"Peki benimle konuşmak istediysen neden aramadın?" diyorum.
"Aslında vaktim olmadı. Babam hastalandı ve ona bakmam gerekti."
Bunu duyduğuma üzülüyorum. Hatta günlerdir bencilce düşündüğüm için utanıyorum.
"Şimdi nasıl?"
"Hala yatıyor. Dinlenmesi gerek."diyor ve yerdeki birkaç otla oynamaya başlıyor.
...
Ağustos.
Gitmemiz gerek. Birkaç gündür ev temizliğiyle uğraşıyoruz. Ben fırsat buldukça kaçıp Derin'le vakit geçirmeye çalışıyorum. Fakat bugün bunun biteceğini bilerek gidiyorum. Ayaklarım beni geri çekiyor.
Bu konuşmayı nasıl yaparız bilmiyorum. Huzursuz bir şekilde sahilde bekliyorum. Denize karşı durmuş buluşma yerimizde dolanırken aklımdan bugün belki de onu son kez canlı göreceğim geçiyor. Bu düşünceleri kafamdan atmaya çalışırken tırnaklarımı ısırdığımı fark ediyorum. "Ahh hadi ama yeni bırakmıştım."
O esnada belimi saran bir çift kol hissediyorum.
Arkamı dönüp ona sarılıyorum.
"Selam." diyor. Beklediğimden daha neşeli bir şekilde."Selam. Ee ne yapmak istersin bugün?" diyorum.
Kolumu onun omzuna atıyorum. O da elini bol gömleğimden içeri sokuyor ve belimi kavrıyor. Onun elinin soğukluğuyla hissettiğim direkt teması beni bir an için ürpertiyor. Derin'in bugün fazlasıyla şık olduğunu fark ediyorum.
"Pekala aklımda bir şey var."diyor.
"Dökül bakalım."
Elimden tutup sürüklüyor. Bir süre sonra külüstür sayılabilecek bir arabanın yanında duruyoruz. Eliyle arabayı işaret ediyor.
"Ne bu?" diyorum arabanın etrafında dönüp incelerken.
Sorum karşısında göz deviriyor.
"Ufak bir gezintiye... çıkmaya ne dersin?"
"Kullanabiliyor musun?" diyorum kaşlarımı şüpheli bir şekilde çatarak.
"Evet. Merak etme fazla uzaklaşmayacağız."
"Pekala"deyip. Ön koltuğa geçiyorum. Onun direksiyon başında aynaları kontrol etmesini izliyorum.
Gömleğini göğsünü bariz açıkta bırakacak şekilde gevşekçe bağladığını görüyorum.Bana bakıyor ve ona baktığımı fark ediyor. Yüzünde ufak bir gülümseme yakalıyorum fakat belli etmeden arabayı çalıştırıyor. Açık camdan giren rüzgar onun kokusunu bana taşıyor. Kısa bir an aklım başımdan gidiyor. On beş dakika sonra deniz seviyesinden yüksekçe kalan tenha bir yerde park ediyor. Arabanın camından harika bir manzara gözüküyor.
Durduğumuzda ona etkilenmiş bir şekilde bakıyorum. O arka koltuktan bir sepeti almaya uzanıyor. Beceremeyince yardım etmeye çalışıyorum. Sonunda o sepeti almayı başarınca yüzünü bana dönüyor. Bu kadar yakın olmamız beni fena hâlde heyecanlandırıyor. Onu daha önce defalarca öptüğüm hâlde bu tarz yakınlaşmalar onu daha fazla istememe sebep oluyor. Sepetten yiyecek bir şeyler çıkartıyor. Meyveler, su ve şarap...
O bardakları doldururken ben ise onu izliyorum. Güneş karşımızda batarken yüzüne vuran kızıl onu muazzam gösteriyor. Onu seyrettiğimi fark edip bana bir görev vermiş olmak için gülerek,"Pekala sen de bu arada şuradaki cd'lerden seçebilirsin." diyor.
Torpido gözünden aldığım bir acuç cd'yi incelemeye başlıyorum. Bayağı güzel parçalar var. Herkeste olan karışık cd de var... bir türlü karar veremiyorum. O işlerini çoktan bitirmiş benim seçmemi bekliyor. Elinde kadehle suratıma muzip bir gülümsemeyle baktığını fark ettiğimde çok vakit geçtiğini ancak anlıyorum. Sonunda en üstteki cd'yi havaya kaldırıp ,
"Oasis, klasik." diyorum.
Beceriksizce cd'yi ittirirken elimi tutuyor. Yavaşça bacağına götürüyor. Bu ani hareketi beni heyecanlandırıyor. İstemsizce dudaklarına bakıyorum. Bana doğru eğilip öpmeye başlıyor. O sırada şarkı kısık bir sesle başlıyor ve giderek sesi arabayı dolduruyor. Ona karşılık veriyorum. Elindeki bardağı el yordamıyla yerine bırakıyor. Ve boşta kalan elini boynuma götürüyor. Parmağımı bacağında ufak hareketlerle gezdiriyorum. Birbirimize yaklaşıyoruz. Ve birbirimizin varlığından zevk almanın doruklarına ulaşana kadar sevişiyoruz.
***
Onunla harika bir akşam geçiriyorum.
Bana ilginç çocukluk anılarını anlatıyor. Ben de ona tuhaf huyları olan öğretmenlerimizden bahsediyorum. Şarabın da etkisiyle komik olmayan şeylere bile gülmeye başlıyoruz."Sonra Aylin, hocanın masasındaki kahveyi devirdi. Bütün kağıtlara bulaştı tabii... Hoca tüm yıl Aylin'le uğraştı." Gözlerimden yaş gelene kadar gülerken aklıma Aylin'le yaptığımız son konuşma geliyor. Yavaş yavaş gülmem sönüyor.
Anlattıklarıma hâlâ gülen Derin'e,
"Haklıydın. "diyorum.O da gülmeyi bırakıp safça bir ifadeyle yüzüme bakıyor. Neden bahsettiğimi anlamaya çalışıyor.
"Aylin konusunda."diyorum.
"Artık aramız eskisi gibi değil. Keşke hiçbir şey değişmeseydi. Aptalca şeyler söylemeseydi. Onu hâlâ çok seviyorum ama kendimi güvensiz hissediyorum. Aramızın eskisi gibi olmayacağını bilmek daha çok canımı sıkıyor. Sanki her şeyi mahvetti."Derin eliyle yüzümü seviyor.
"Üzüldüm."diyor. "Ama sanki ona biraz peşin hüküm veriyorsun. Sonuçta insanlar ,bilirsin, nasıl hissettiğini seçemiyor. O hala aynı kişi sonuçta. Değil mi? "
Hak veriyorum. "Öyle..."diyorum.
Derin koltukta iyice mayışıyor. Konuştuklarımıza pek odaklabildiğini düşünmüyorum.
İkimizin de uykusu geldiğinde sürücü koltuğundan kalkıp yanıma geliyor. Kendi koltuğumda yana kayıp ona yer açıyorum. Koltuğumu biraz yatırıp battaniyeyi üstümüze örtüyorum.
Birbirimize sarılarak uyuyakalıyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİN DALGA (G×G)
Romantizm#LGBTİQ+ (tamamlandı) Dalga, yabancı bir yerde geçireceği yazı unutulmaz kılan biriyle tanışıyor. İlk aşkının tüm tazeliğini ve yoğunluğunu hissettiren bu hikayede kahramanımızın anılarına ve duygularına eşlik edeceğiz.