35

133 13 27
                                    

Bulut'tan

Selam millet ! Nasılsınız, neler yapıyorsunuz ? Ben sizi beklettiğim için üzgünüm. Tabi üzgün olduğum başka şeyler de var bu sadece bir tanesi.

Sizi ve YekÇağ ile arkadaşlarımı üzmemek için ağlamıyorum, ağlamamaya çalışıyorum ve varlığınızın bana verdiği güçle kendimi tutmayı başardım sonrasında da yazmaya koyuldum sizin için.

Hep beraber dostlarımızı ziyaret etmek beni her zamanki gibi çok mutlu etse de içten içe buruk kalıyordum her zaman. Bugün pek çok duygu karmaşasına girdim zaten.

Bir tanesi Yalçın ve Hazar'ın Yusuf ve Tarık'la çimenlerde birlikte oynamaya başladıkları andı. Onlar için çok ama çok mutluydum. Tam bir aile tablosuydu bu manzara, o kadar güzeldiler ki. Ama boğazımdaki yumru beni zorluyordu.

O yüzden Çağıl'ın yanına giderek hikaye zamanı yapıp yapamayacağımızı sordum. Sevinçle bana sarıldı ve 'Aklımdan çıkmıştı iyi ki aklına geldi. Tabi ki yaparız.' dedi.

Bende ona sımsıkı sarıldım ama anlamaması için bir süre sonra ondan ayrılarak dostlarımızın yanına gidip yere çömeldim ve 'Hikaye dinlemek ister misiniz ?' dedim. Bir anda gözlerinin ışıldadığını gördüm. Hikaye dinlemeye bayılıyorlardı.

Çağıl'la birlikte Yekta'yı ve yanındaki dostları hikaye dinlemeye çağırdık. Yekta ağır ağır hareket ediyordu. Gözlerinin odaklandığı yere bakınca içim acısa da sevindim onlar için. Burak ve Bulut abi çok güzel görünüyordu. Hele de Burak'ın kucağındaki minikle.

Yalçın, Hazar, Yusuf ve Tarık gibi Burak, Bulut abi ve yanlarındaki minik de tam bir aile gibi görünüyordu. Umuyorum ki ilerde bu minikleri ailelerine katarlar ve çok mutlu olurlar.

Kucağımdaki miniği mindere oturturken minik elini yanağıma uzattı. Çok ama çok tatlıydı ama olmazdı. O yüzden elimi yanağına yasladıktan sonra saçına minik bir öpücük kondurdurdum ve hızla Çağıl'ın yanına geçtim. Sakin olmalıyım. Sakin... Derin nefes al. Tamam geçti. Bir ağlama krizini daha başarıyla atlattın Bulut. Teşekkürler iç sesim.

Size nedenini biraz güzel şeylerden bahsettikten sonra anlatacağım çünkü neden olmasın.Hem öğretmenlerin en sevdiği metodu kullanmış olurum bu şekilde yani 'Sandviç Tekniği'ni.

Sandviç Tekniğinde önce öğrencinin iyi yaptığı şeyler söylenir sonra yanlış veya eksik yaptığı yer belirtilir en son tekrar güzel yaptığı yerler, emeği için teşekkür tarzında şeyler belirtilerek bitirilir. Tabi ben biraz değiştirerek kullandım bu yöntemi buna da 'Bulut'un Sandviçi' diyebiliriz bir ihtimal.

Yekta'nın gelmesiyle hikaye anlatma faslı başladı. Durgunluğumu fark eden Çağıl benim yerlerimi de anlattı. Ona minnattardım. Aslında olayı Yekta bilmiyordu bilseydi o da bana destek olurdu illa ki. Hikaye faslından sonra sıra Yemek zamanı'na gelmişti. İşte en sevdiğim kısım.

Tabakları hazırlanan dostlarımıza tabaklarını götürür ve onları gözlemlerdim. Bütün tabakları dağıttıktan sonra gözlemlerim sonucu yemek yemeyip oturan dostlarımın yanına tek tek gidip yemeleri için yüzümü şekilden şekle sokar, kaşıktan uçaklar uçurur, bazılarını kucağıma oturtup yemelerini sağlardım.

Bugünde yemek zamanı aynı şekilde geçti ama ilgilendiğim çocuk sayısı azalmıştı daha çok kişi olarak geldiğimiz için. Bu şekilde çok daha iyi oldu çünkü hepsinin yeteri kadar yediğinden emin olmamı sağladı daha çok kişi olmamız.

Yemek zamanı bitince dostlarımızla oyun oynadı diğerleri. Ben mi ? Ben bahçede gördüğüm uzaktaki bir ağacın yanına giderek arkasına geçtim ve sırtımı ağaca yaslayarak yere oturdum. Kelebekleri, uğur böceklerini, kuşları izledim ve dinledim.

Bir süre sonra çıtırtılar duymaya başladım. Benim burada olduğumu fark etmeyen minik ayağının dizime takılmasıyla yere düşüyordu neredeyse. Hızla belinden tuttum ve yüzü yüzüme dönük olacak şekilde kucağıma oturttum. Bu minik Burak ve Bulut abinin yanındaki minikti.

Yüzüme iyice yaklaştıktan sonra yanaklarımı tuttu. Sonra hafif hafif mıncırmaya başladı yanaklarımı. Sanki ona bir süpriz yapmışım gibi mutlu oldu. Kulağıma yaklaşıp fısıldayarak 'Senin yanakların çok pofuduk. Sana pofuduk diyebilir miyim ?' dedi. Ben de sessiz ama onun duyabileceği şekilde 'Diyebilirsin.' dedim. Yanaklarımdaki ellerini çekerek omuzlarımıza yerleştirdi ve yana eğilerek ağacın arkasına baktı.

Baktığında görmeyi beklediği şeyi görememiş olacak ki bana döndü ve 'Burak ve Bulut'la saklambaç oynuyoruz. Nasıl saklandıysam beni bulamadılar hala.' dedi dudaklarını büzerek. Bu sırada Burak'ın sesi yakınımızdan gelmeye başladı. 'Neden saklambaç oynadık Bulut ? Keşke olmaz deseydin de başka bir oyun oynasaydık. Miniğimizi kaybettik.' dedi. Miniğin saçını okşayarak 'Seni çok merak etmişler hadi git kocaman sarıl onlara.' dedim ve yana bıraktım.

Birkaç saniyeye üçünün sesi gelmeye başladı. Burak da Bulut abi de çok korkmuştu miniğe bir şey oldu diye. Kim korkmazdı ki dostlarımızın başına bir şey geldi diye. Ayak sesleri duyunca uzaklaştıklarını anladım. Daha doğrusu öyle zannetmişim.

Bulut abi yanıma gelerek ağaca yaslandı. 'Nerelerdesin sen ? Çocuklar pofuduk yanaklarını özledi.' diyerek saçımı okşadı. Gülümseyerek ona baktım. 'Durgunsun fark etmedim sanma, anlatmak istersen her zaman dinlerim. Hadi şimdi gel eve dönme zamanımız geldi.' dedi.

Birlikte diğerlerinin yanına gittik sonra dostlarımızla bol bol sarıldıktan sonra arabaların yanına geldik. Hazar, Yalçın, Burak ve Bulut abiyle vedalaştıktan sonra evlere dağıldık.

Eve gelir gelmez ben yazmaya başladım, YekÇağ da ara ara saçıma öpücükler kondurarak yemek hazırladılar. Şimdi sofrayı hazırlıyorlar. O yüzden size neden boğazımın düğümlendiğini neden çok üzüldüğümü kısaca açıkladıktan sonra yazımı tamamlayıp yanlarına gitmeliyim.

Çağıl da ben de Yekta'nın çocuk evlat edinmek istediğini biliyorduk. Bizde istiyorduk ama en çok Yekta istiyordu. Yekta'nın doğum gününe süpriz yapmak için Çağılla yoğun bir çalışma yaparak evlat edinmek için prosedürleri inceledik, yetkililerle konuştuk.

Tabi sonrası çok büyük bir yıkım olmuştu ve Yekta'nın doğum günü de içimizdeki burukluktan kurtulup onu mutlu edecek başka şeyler bularak hızlıca ayarlama yaparak kutlamıştık o doğum gününü.

Yanlış anlamanızı istemem cinsel kimliğimizle hiçbir problemleri yoktu çok anlayışlıydılar bu konuda. Ama... Ama üç kişi olmamız çocukları kötü etkilermiş bu yüzden nereye gittiysek elimiz boş döndük.

İçim parçalansa da hiçbir çocuğun bizim yüzümüzden kötü etkilenmesini istemezdim. Evlat edinemeyeceğimizi bilmemiz her hafta dostlarımızı ziyaret etmemize engel değildi. Elimizden geldiğince dostlarımızın hayatına dokunmaya çalışıyorduk.

Her şeye rağmen Tarık, Yusuf ve minik dostumuz için çok mutluydum ilerisi için çünkü arkadaşlarımızın onları bırakmayacağını düşünüyorum. İki aile de birbirlerinden güzel olacaktı günün birinde.

Size bugünlük anlatacaklarım bu kadardı. Beklettiğim için kusura bakmayın lütfen. Kendinize iyi bakın.

Y.N: Minnoş bir hareket görelim.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
BİS ~ bxbxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin