28

717 51 9
                                    

Sabah elimde tepsiyle Aylin'in odasının önünde dikilirken şimdi kapıyı nasıl tıklatacağımı düşünüyorum. Bir dizimi kaldırıp tepsiyi desteklemeye çalışıyorum. Tam dengemi kurduğumda elimi tepsiden çabucak çekip kapıya vuruyorum ki Aylin kapıyı açıyor. Çoktan hazırlanmış saçını toplarken anlamsızca suratıma bakıyor.
"Günaydın." diyorum.

Düşürmekten son anda kurtardığım tepsiyi elimden alıyor.
"Günaydın. Ne bu? Bana sandviç mi yaptın?"

"Elimizdeki imkanlarla."diyorum.
"Ne o yoksa gidiyor musun?"

"Evet. Dersim var demiştim, çıkmam gerek." diyor. Sandviçten bir ısırık alıyor.

Beni geçip lavaboya doğru gidiyor. Elimdeki tepsiyi mutfak masasına bırakıyorum. Aylin'in yarım bıraktığı sandviçi ben yiyorum. Aylin yaklaşık on beş dakika sonra lavabodan çıktıktan sonra alelacele kalkıp,

"Hey bak ne diyeceğim?" diyorum.

Aylin anahtar elinde söyleyeceğim şeyi bekliyor.

"Dün düşündüm de... biraz sert tepki verdim." diyorum sonunda.

Dünü anımsayıp suratı bozuluyor. "Biraz mı?" Sonra acelesi olduğunu hatırlayıp toparlıyor,

"Aslında haklıydın. Yani unutalım bu konuyu."diyor ve daire kapısını açıp ayakkabılarını giymeye başlıyor.

"Ben aslında özür dilemek istemiştim." Hâlâ bana bakmadığını görünce ekliyorum," Hatta teklifini kabul ederim diye düşündüm." diyorum.

Aylin başını  bağladığı ayakkabıdan yavaşça kaldırıp yüzüme bakıyor.
"Sen ciddi misin?"

"Evet."diyorum gülümseyerek. Sonunda ilgisini çekebilmiş olmak hoşuma gidiyor.

"Bu harika." Yavaşça doğruluyor. "Eeehm o zaman çıkışta haberleşelim. Bir tanışma toplantısı olacak. Her neyse. Ben sana kafenin yerini mesaj atarım."diyor sırıtarak.

İki adım gittikten sonra geri dönüp hızlıca yanağımdan öpüyor.
"Pişman olmayacaksın."diyor. Ve koşarak merdivenleri iniyor.

***

Aylin gittikten sonra günlerdir bavullarda duran kıyafetleri dolaba yerleştiriyorum ve evi biraz toplamaya çalışıyorum. Sonra ne giyeceğime karar vermek için dolabı açıyorum.

Yeni bir ortama girecek olmak beni heyecanlandırıyor.
Giydiğim gömleğin yakasını ilikledikten sonra çarprazımda kalan boy aynasından kendimle göz göze geliyorum. Baştan aşağı kendimi inceliyorum. Sonra yüzüme bakıyorum. Her şeyin ne kadar hızlı değiştiğini fark ediyorum. Bulunduğum odaya yabancılaşıyorum. Kendimi ailemden uzaktayım ve sevdiğim insandan bir yıldan fazla süredir haber alamıyorum. Sevdiğim insan mı dedim? Bunu söylemeyi bırakmalıyım.
Etrafımdaki eşyalara bakıyorum.
Bu hayat benim mi?

Beni tüm bu varoluşsal düşüncelerden Aylin'den gelen mesaj uyandırıyor.
"Caffe nero. Yirmi dakika sonra. Geç kalma.[konum]"

Mekanın yerini haritadan bakarak anlamaya çalışıyorum. Konumun haritadaki yerini yakınlaştırıp uzaklaştırıyorum. Neresi olduğunu pek anlayamıyorum. Kendi kendime "Ora nero?" diye espri yapıyorum. Sonra bunu bayağı komik bulup gülmeye başlıyorum.
Deminki varoluşsal sorgulamalarım ardından bu kadar keyiflenmem ruhsal durumum hakkında iyiye yormadığım sinyaller veriyor. Buna bir son vermem gerektiğini düşünüp susuyorum.

Son bir kez yüzümü yıkayıp evden çıkıyorum. Kapıyı kilitlerken telefonum çalıyor arayana bakmadan açıyorum.

"Tamam Aylin. Geliyorum acele ettirme."

DERİN DALGA (G×G)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin