"Sana çok haksızlık yaptım. Çok utanıyorum. Beni nasıl affedeceksin bilmiyorum. Çok çok üzgünüm. Sen yine haklı çıktın." Hıçkırıkların arasında zorla söylemişti Nehir. Abisinden bu şekilde af dileyeceğini hiç düşünmemişti. Tek tesellisi abisinin onu reddetmek yerine destek olmasıydı.
"Belki de o gün sana her şeyi anlatmalıydım. Sen çok hassastın, beni suçlaman normaldi o kafayla. Ben biraz da olsa bana güvenmeni bekledim senden. Ama... Doğru bir zaman değildi bunun için."
"Ben senin karşı çıkmanı beklemiştim." Nehir biraz da olsa sakinleşmişti ama büyük bir sorun kalbini çok acıtan bir sorun hâlâ duruyordu. Timuçin'in ona söylediği cümleler kafasında yankılanıyordu. Cümlelerin anlamlarını tekrar düşündüğünde kendine engel olamadı ve tekrar gözyaşları gözlerinden düşmeye başladı.
"Nehir... O otuz binlik havale ona bir hediyen miydi?" Nehir başını salladı burnunu çekerken. Timuçin'in ondan istediği bağışın barınağa yapılması gerektiğini anlamıştı düşündüğünde. Saati iade etmeye kıyamadı çünkü bir gün Timuçin'in onu anlayacağını ve saati kabul edeceğini düşünmüştü.
"Sana ne dedi?"
"Çok şımarıkmışım, parayla her şeyi elde edebileceğimi düşünüyormuşum. Başarısızlığımda bile seni suçluyormuşum. Hayat hakkında bir fikrim yokmuş onun da benim gibi kadınlarla işi yokmuş." Nehir hiç bu cümleleri bu kadar sakin söyleyebileceğini düşünmemişti. Sanki onu abisine şikâyet ediyormuş gibi hissetti.
"Ben gerçekten böyle biri miyim?" dedi abisinin yüzüne bakarak.
"İlk başta başarısız değilsin aksine sen gerçekten çok yetenekli ve çalışkan bir kadınsın. Ben olmasaydım bile sen, sana hak ettiğin şansı verecek bir yerde de parlardın. Bunu biliyorum çünkü sayamayacağın kadar çok kişi yetiştirdim burada. İnsanların neleri yapıp neleri yapamayacaklarını gördüm. Sen kardeşim değil bir başka kişi de olsan fikrim yine değişmezdi. Seni kaçırmak istemezdim." Nehir'in zor da olsa küçük bir gülümseme belirdi yüzünde. Abisinin böyle düşündüğünü bilmiyordu.
"En başından beri oraya gitmemen için seni durdurmaya çalışmam onları az çok tanıdığım içindi. Şahika'nın bu kadar ileriye gidebileceğini ben de hesaba katamadım. Ben sadece sen ne istiyorsan onu yapmanı istedim. Çünkü hayatına ettiğim müdahalelerden dolayı çok şikâyetçiydin. Benden günden güne nefret etmeye başladığını düşündüm."
"Sana çok kızdım ama senden nefret etmedim."
"Deniz'i daha çok sevdiğin bir sır değil," dedi Derya üzüntüsünü gizlemek için alaycılıkla maskelemeye çalışmıştı yüzünü.
"Hayır, ikinizi de çok seviyorum birbirinizden ayırmıyorum. Ben senin yanına gelmek istedim çünkü oradan ayrılırken bile senin ne kadar da haklı olduğunu düşündüm. Her zamanki gibi yine haklıydın. O söylediğim cümlelerden dolayı çok utanıyorum. İyi ki varsın, iyi ki benim abimsin," dedi o gün söylediği o kötü sözlerin yanlış olduğunu kanıtlamak istercesine. Derya kardeşine şefkatle sarılıp başına bir öpücük kondurdu.
"Seni affettim," diye fısıldadı usulca. Nehir ona biraz daha sarıldı. İçi biraz da olsa rahatlamıştı.
"O haklı mı? Ben şımarık biri miyim? Her şeyi parayla çözmeye mi çalışıyorum?" dedi aniden. Derya derin bir nefes aldı.
"Nehir ilk başta yetiştiriliş tarzlarınız çok farklı. Evet, her istediğine kolayca sahip oldun ama bu senin suçun değil. Sana bu imkânları babam ve ben sağladık. Sen böyle birisin ve o seni olduğun gibi kabul etmeliydi. En başından beri senin varlıklı bir aileden geldiğini biliyordu. Senin bu tarz davranışlar gerçekleştirebileceğinin farkında olmalıydı. Sen aylarca ona anlayış gösterdin. O da sana anlayış göstermeliydi. Onu sadece ben değil kendi abisi de uyardı. Abisi böyle bir şeyin olabileceğini tahmin etmişti. Ben nasıl seni tanıyorsam o da kardeşini iyi tanıyor. Timuçin harika biri gibi görünse de o içindeki adama çok kızgın ve yıllardır onu affetmek için çaba harcıyor. Sürekli anlatmaktan kaçınmasının sebebi bu."
"Bana söylediği o cümlelerden sonra bile... Abi ben onu çok seviyorum." Ağzından bir hıçkırığın çıkmasına engel olamadı Nehir.
"Onu nasıl unutabilirim bilmiyorum." diye fısıldadı Nehir umutsuzca. Gözyaşları tekrardan gözlerinden süzülmeye başlamıştı.
"Hatasını anlayacaktır. Seninle tekrardan konuşmak isteyeceğine eminim." Nehir olumsuz anlamda başını salladı. Timuçin bunu yapmak istese bile yapamayacaktı çünkü yaptığı takdirde sakladığı sırrını da anlatmak zorunda kalacaktı. Bugünkü o tutumunu gördükten sonra Nehir'de ona anlatacağı inancı kalmamıştı.
37
Timuçin kendi söyledikleri ve onun söyledikleri arasında kalmış olan beynini daha fazla düşünmemesi için ikna etmeye çalışıyordu ama bir türlü olmuyordu. Koltuğa yığılıp kaldı. O sahne gözünün önünden gitmiyordu. Nehir'in ona attığı o son bakış... Genç adam bir daha her şeyin eskisi gibi olamayacağının farkındaydı.
"O kadar korkaksın ki itiraf edemiyorsun!" Nehir kesinlikle haklıydı bu konuda. Timuçin'in kabul etmesi çok zor olmuştu bunu ama zamanla kabullenmeye başlamıştı. Abisinden başka hiç kimse alenen yüzüne gerçeği söylememişti. O sahneyi unutmak istercesine derin bir nefes almayı denedi ama nefesi ciğerlerinde takılı kaldı çünkü orada öyle bir yumru vardı ki her nefes alışında orası acıyordu.
Keşke bugün hiç yaşanmasaydı diye düşündü. Keşke Nehir ona o biletleri göstermeseydi. O biletler hiç alınmamış olsaydı. Kendisini köşeye sıkışmış hissetmeseydi o cümlelerin hiçbirini söylemeyecekti. Bir de saat meselesi vardı ki Timuçin Nehir'e belli etmemek için özen gösterse de içten içe o hediyeye çok kızmıştı. Nehir ona hediye aldı diye değil, ona layık gördüğü saat güzeldi güzel olmasına ama Timuçin aynı şekilde ona karşılık veremezdi. O parayı kazanmak için tam tamına beş ay çalışması gerekiyordu. Bunu düşünmek bile genç adamın gururuna dokundu. Abisi bu konuda haklıydı maalesef. Nehir her zaman istediklerine kolayca ulaşmış biriydi. Timuçin onun yeni işinde tökezleyeceğini daha ona ilk söylediği gün sezmişti çünkü Nehir bu yaşına kadar abisinin koruması altında yaşamıştı. Hatta başarısızlığını bile abisine yükleyebiliyordu. O gün de Timuçin ona kızmış ama o çok üzgün olduğu için içindeki gerçeği ona anlatamamıştı. Abisine haksız yere söylediği o cümlelere bakılırsa Nehir gerçekten şımarık yetişmiş bir kadındı. İstediğini alamayınca ortalığı birbirine katan bir çocuk davranışı gibi diye düşünüyordu genç adam. Nehir hayat hakkında en ufak bir şey bilmiyordu. Kendi olayını anlattığı takdirde onu anlamazsa Timuçin çok üzülürdü. Bir anlık ağzından çıkan o cümlenin doğru olduğunu acı içinde fark etti. Bunu anlamayacak bir kadınla da işim yok demektir. Bu tecrübesi de Sezin sayesinde olmuştu. Kendisini toplaması da aylar almıştı.
Bilinci bu durumu kavradığında göğsündeki yumru daha da büyüdü. Şimdi ne yapacaktı peki? Hayatına o yokmuş gibi nasıl devam edebilirdi? Ona deli gibi kızgın olsa da neden şimdi onun ne halde olduğunu merak ediyordu. Daha şimdiden neden ona öyle davrandığını açıklamak istiyordu? Cevap çok basitti ama onu tekrardan geri alması çok zordu. Nehir'in o son bakışının görüntüsü tekrar gözünün önüne geldi. Onu kaybettiğini o an çoktan anlamıştı zaten.
Herkese merhaba,
Benim için çok yoğun geçen bir iki hafta oldu çünkü finallerim vardı. Bölüm yazamadım.
Diğer bölüme attığınız yorumlar için çok teşekkür ederim. Umarım bölümü beğenirsiniz.
Derya benim bebeğimdir ona laf ettirmem ahahahaha
Sanırım karakterlerle ilgili genel yargılarınız hep değişti kitap boyunca, farklı bakış açıları yakalayın istiyorum hep.
Yeni bölümde görüşmek üzere
Yorum yapmayı unutmayın!
XOXO
ELİF
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERİNLİKTE SAKLI (Yeniden Yayımda)
RomanceHazinedarların küçük kardeşi Nehir, abisinin gölgesi altında kalmaktan dolayı oldukça şikayetçiydi. Abisi her işine karıştığı gibi ona uygun olan bir eş adayı bile belirlemişti. Nehir için bu bardağı taşıran son damla olmuştu ama abisi hala bundan h...