Hermione ağzı bir karış açık kalabalığa bakıyordu. Hiçbirinin onu gördüğü yok gibiydi. Bir süre sonra müziğin başlamasıyla Hermione kaşlarını çatarak Lily’e döndü.
“Parti istemiyorum demiştim.”
Lily gülümsedi.
“Ben de partileri çok sevmem. Sirius hepsini kendi hazırladığını söyledi.”
Hermione iç çekerek salona baktı. Tıklım tıklım görünüyordu.
“Bütün öğrencileri mi çağırdınız? “
Lily sırıttı.
“Parti var deyince herkes geldi. Doğumgünün olduğunu bile bilmiyodur çoğu.”
Hermione istemsizce gülümsedi.
“Yine de teşekkürler.”
Lily gülerek onun koluna girdi.
“Keşke sana elbise giymeni söleseydim.”
Hermione herkesin süslenmiş olduğunu gördü. Onun üstündeyse bir kot , v yakalı mor bi t-shirt ve siyah ince bir hırka vardı. Hırkasına biraz daha sarıldı.
“Söylesen gerçekten çok iyi olurdu-“
“James’in yanındaki kız kim? Onu tanıyor musun? Şuna bak dansa kaldırıyor.James kabul etti! Bittin sen Potter.”
Lily Hermione’nin kolunu bırakıp hızla onlara ilerlemeye başladı. Hermione bu duruma sadece güldü.
“Herm!”
Hermione Sirius’a döndü. Genç adam smokiniyle çok yakışıklı görünüyordu.
“Duyduğuma göre bütün bunlar senin başının altından çıkmış. “
Sirius sırıttı.
“Tabi Cissy’nin de payı var ama herşeyi ben düzenledim.”
Bir süre sessizce birbirlerine baktılar. Akıllarına konuşacak bir şey gelmiyordu. Sirius ise bu gece için kesinlikle doğru karar verdiğinden daha da emin oluyordu. Hermione rahatsız olarak gözlerini kaçırdı.
“Ben diğerlerini de görmeye gideyim. Doğumgünümü kutlamak falan isterler.”
Sirius onun bileğini yakaladı. Hermione istemsizce irkildi. Sirius onu kendine çekerken Hermione rahatsızca kıpırdandı. Etraftan gelen fısıltıları duyabiliyordu.
“Bu şarkıyı hayatta kaçırmam. Dans edelim.”
“Hayır Sirius-“
Ama çoktan piste çekilmişti.
****
Hermione kahkahalar atarak dans ediyordu. Tüm herkes zıplıyordu. Eğlenceli bir müzik etrafı sarmıştı. Sadece sayılı kişiler içlerinde kopan fırtınaları gizlemeye çalışıyordu. Onlardan biri olan Draco Malfoy elindeki kadehten bir yudum daha alarak gözlerini dans eden çifte dikmeye devam etti.
Granger olması gerekenden daha huzurlu görünüyordu. Ne yani? Sirius Black’in kollarında olmaktan hoşlanıyor muydu? Draco kaşlarını çattı. Bu kızın derdi neydi!? O sırada gülerek yanına ilerleyen Lucıus ‘u gördü.
“Sen dans etmeyecek misin Draco?”
Draco başını iki yana salladı.
“Ben böyle iyiyim. Hem sen benim yerime dans ettin say kendini. En az on kere eş değiştirdin.”
Lucıus gülerek eline bir kadeh aldı.
“Lola dik dik sana bakıyor. Dansa kaldırsana.”
Draco kaşlarını çatarak ona baktı.
“Sen onu nerden tanıyorsun?”
Lucıus omuz silkti.
“Sabah sana bir paket vermemi istemişti. Dolabına bıraktım.”
“Atsaydın.”
Lucıus iç çekrek onun elinden içkisini aldı.
“Git de dans et.”
Draco’yu kıza doğru itekledi. Bir dans etse sorun olmazdı. Lola’ya doğru yürüdü.
****
Lola parmaklarını birbirine kentledi. Draco ona doğru yürüyordu. İstemsizce gülümsedi. Draco çoktan yanına gelmişti bile.
“Dans edelim mi?”
Draco’nun elini o kadar hızlı yakalamıştı ki Draco bu duruma gözlerini devirdi. İkisi yavaşça dans etmeye başladılar. Ama müzik çok hızlydı. Draco iç çekti. Bu deli gibi zıplayıp kahkaha atmaları gereken aptal müziklerdendi. Gözleriyle Hermione’yi aradı. Nereye kaybolmuştu bu kız?
****
Hermione gülümseyerek yeni eşiyle dans etmeye başladı. Her bir nakaratta herkes eş değiştiriyordu. Yeni nakarat başladığında gözleri kahverengi gözleri buldu.
“Selam.”
Çocuk onu belinden tutup zıplatırken güldü.
“Sen doğum günü kızı olmalısın.”
Hermione sırıttı.
“Sen de yeni çocuksun.”
“Aynen öyle.”
David Parkinson Hermione’yi tekrar belinden tutup havalandırdı.
“Birazdan eşin değişecek. Ve güle güle.”
Hermione gülerek ona veda ederken David başka bir kızı bileğinden kendine çekmişti bile. Hermione dans ettiği yeni eşine baktı.
“Malfoy?”
İkisi aynı anda birbirinden uzaklaştılar. Draco başka birini bulmak umuduyla etrafına bakındı.
“Herkes dans ediyor.”
Hermione boğazını temizledikten sonra konuştu.
“Ben de dans etmek istemiyordum zaten.”
Draco kaşlarını çattı. Ondan kurtulmak için bir de saçma bahneler mi sunuyordu?!
“Hiç öyle görünmüyordun.”
Hermione gözlerini ona kaldırdı.
“Ne demek istiyorsun?”
“Ne demek istediğimi çok iyi biliyorsun Granger.”
Herkes tekrar eş değiştirirken biri Hermione’nin elini yakaladı.
“Dansa devam edelim mi?”
Draco Hermione’ye manalı bir bakış attı. Hermione Sirius’a döndü.
“Bir dakika izin ver.”
Sirius kaşlarını çatarak ikisini izlerken Draco Hermione’ye baktı.
“Herneyse. Ne istiyorsan onu yap. “
Ve o çekip giderken Hermione arkasından baktı.
*****
“Cissy! “
Narcissa gülümseyerek Hermione’ye döndü.
“Parti düşündüğümden de eğlenceli bir hal alıyor. Şuraya bak. Herkes dans ediyor. Eğleniyorlar.”
Hermione kollarını birbirine sardı.
“Bana sormadan nasıl böyle bir şey yaparsın?”
Narcissa kaşlarını çattı.
“İyi de zaten amaç sana sürpriz yapmaktı.”
Hermione gözlerini devirdi. Narcissa devam etti.
“Zaten kimsenin doğumgününden haberi yok. Az kişi biliyor yani. Ben sadece David’e söyledim..”
Narcissa güldü.
“Tabi o da Bella’ya yetiştirmiştir. Bella da Lucıuslara anlatmış olabilir. Ama diğer davetlilerin tek derdi dans ve müzik.”
Hermione gülümsedi.
“Yine de düşündüğün için çok teşekkür ederim.”
Narcissa Hermione’ye baktı.
“Kolyeyi takmadın mı?”
Hermione t-shirt’ün içinden zinciri çıkarıp ona gösterdi.
“Takmaz olur muyum hiç ?”
Narcissa gözleriyle Hermione’nin arkasını işaret etti.
“Sirius bu tarafa doğru geliyor. “
Hermione arkasını döndü. Mırıldandı.
“Lanet olsun. Uzaklaştır beni buradan Cissy.”
Her şey Hermione’nin inadına ilerliyor gibiydi. Yeni bir dans daha edip Malfoy’un alaylarıyla uğraşmak istemiyordu. Kim bilir geri döndüklerinde insanlara neler anlatacaktı? O sırada Sirius onu bileğinden yakaladı.
“Gel benimle.”
“Ha? Ben de Cissy’le..muhabbet ediyordum. Sonra dans etsek?”
Sirius birden onu çekiştirmeye başladı.
“Cissy birkaç dakika bekleyebilir.”
Hermione daha cevap veremeden dans edenlerin tam ortasına geldiler. Müzik birden değişmişti.
***
Lucıus önündeki büyük pastaya baktı. Sadece buna iksir katabilirdi. Sirius’un yemesini de bir şekilde sağlardı. Cebinden küçük şişeyi çıkardı.
“Ne yapıyorsun Lucıus?”
Lucıus hızla şişeyi cebine koyarak Draco’ya döndü.
“Ödümü kopardın. Gelirken ses ver.”
“Onun içine bir şey mi katacaksın? Ve büyük ihtimalle Black için.”
Lucıus güldü.
“İyi olurdu. Tabi sen görmeseydin.“
Draco şişeyi onun gömleğinin cebinden çekip aldı.
“Boşversene.”
Lucıus kaşlarını çattı. Tam ağzını açmıştı ki etrafı yavaş bir müzik sardı. Gözü çifte takıldı.
“Sen bilirsin. Ama arkanı dönüp bakmanı öneririm. “
Draco yavaşça arkasını döndü. Çiftler yavaşça danslarını sergilerlen sadece iki kişi ışıkların altında öylece duruyordu. Tüm ışık sanki onlara sabitlenmişti. Elindeki şişenin yere kaydığını farketti. Küçük şişe paramparça olurken Draco Lucıus’a bakmadan oraya ilerledi. Sonra ani bir kararla durdu. O ne yapıyordu? Granger ne halt ederse etsin onu ilgilendirmezdi. Sıktığı elini gevşetti. Ve durup izledi.
****
“Hermione ?”
Hermione daldığı müzikten başını Sirius’a kaldırdı. Sirius neden ona öyle bakıyordu. Suratında garip bir ifade vardı. Sirius derin bir nefes aldı.
“Bak bunu daha önce hiç bu kadar ciddi yapmadım. “
Hermione etrafına bakındı. Kolyesi nereye kaybolmuştu? Sirius onu sürüklerken yere düşmüş olmalıydı. Sirius devam etti.
“Demeye çalıştığım…”
Sirius gözlerini yumdu. Hermione etrafına bakmaya devam ediyordu. O hemen kolyeyi bulmazsa biri kesinlikle alırdı. Bir de Sirius’dan kurtulabilse daha rahat arardı ama.
Sirius onu can kulağıyla dinleyen birinin olduğunu düşünerek gözleri açtı.
“Sevgilim olur musun?Yani benimle çıkar mısın? ”
Hermione endişeyle yere bakmaya devam ediyordu. O kolyeyi kesinlikle bulmalıydı. Sirius anlamayarak genç kızı inceledi.
“Cevabını da ben vermeyceğim biliyorsun değil mi? …..Hermione!”
Hermione başını kaldırdı.
“Ah- pardon. Tabi olur. Benim biraz işim var hemen geliyorum.”
Hermione bileğini onun elinden ayırıp kalabalığın içine daldı.
***
“Burada bir kolye gördünüz mü?”
Kız başını iki yana salladı. Hermione iç çekerek yerlere bakmaya devam ediyordu. O sırada yanına yaklaşan sarışını gördü.
“Selam burada bir kolye gördün mü-“
“Senin adına çok sevindim. Sirius Black gerçekten müthiştir. Umarım iyi anlaşırsınız.”
Hermione kaşlarını çattı. Bu kızı şimdi hatırlamıştı.
“Sen Lolasın değil mi?”
Lola Hermione’yi süzdü.
“Sende etkileyici olan ne varki? Sirius Black bile sana özel olarak çıkma teklif ediyor.”
“N-ne?”
Lola gözlerini devirdi.
“Yanınızda dans ediyordum. Birkaç şey duydum tabi.”
“Neden bahsettiğini anlamıyorum.”
Lola kaşlarını çattı.
“Onun çıkma teklifini kabul etmenden bahsediyorum.”
Hermione’nin gözleri irileşti. Ne yani? Sirius’un mırıldandığı şeyler bunlar mıydı!
****
Hermione kalabalığı yararak Sirius’u arıyordu. Bu yanlış anlaşılmayı hemen düzeltmeliydi. O sırada birine çarptı.
“Sirius’u gördün mü- Yine mi sen Malfoy?”
Draco duygularının aksine güldü.
“Ne oldu ? Başkasını mı bekliyordun? Bekle. Bu sahneyi daha önce de yaşadık.”
Hermione gözlerini devirdi.
“Çekil önümden Malfoy.”
Draco kaşlarını çattı.
“Bir bulanık istedi diye buna yapmak zorunda olduğumu sanmıyorum.”
Hermione gözlerini ona kaldırdı. Uzun zamandır ondan bulanık lafını duymamıştı. Ne olacak? Aynı Malfoydu işte.
“ Halletmem gerken bir iş var. Çık önümden.”
Hermione onun kenarından geçerken Draco yavaşça onun kulağına eğildi.
“Sevgilini arıyorsan tam ters yöne gidiyorsun.”
“O sadece arkadaşım!”
Draco omuz silkti.
“Bilirsin Weasley’i de arkadaş olarak çağırıyordun ama sonuçlar öyle görünmüyor. Acaba geri döndüğümüzde ona küçük sırrımızı anlatsam mı emin değilim.”
Hermione dişerini birbirine kenetledi.
“Kendini çok önemli biri sanıyorsun değil mi Malfoy? Ama değilsin. En azından burada değilsin. Adına sığınabileceğin ailen yanında olmayınca iyi olmuyormuş değil mi?”
Draco sinirle Hermione’nin üzerine yürüdü.
“Ne dedin sen! Bana bak Granger. Son birkaç günür sana iyi davranıyorum diye sana zarar vermeyeceğimi aklına getirme bile. Seni tüm yaptıklarına pişman ederim.”
Hermione istemsizce geriledi. Draco onun yüzüne bakmayarak onun yanından uzaklaştı. Artık toparlanmanın zamanı gelmişti. Bir Malfoysa öyle davranmalıydı. Eğer Granger’ın isteiği savaşsa Draco her zaman bir tane başlatırdı.
Hermione çapulcuların her zaman oturduğu yere ilerledi. Ama sadece Remus oradaydı. Stresle yanına oturdu.
“Merhaba .”
Remus Hermione’ye baktı.
“Doğumgünün kutlu olsun.”
Hermione teşekkür mırıldandıktan sonra etrafına bakındı.
“Diğerleri yok mu?”
Remus gözleriyle dans pistini işaret etti. Hermione James ve Lily’nin dans ettiğini Peter ve Sirius’un da yiyeceklerle ilgilendiğini gördü.Sonra ikisine doğru ilerlemeye başladılar. Hermione derin bir nefes aldı. Sirius da o sırada Hermione’nin yanına oturmuştu. Peter eliyle onları gösterdi
“Yani siz ikiniz şimdi çıkıyor musunuz?”
Hermione hızla başını iki yana salladı.
“Ha-“
“Evet.”
Sirius ondan daha hızlı cevap vermişti. Hermione koltukta biraz ondan uzaklaştı.
“Sirius seninle özel bir şey konuşabilir miyim? “
Sirius tabi ki dercesine omuz silkti. Hermione gözlerini devirdi.
“Yani yalnız..”
“Tamam aşkım. Pastandan yedikten sonra.”
Hermione bu sözlerle daha da gerilirken Sirius yemeğe çoktan yumulmuştu. Sirius başını pastadan kaldırdı.
“Bu müthiş. Tatmalısınız çocuklar. Narcissa sipariş etmiş.”
Hepsi birden gözlerini devirirken Remus konuştu.
“Ben olsam dikkat ederdim. Malfoy ve Menson pastanın yanından ayrılmıyorlardı.”
Sirius omuz silkti. Hermione Siriusa doğru eğildi.
“Özel olarak konuşmamız lazım. Hemen şimdi!”
Sirius tamam diyerek ayağa kalktı.
“Sevgilimle özel bir konuşma yapmamız gerekiyor. Pastama dokunmayın. Hemen geliyorum.”
Hermione de ayağa kalktı. O sırada Sirius onun koluna tutundu. Ağırlığını Hermione’ye vermişti. Hermione kaşlarını çatarak ona baktı. Sirius bir süre sonra hararetle öksüremeye başlamıştı. Hermione telaşla onu tekrar oturttu. Sirius ise durmadan öksürüyordu. Hermione bağırdı.
“Yardım edin. Nefes alamıyor. Remus birilerini çağırın!”
Remus hızla salondan fırlarken insanlar etraflarına doluşuyordu. Sirius’un yüzü iyice kırmızıya dönmüştü.
“Profesör çağırın! Boğuluyor! Yardım edin!”
Sirius öksürmeyi keserek bilincini kaybetti.Hermione titreyen ellerini zor kontrol ederek onu inceledi. Sirius’un yüzü kıpkırmızıydı ve …yerde duran bir parça pasta dikkat çekiyordu.
***
“Albus sence bu doğru bir karar mı?”
Dumbledore iç çekerek Minerva’ya döndü.
“Öğrencileri tehlikeye atamayız Minerva. En azından aileleri tedirgin etmemek için kısa bir zaman verelim.”
Minerva iç çekerek ona baktı.
“Öğrenciler derslerden geri kalacak.”
“Sadece kısa bir süreliğine. Şuan neyle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyoruz. Tedbirli olmalıyız.”
Minerva ayağa kalktı.
“2 günlük bir tatil hepsine yeter .”
Dumbledore başıyla onayladı.
***
“İyi miymiş James?”
James bilmiyorum dercesine omuz silkti.Hermione gittikçe telaşlanıyordu. Bunu kim yapardı ki? Aklına Remus’un sözleri geldi.
‘Malfoy ve Menson pastanın başından ayrılmıyorlardı.’ Mırıldandı.
“Malfoy.”
James ona baktı.
“Ne?”
Hermione one cevap vermeden revirden çıktı. James arkasından bakmakla yetindi. Hermione nereye gideceğini çok iyi biliyordu.
****
Draco kolundan çekildiğini hissetti. Gözlerini yanan kahverengilere sabitledi.
“Yine ne var?”
“Senin derdin ne! Hala uyanmadı! “
Draco kolunu ondan kurtardı.
“Bakıyorum da bana hesap sormak sende alışkanlık haline geldi Granger. “
Hermione kaşlarını çattı.
“Sirius’a yaptıklarını biliyorum. Hala revirde ve uyanmadı. “
Draco başını iki yana salladı.
“Ben yapmadım.”
“Bana yalan söyleme ! Senin yaptığını adım gibi biliyorum.”
“Sana ben yapmadım dedim! Şimdi sevgilinin yanına gidip başında bekle. Belki uyanır.”
Draco bu duruma güldüğünde Hermione asasını sıkıca kavradı.
“Hemen bana itiraf et!”
Draco sessiz kalırken Hermione asasını ona doğrulttu.Draco yapamayacağını bilerek ona bakmayı sürdürdü. Bir süre sonra Hermione’nin eli otomatik olarak indi. Draco ona doğru yürüdü.
“Ama bunu yapmam doğal olurdu değil mi? Ne de olsa-“
“Biz düşmanız. Ve söyleyeyim dedim Malfoy. Artık ben de oyunu kurallarına göre oynuyorum.”
Draco onun bu sözlerine gülmekle yetinirken Hermione gitmek için arkasını döndü.
“Pisliğin tekisin.”
Ve bir daha arkasına bakmayarak karanlığa karıştı.
***
“O iyi mi?”
Hemşire Hermione’ye baktı.
“Pek önemli bir şey değilmiş. Bu kadar endişelencek bir şey yok yani. Rahatlayın.”
Hermione kaşlarını çattı.
“Ne? Ne yanİ? O zaman neden hala baygın?”
Hemşire gülerek Remus’a döndü.
“Uyanmıştı. Sonra tekrardan uyudu. Yani merak edilecek bir şey yok. Aslında hala uyanık olduğundan şüpheleniyorum. Dersten kaytarmaya çalışıyor.”
Diğerleri derin bir nefesa alırken Hermione kaşlarını çattı.
“ Ne yani? Nasıl böyle kolay iyileşir?”
Hemşire ona garip garip baktı.
“Sadece cevize alerjisi var. Pastanın içinde de ceviz varmış. “
Hermione büyük bir duvara tosladığını hissetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENSELESS / Dramione
FanfictionÇapulcular döneminde düşmanlar birbirine sığındığında beklenmeyen gerçekleşir. Dostluk ve aşk. Draco/ Hermione/ Sirius