Derin'le buluşmak üzere dışarı çıkıyorum. Bir değişiklik yapıp çarşıda bir kafede oturmaya karar veriyoruz. Orada buluşacağımız için bisikletimle tek gidiyorum. Yolda söyleyeceklerimi düşünüyorum ve bu beni önleyemediğim bir strese sokuyor. Kafamdaki olumsuz düşünceleri atmak için bir şarkı mırıldanıyorum. [Adore you - H.S.]
Sonunda kararlaştırdığımız kafeye geldiğimde yavaşlayarak hareket halindeki bisikletten iniyorum. Hızlı bir hareketle bisikleti sokak direğine zincirliyorum ve görünüşümü son bir kez bisiklet aynasından kontrol ediyorum. Ağzımdaki sakızı yanımdaki çöpe atarak güzelce bir nefes alıp veriyorum. Ve kafeye şöyle bir göz atıyorum. Oturacak bir yer ararken Derin'in çoktan gelmiş ve tek başına oturduğunu görüyorum. Dalgın bir halde önündeki içeceğin pipetiyle oynuyor. Çevresinde olan hiçbir şeyi fark edemeyecek kadar düşüncelere dalmış bir haldeyken onun yanına gidiyorum. Beni masanın yanına kadar geldiğimde ancak fark ediyor. Düşüncelerinden sıyrıldığı belli bir şekilde gülümseyerek ayağa kalkıyor.
"Selam."diyorum. "Nasılsın?"
Sarılıyoruz ve karşısına oturuyorum."Selam. İyiyim. Erken geldin."diyor.
"Evet çok da değil aslında."diyerek saatime bakıyorum.
"Asıl sen biraz erken gelmişsin sanırım."diyerek önündeki yarılanmış içeceği işaret ediyorum.
Yan sandalyede yarım açık duran çantasından orta kalınlıkta bir test kitabı gösteriyor.
"Biraz burada çalıştım. Tüm gün evde durmak bir hayli sıkıcı."Hak veriyorum.
"İyi yapmışsın. Nasıl gidiyor peki?""Şimdilik iyi." Tekrar dalgınlaşıyor.
Onu neşelendirmek için,
"Merak etme halledersin. Hem daha çok zamanın var. Canını sıkma."diyorum.
İşe yaramayacağını bildiğim halde bunları söylemek istiyorum. Çünkü elimden başka bir şey gelmiyor."Pek zamanım yok aslında."diyor yarım ağızla.
"Nasıl yani? Aylar var, değil mi? Sınav tarihleri falan mı değişti?"
Bu sorumla birlikte yüzüme bakıyor.
"Hayır sınavdan bahsetmedim."diyor.
Elinin masanın altından çıkarıp benim elimin üstüne koyuyor.
Ben de boşta kalan diğer elimi onun elinin üstüne koyuyorum. Nedir o zaman canını sıkan diye sormak için tam ağzımı açmışken garson geliyor ve siparişimizi almak istiyor. Derin elini yavaşça çekip garsonla yüzünde kibar bir gülümseme koyarak konuşmaya başlıyor. Ne konuştuğunu duymuyorum. Dışarıdan gelen tüm sesler boğuklaşıyor. Sadece son dediği şeyi düşünüyorum. Kaşlarımı çatıp iç dünyama dalmışken Derin'in sesiyle kendime geliyorum."Heeey. Dalga ne içersin, limonata mı? Tatlı da yer misin?"
Kendime gelip beni beklediklerini fark ediyorum. Direkt garsona konuşarak.
"Ihmm soğuk bir kahve alabilirim. Tatlı istemiyorum. Teşekkürler." Yüzüme bir gülümseme koyarak ortamda oluşturduğum tuhaf havayı yumuşatmaya çalışıyorum.
Garson gidiyor ve Derin bana dönüp sorgular bakışlarla:
"Aklında ne var?" diyor.Bu soruyu fırsat bilip ona bizim şehrimizdeki üniversitelerden bahsetmenin zamanı olduğunu düşünüyorum. Biraz zorlansam da sonunda lafa başlıyorum:
"Biliyorsun bir süredir...ikimiz ...."
Tüm planını yaptığım konuşma aklımdan uçup gidiyor. Ne diyeceğimi şaşırıyorum.Gözlerimi sımsıkı kapatıp başımı arkaya atıyorum.
"Eee..."diyor Derin devam etmemi beklediğini belli etmek için.
Tekrar onun yüzüne baktığımda devam ediyorum."Yani biz bir süredir birlikteyiz...ve acaba daha ne kadar..."
O anda gözlerini kapayıp parmaklarını şıklatarak anladığını belirten tatmin olmuş bir hareket yapıyor.
Onun bu hareketi beni bir an durduruyor."Anladım galiba." diyor. "ilişkimize bir ad koymak istiyorsun? "
Beni tamamen yanlış anlıyor. Tam kafamla olumsuz bir işaret yapacakken ne dediğini fark ediyorum. Konu o kadar ilgimi çekiyor ki asıl demek istediğim şeyi rafa kaldırıyorum.
"Yani sevgililik gibi mi?" diyorum elimi çeneme koyup masada biraz öne eğilerek. Sanki çok gizli ve önemli bir mevzu konuşuyormuşuz gibi yaptığım bu hareket onu güldürüyor.
"Bu seni mutlu edecekse tabii..." diyor. Biraz duraksıyor ve tek kaşını kaldırarak ekliyor
"Sevgilim."Ne? Aman tanrım! Ne dedin sen. Gözlerimi kocaman açıyorum. Bu basit kelime beni o kadar mutlu ediyor ki buraya gelirken aklımda olan tüm düşünceler uçup gidiyor.
Cesaretlenip cevap veriyorum.
"Tamam o zaman...sevgilim." diyorum.Ağzımdan çok garip bir şey çıkmış gibi elimi ağzıma götürüyorum. Bu yaşananlar gerçek mi diye etrafa bakıyorum. Bu halim onun hoşuna gitmiş olacak ki devam ediyor,
"Ee kahveni içmedin... sevgilim." diyor.
İkimiz de yanaklarımız ağrıyana kadar gülümsüyoruz.
"Haaa öyle mi ? O zaman içerim...
Sevgilim. "diyorum.Bir süre birbirimize gereksiz havadan sudan şeyler söyleyerek sonuna böyle hitaplar ekliyoruz. Ve her söylediğimizde aynı şekilde sırıtmaya devam ediyoruz.
Tam da o sürekli dalga geçtiğimiz çiftler gibi çok vıcıklaştığımızı fark ediyorum ama bu beni durdurmuyor çünkü şu an fazlaca mutluyum. Hiçbir şey umurumda değil. Mekanda ondan başka bir şey görmüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN DALGA (G×G)
Storie d'amore#LGBTİQ+ (tamamlandı) Dalga, yabancı bir yerde geçireceği yazı unutulmaz kılan biriyle tanışıyor. İlk aşkının tüm tazeliğini ve yoğunluğunu hissettiren bu hikayede kahramanımızın anılarına ve duygularına eşlik edeceğiz.