Gözlerimi yumdum sıkıca. Neredeydim ben? Neden bu hale gelmiştim? Neler olup bitmişti de ben, Hermione Granger , sadece bir kaç dakikalığına da olsa Draco Malfoy'un kollarında olabilmek için yanıp tutuşuyordum? İçimdeki korkuyu dizginlemeye çalışırken Regulus Black'in simsiyah gözlerine baktım tekrar.
"Lü-lütfen. Çıkar beni buradan." dedim zorlukla. Ağzıma kan tadı gelmişti. Sahi ne kadar zamandır bu rafın altına sıkışmıştım? Dışarıdaki çığlıkların hala devam etmesine bakılırsa kısa zamanda kurtulamayacağımın da farkındaydım.
Dudakları hafifçe kenara doğru kıvrılırken elini bana doğru uzattı. Onun dokunuşuyla titrerken perçemimi kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Biraz daha ikna edici olman gerekiyor bulanık. Yalvarmayı dene."
Gözyaşlarım yanağımdan boynuma usulca inerken inlememe engel olamadım. Acı o kadar fazlaydı ki. Hıçkırıklarım arasında tekrar konuştum.
"Lütfen. Canım çok yanıyor."
Bu cümleyi kurmam çok uzun zamanımı almıştı. Sonrasındaysa da gözlerimi tekrar yumup soğuk zemine yasladım kafamı. Aradan geçen bir kaç dakikadan sonra üzerimdeki ağırlık birdenbire yok olmuştu. Alt bedenimin uyuşukluğuna karşı koyamasam da ellerimle kendimi ileriye doğru çektim. Acıyla iki büklüm olurken ne kadar zavallı göründüğümü yeni yeni farkına varıyordum. Regulus Black taşımakta oldukça zorlandığı rafı gürültüyle geri bıraktığında oldukça yorulmuş görünüyordu. Yerden destek alıp duvara tutunurken gözlerimi ona çevirdim.
"Te-teşekkür ederim. Teşekkür ederim."
Yüzü şaşkın bir hal alırken izledim onu. Kaşları çatılmıştı şimdi de.
"Sana yardım ettiğimi mi zannediyorsun yoksa?" diye cevap verdiğinde anlamayarak ona baktım. Attığı bir kaç uzun adımla hemen yanı başıma gelmişti. Bir adım geriye gittim.
"Ne demek istiyorsun-"
Çenemi tutan güçlü parmaklarla sözlerim havada kalmıştı. Ellerimi onun bileğine kapayarak kurtulmaya çalıştım. Sıkışı o kadar sertti ki yanaklarım sızlıyordu.
"Seni öldüreceğimi söylüyorum bulanık. Ama öldürmeden önce de..."
Çeneme gelen darbeyle kafam duvarla buluşmuştu. Ağzımdan acı dolu bir çığlık koparken kendimi yerde buldum. Ellerini saçlarımda hissettiğimde geri çekilmeye çalıştım beceriksizce. Ama o eline saçlarımı dolayıp beni kendi yüzüyle karşı karşıya getirdi tekrar.
"Günlerdir seni düşünüyorum biliyor musun," dedi başparmağıyla yanağıma dokunurken. Sanki hasar kontrolü yapar gibiydi. Parmağı yavaşça dudaklarıma indi. "o pis ağzınla bana ettiğin hakaretleri," tekrardan çenemi sıktı öfkeyle. "Şimdi hepsini ödemenin zamanı geldi."
Korku bütün hücrelerimi ele geçirmişti.Sessiz hıçkırıklarım gürültüde kaybolurken Regulus Black'in bakışları ölümcül bir nefretle parlıyordu. Gözlerimi tekrardan yumdum. Kısa bir dilek geçti içimden. İstemsizdi. Ne olursa olsun, ne kadar acı çekersem çekeyim, ama son kez Draco benimle olsun.
Kafam bu sefer daha sert bir şekilde duvarla buluştuğunda az önceki yumruğun aslında hiçbir şey olduğunu anlamıştım. Yerle buluştuğumda inledim acıyla. Yanı başımdan bir kahkaha yükselmişti.
"Önceki gibi dik kafalı değilsin bakıyorum."
Bu lafına karşın dudaklarım istemsizce yukarı kıvrılmıştı. Bunu görmüş olmalıydı ki tekrar bana doğru eğildi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENSELESS / Dramione
FanfictionÇapulcular döneminde düşmanlar birbirine sığındığında beklenmeyen gerçekleşir. Dostluk ve aşk. Draco/ Hermione/ Sirius