S2 E3

995 71 39
                                    

Bella milyonuncu kez gördüğü eve tekrar geldiğinde derin bir nefes alıp sürekli oturduğu yumuşak koltuğun yerinde deri bir yeşil koltuk gördü. Neredeydi o rahat kırmızı koltuk?

"Koltuk nerede?"

"Şey...Kırıldı?"

"Geceleri birini attığını bilmiyordum."

Stephen raftan kafasını döndürerek Bella'ya baktı.

"Öyle bir şey yok. Geç ve otur."

"İyi de bu çok rahatsızdır şimdi."

"Burada tek rahatsız olan bir şey var o da sensin."

Bella kaşlarını havaya kaldırıp 'emin misin' bakışları atarken Stephen, sadece gülümsemişti. Aptal doktor.

Bella eski koltuğunun yerindeki yeşil rahatsız koltuğa oturup kafasını sarı yastığın üzerine koyarak uzandı. Evet, gerçekten rahatsızdı.

Stephen de raflar ile uğraştıktan sonra masadan siyah kapaklı defterini ve siyah pilot kalemini eline alıp Bella'nın uzandığı koltuğun çaprazındaki siyah deri ofis koltuğuna oturdu.

"Evet, bugün nasılsın?"

Bella göz devirme isteğini bastırmaya çalışarak mırıldandı.

"İyi."

Bunu o kadar bıkkın bir şekilde söylemişti ki Stephen da göz devirme isteğini arttırıyordu.

"Doğru cevap istiyorum."

"Bu yeterince doğru bir cevaptı zaten?"

Bella kafasını kaldırıp Stephen'in olduğu yere baktı. Stephen kafasını yumruğuna dayayıp ona bakıyordu. Bella önüne dönüp tekrar kafasını yastığa koydu.

"Pekâlâ seni bunak," Stephen'den uyarıcı öksürük aldığında içindeki çoktan yeşermeye yüz tutmuş öfkesini dindirmeye çalıştı. Sabah yeterince sinirliydi zaten, bu da yetmezmiş gibi Natasha tarafından Stephen'e gönderilmişti. Tam bir işkenceydi şu saatler onun için.

Bella sabah laboratuvara inerek üzerinde çalıştığı icadına kaldığı yerden devam etmeye başladı.

Duyduğu gürültüler ile gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalıştı. Gözlerini tekrar açıp işine odaklandı.

"Dum'e tornavida getirir misin?

Yıldız olan."

Dum'e Bella'nın yanına gelerek sarı saplı yıldız tornavidayı eline verdi. Bella eline aldığı tornavida ile iyice sıktı. Umarım güçlü olur diye geçirdi içinden. Babasının eski zırhları neredeyse hurda olmuştu. Ve Bella, onlardan daha güçlü, dayanıklı bir şey yapmaya çalışıyordu. Belki ihtiyacı yoktu şu an ama bir şeyler ile meşgul olmak onu mutlu ediyordu. Hem kim bilebilir? Belki bir gün cidden ihtiyacı olurdu.

Merdivenlerden adım sesleri duyduğunda kafasını kaldırıp gelene baktı. Wanda.

"Sorun ne?"

Ayağa kalkarak orta masadaki hologramlar ile oynayıp bazı şeyleri değiştiriyor. Yeniden dizayn ediyordu.

Wanda kollarını önünde bağlayıp Bella'nın önüne geldi. Derin bir nefes alarak dudağını yaladı. Nasıl söyleyecekti?

"Bella biliyorsun."

Kollarını serbest bırakıp avuç içleri terlemiş olan ellerini siyah diz üstüne gelen eteğine sildi. Bella hâlâ ona cevap vermezken veya bakmazken Wanda, devam etme ihtiyacında hissetti kendini.

𝐑𝐞𝐭𝐮𝐫𝐧 𝐇𝐨𝐦𝐞 ↺ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin