-9. BÖLÜMDEN HATIRLATMA-
Heyecanla mesajı açtım fakat gördüklerim beni hayal kırıklığına uğratmıştı. Göz yaşlarım benden bağımsız akmaya başladığında yere çömeldim ve bunu sindirmeye çalıştım.
Beni karanlıkta bırakmıştı. Ben her geçen gün ona daha da bağlanırken o, "Bir süre konuşmayalım tamam mı, en azından sular durulana kadar?" yazmıştı. Ben kuru bir "Tamam." la geçiştirmiştim. Kendimi daha da küçültmek istemiyordum. En başından beri benden kurtulmak istiyordu demek ki... Ben yine niye bu kadar saf davrandım ya? Niye, niye? Ah kafama Çağrı kadar taş düşseydi de bu hale düşmeseydim.
Odamın kapısını kilitleyip defterimi elime aldım ve yanağıma düşen göz yaşlarını umursamayarak yazmaya başladım.
"Uyuyamıyorum yine bu gece. Her şey bana o kadar ağır gelmeye başladı ki. Birer birer yanağımı ıslatan göz yaşlarında taşıyorum yüklerimi. Battaniyenin içinde elimde bir ıslak mendil kutusuyla duruyorum öylece. Düşünüyorum. Aklıma geliyor. Sözleri aklıma geliyor. Üşüyorum. Çok üşüyorum. Yatağım soğuk, yastığım ıslak. Ellerim buz kesti, Titriyorum. Çok şey geliyor aklıma beni ısıtacak ama ben inatla soğuğa gidiyorum. Sevgim acıyor. Canım yanıyor. Yüreğime bir şeyler batıyor sanki. Şebnem Ferah'tan bir mısra düşüyor aklıma: "Benim can kırıklarım var..." Yine soluğu yazmakta buluyorum, dün yazdığım o neşeli şiire denk geldim. Niye şimdi bu kadar duygusuz hissediyorum. Beni çukurdan çıkarıp geri çukura tıkan biri var hayatımda biliyor musunuz? Var mı onu da bilmiyorum ya gerçi. Ah, zor geliyor. Yabancılaşmak. Benimki yabancılaşmaya zorlanmak. Seni anlayan birini kaybetmek, bir daha seni anlamayacağım bilmek garip. Garip değil acı verici. Güçsüz hissettiriyor. Boşluktayım. Yürüyorum. Önümü görmüyorum, karanlıktayım. Ayağım takılıyor düşüyorum, kalkıp yürümeye devam ediyorum. Defalarca düşüyorum. Defalarca düşürüyor bu yol beni. Ama ben yoldan vazgeçmiyorum, inanıyorum sonunda ışık olduğuna. Derinlerinde bir yerlerin aydınlık olduğunu biliyorum. Arkama bakıyorum, her düşen geri dönüyor. Ben inatla dönmüyorum. O aydınlığa o kadar güveniyorum ki dönmüyorum işte. Yarısına geliyorum, deprem oluyor. Yol da gitmemi istiyor sanırım artık. Aslında en başından beri orada olmamı istemiyordu, ama ben onun aydınlığını ortaya çıkarmak için yürürken bunu hep göz ardı etmişim. O aydınlık hala orada, o aydınlık hep orada biliyorum. Ama artık ben hala o aydınlığı görmek istiyor muyum bilmiyorum? Aslında ben o aydınlığa muhtacım. Ama ya yolda yine deprem olursa diye korkuyorum. Aslında bir yandan affetmeye o kadar hazırım ki. Bugün sohbetlerimde geziniyordum. Ben herkese onları sevdiğimi söylemişim, moral vermişim, düşmüşler kaldırmışım. Pişman mıyım? Asla. Ama şu an benim de bir doz "Seni seviyorum." cümlesine ihtiyacım var. O kadar rahatlatıcı olurdu ki. Konu yine nerelere geldi. Ay aman işte garip hisler içindeyim. Güçsüz ve değersiz hissediyorum. Bunu bana, başka biri yaşatmış olsa gidip ilk anlatacağım insanın yaşatmış olması çok saçma değil mi? Şimdi beni güldürmesine ihtiyacım var. Ama göz yaşlarımı kendim silmek zorundayım. Yine. Ah aklıma yalan kokan o cümlelerin geldi: "Farklısın, hep varım." Daha sonra da acı gerçekler: "Sular durulana kadar..." Hani demiştim ya size ben ne zaman mutlu olsam ardından bir mutsuzluk geliyor diye. Bakın işte. Alın benim güçsüzlük eserime biraz daha bakın. Hep ağlamamı engelleyen çocuk şimdi niye ağlatıyorsun sen beni? Ağlatma. Canımın nasıl yandığını en iyi sen biliyorsun. Gözlerimin içine bakmasan da anlıyorsun kelimelerimden belki. Boş versene. Artık ne önemi var?
Sayfanın sağ alt köşesine tarihi ve saati de not aldım. İmzamı da attıktan sonra defteri baş ucuma bıraktım ve ağlamaktan yorgun düşmüş gözlerimi uykuya teslim ettim.
-ERTESİ GÜN, 14.00-
Kapımın yumruklanmasıyla gözlerimi açtığımda ışık gözlerimi acıtmıştı. Gözlerimi ovarak kapıyı açtığımda karşımda bir adet sinirden kudurmuş Yağız gördüm. Onu çekemeyeceğimi düşünüp savsak adımlarla yatağıma geri döndüm. Yağız bağırmaya başladı: "Kapı kilitlemek ne ya, delirdim kızım korkudan." Alçak çıkan sesimle "Abi tamam bir şeyim yok hadi çık." diye mırıldandım. Başım zonkluyor, bedenimin her yeri sızlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Hikayemiz (Düzenleniyor)
Chick-Lit"Ellerinin üzerimde gezinmesini seviyorum. Bana dokunman kutsal bir şey sanki. Sadece bana değsin istiyorum parmakların, gözlerin sadece bana böyle baksın, sadece benimle böyle gül istiyorum." Benim hissettiklerimi hissedebiliyor olması çok güzeldi...