Beni tam öpecekti ki dışarıdan silah sesleri gelmesi ve odaya polisler, arkalarından da abimle Çağrı'nın girmesi bir olmuştu. Savaş üstümden kalktığında polislerden biri ellerini kelepçeledi ve yaka paça odadan çıkardı. Abim polislerle konuşuyordu. Bense gözlerimden akan yaşlarla boş boş etrafa bakıyordum.
Çağrı yanıma gelip bedenimi kollarının arasına aldığında rahatlatıcı kokusunu içime çektim. Yüzümün her yerine sulu öpücükler bırakarak konuşuyordu: "Geçti güzelim geçti, buradayım bak." Her kelimesinde daha da rahatlıyordum. Az önceki iğrenç anılar yavaş yavaş siliniyordu her öpücüğünde aklımdan. Gözlerime bakıp "Sanırım ben dayanamayacağım." dedi. Bu sözleriyle dudaklarım yukarıya kıvrıldı. Evet buna ihtiyacım vardı. Bana yaklaşıp dudaklarıma kapandığında öpüşünde özlem vardı. Yine dudaklarında kendimi kaybediyordum. Duvara yaslı olan bedenimi biraz daha kendine çekti ve ellerini belime yerleştirdi. Benim elimse onun yanağındaydı.
Soluklarımız birbirine karıştığında ayrıldık. Gözlerinin içine gülerek baktım.
A: Kaybettin sanırım.
Ç: Az kalsın seni de kaybediyordum.
Elimi dudaklarına koydum.
A: Hayır öyle deme, bak buradayım, bir şey olmadı bana.
Ç: Şükürler olsun ki...
A: Siz olmasaydınız...
Ç: Güzelim asıl sen olmasaydın neler olacaktı. Bizi arayan sendin.
Abim yanımıza geldiğinde ayağa kalktık ve bana özlemle sarıldı. "Seni çok seviyorum baş belası." dedi. "Ben de seni çok seviyorum abim." dedim. Ayrıldığımızda Çağrı yanıma gelerek elimi tuttu ve kabusum olan bu evden çıktık.
Eve vardığımızda sarılma faslından sonra yemeğe oturduk. Bizimkiler de yemeğe kalmıştı. Annemler kızları tanıyordu zaten, Çağrı ve Can'la da tanışmış oldular.
Babam konuşmaya başladı, "Arkadaşların senin için çok endişelendi, bu kadar iyi arkadaşlarının olduğunu görmek çok güzel." dedi bana bakarak. Sanırım Çağrı'dan bahsetmeliydim. Boğazımı temizledim ve konuşmaya başladım ciddiyetle: "Evet ben de çok mutluyum bu kadar iyi arkadaşlarım olduğu için ama biz Çağrı'yla sandığını gibi arkadaş değiliz. O benim erkek arkadaşım."
Çağrı'yla gözlerimiz kesiştiğinde güven vermek istercesine elimi tuttu masanın altından. Annem gülümsemişti, babam da. BABAM GÜLÜMSEMİŞ MİYDİ BU SÖYLEDİĞİME?! Çok kızacağını düşünmüştüm. Yüzündeki samimi tebessümle, "Kızım biz bunu fark etmiştik zaten. Birbirinize farklı bakıyordunuz. Hem son günlerde pek bir mutluydun. Sadece bize anlatmanı bekliyorduk." dedi. Seslice "Oh!" dediğimde masadaki herkes kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Daha sonra babam Çağrı'ya dönerek, "Kızımı sakın üzme delikanlı, yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim." Çağrı da babamın bu dediğine gülümseyerek, "Merak etmeyin Muhsin Amca, ben kızınızı çok seviyorum. Onu üzmeyeceğim." diyerek cevapladı. Beni benden alıyordu bu çocuğun sözleri.
Sözü Yağız devraldı. "Eveet sanırım itiraf sırası bende canım ailem. Sezen de benim kız arkadaşım." dedi endişeyle.
Annemle babam yine gülümsüyorlardı. Herkes onların ne söyleyeceğini bekliyordu. Bu sefer gülerek söze giren taraf annem oldu. "Bizim çocuklarda ne cevher varmış ya. Bize evlenin diye baskı bile yaptırmadınız yazıklar olsun size." Bu sözleriyle hepimiz gülüşürken babam elimi abimin omzuna koydu ve "Sezen kızımı üzme hayta, o da benim kızım sayılır." Sezen gülerek teşekkür ederken abimse sitem ediyordu: "Ya senin oğlun olan benim ona beni üzmemesini söylemeliydin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Hikayemiz (Düzenleniyor)
ChickLit"Ellerinin üzerimde gezinmesini seviyorum. Bana dokunman kutsal bir şey sanki. Sadece bana değsin istiyorum parmakların, gözlerin sadece bana böyle baksın, sadece benimle böyle gül istiyorum." Benim hissettiklerimi hissedebiliyor olması çok güzeldi...