Yüzüme vuran güneşin ilk ışıklarıyla gözlerimi aralıyorum. Nerede olduğumu hatırlamam bir iki saniye sürüyor. Üşüdüğümü hissediyorum. Rahatsız koltukta her yerim tutulmuş ve Derin omzumda yatıyor. Yavaşça onu uyandırmamaya gayret ederek kıpırdanıyorum. Sabah olduğuna inanamıyorum. Hemen etrafta telefonumu aramaya başlıyorum. Kıpırtılardan rahatsız olup uyanan Derin esnemeye başlıyor.
Araba kapısının yanındaki bölmeye düşen telefonumu hızlıca çekip alıyorum.
"Lanet olsun 10 cevapsız arama. Derin kalk, kalk! Uyan!""Uyandım zaten. Noluyor?" diyor gözlerini açamadan suratıma bakmaya çalışarak.
"Annem beni kesecek. Şarjım da çok az. Hadi eve sürmen lazım."
Derin hemen kendine geliyor.
"Lanet olsun o kadar oldu mu?" diyor saate bakarak.
Hemen sürücü koltuğuna geçiyor. Motorun ısınmasını beklerken kapıyı açıp pet şişedeki suyla eline yüzüne su serpiyor.
"Hala başım ağrıyor."
Onun dediğini duymuyorum bile. Tırnaklarımı ısırarak anneme mesaj yazmaya çalışıyorum.
Derin arabayı park halinden çıkarıp ana yola soktuktan sonra yüzüme bakıyor.
"Neden aramıyorsun?"
Dediği şeyin saçmalığını belirtmek ister gibi yüzüne alayla bakıyorum.
"Bu saatte arayamam. Sabahın beşi... Mesaj atsam daha iyi olur. Hem şu an sesini duymak istemiyorum. Muhtemelen çok kızgındır."
"Muhtemelen mi?" diyor gülerek. Söylediğine gülmediğimi fark ettiğinde bir elini direksiyondan bırakıp elimi tutuyor.
"Hey... üzgünüm ortamı sakinleştirmek için saçmalıyorum işte. Seni bu duruma soktuğum için özür dilerim."
O bunları söyleyince kendi stresimi bir kenara bırakıp dün gecenin romantizmini ve şehvetini hatırlıyorum.
"Bu senin suçun değil. Seninleyken sorumsuzca her şeyi unutmak benim aptallığımdı."diyorum.
Ona bakarken ne kadar güzel olduğunu yeniden hatırlıyorum. Bu belki de son saatimiz ve ona düzgün bir şeyler söylemem gerek. Ondan bu şekilde ayrılmak istemiyorum. Ortalamanın biraz üstünde bir hızla giden Derin'in kolundan tutup,
"Hey biraz kenara çeker misin?"
"Ne? Neden? İşemen mi gerekiyor? Eve az kaldı zaten."diyor aceleyle duracak bir ağaçlık ararken.
Aklına ilk bunun gelmesi beni güldürüyor. Sonunda durmayı başarıyor ve endişeyle yüzüme bakıyor. O da sinirleri bozuk bir şekilde gülmeye başlıyor,
"Ne var ? Ne gülüyorsun Dalga?"
"Şu haline bak demin uyandın araba sürmeye çalışıyorsun. Çok tatlısın."
"Annen kadar tatlı mıyım acaba? Beni bunun için mi durdurdun."diyor sırıtarak.
"Evet."diyorum. Elini tutuyorum.
"Birkaç saat sonra buradan gideceğiz.""Biliyorum." diyor başını eğerek.
"Eve yeterince yaklaştık zaten. Sadece beş dakika daha kalmak istiyorum. Seninle sakince oturmak."
"Ahh neden uyuduk ki?"diyor elini başına vurarak.
Başındaki elini yavaşça çekiyorum. Yüzünü kendime yaklaştırıp öpüyorum. Sonra boynundan öpüyorum. Bana sarılıyor. Öylece bir süre duruyoruz.
Sakince ayrılıyoruz birbirimizden.
Gözleri dolu bir şekilde yola bakıyor. Kimse konuşmuyor. Motoru çalıştırıyor ve hareket ediyor. Ben de ona bakamıyorum. Yola bakıyorum. Gözlerimi kapatıyorum. Yanımda son defa varlığını hissettiğim bu anı zihnime kazımaya çalışıyorum.****
Derin evin yakınlarında bir yerde fazla yaklaşmadan duruyor. Etrafı kontrol edip bana bakıyor. Artık inebilirim. İnip arkadan eşyalarımı alıyorum. O da inip bana yardım ediyor. Dudaklarımdan öpüp son kez sarılıyor. Ellerimde hırkam ve çantam olduğu için öylece ayakta duruyorum.
"Güle güle." diyor gülümsemeye çalışarak.
"Görüşürüz."diyorum.
Arabaya biniyor. Kemer takmak gibi sıradan işleri uzatarak zamanı yavaşlatmaya çalışıyor. Araba çalıştığında son kez gülümseyerek gidiyor.
O gözden kaybolana kadar arkasından bakıyorum. Sonra eve dönüyorum. Yüzleşmek istemediğim bir tartışmanın merkezine doğru yürüyorum. Kapıyı sessiz olmaya çalışarak anahtarla açıyorum. Kapının ağzındaki yola çıkmaya hazır çanta ve bavullara takılmadan ilerliyorum. Tam merdivenlerden çıkacakken salonun kapısından çıkan annem sesleniyor.
"Dalga saat kaç? Nerelerdeydin?"
"Anne özür dilerim geldim işte."
"Seni öptüğünü gördüm. O kızla aranda ne var ? Neler oluyor?"diyor üstüme gelerek.
"İçki mi içtin sen?"
"Anne sandığın gibi değil." diyorum sesim titreyerek.
"Ne değil Dalga? Haber vermek çok mu zor?" diyor sesini yükselterek. Uyanan anneannem odasından çıkıyor. Hırkasını giymeye çalışarak,
"Aaa yoksa bu saatte mi geldi?"diyor.
"Anne sen odana gir. Dalga'yla bir şey konuşuyoruz."diyor annem sert bir sesle.
Anneannem söylenerek ve cık cıklayarak odasına geri giriyor.Annem dayanacak yer arayıp başını tutuyor. Sonra koltuğa oturuyor. Onun kolundan tutmaya çalışıyorum ama beni itiyor.
Koltukta neler olduğunu anlamak için etrafına bakınıyor.
"Ne yani? Kız arkadaşın falan mı? Özel şeyler mi yaşıyorsun onunla...sana istemediğin şeyler mi yapıyor?"
"Anne hayır. İstemediğim hiçbir şey yapmıyor birbirimizi seviyoruz."
Annem iyice bir tuhaf oluyor.
"Dalga hemen odana çık eşyalarını topla bir saate yola çıkıyoruz. Bunları şehre dönünce, baban da varken konuşacağız."
Sonra telefonuna sarılıyor.Offlayarak merdivenden çıkıyorum.
"Konuşacak bir şey kalmadı zaten." diyorum kısık sesle. İşler daha ne kadar kötüleşirdi bilemiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN DALGA (G×G)
Romance#LGBTİQ+ (tamamlandı) Dalga, yabancı bir yerde geçireceği yazı unutulmaz kılan biriyle tanışıyor. İlk aşkının tüm tazeliğini ve yoğunluğunu hissettiren bu hikayede kahramanımızın anılarına ve duygularına eşlik edeceğiz.