniyorum ama sesim pek çıkmıyorum. Aylin açık daire kapısında biraz duraksayarak, "Akşam konuşuruz olur mu?"diyor  yorgun bir sesle bana bakmadan ve kapıyı ardından yavaşça kapatıyor.

Orada öylece oturuyorum. Ne kadar süre bilmiyorum. Dışarıda akan trafiğin ve çalışan buzdolabının sesinden başka gerçek dünyaya ait hissedebildiğim hiçbir şey kalmıyor. Sadece sürekli düşünüyorum.

DERİN DALGA (G×G)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin