1973 Flashback
Black ailesi Bellatrix’in ilk okul yılı için Diegon yolundaydı. Cygnus ne kadar katı görünsede Bellatrix’in her istediği almaya çalışıyordu. Druella Narcissa ‘yla birlikte alışveriş yaparken Bellatrix’e tehditkar bakışlar fırlatıyordu. Eğer Cygnus Druella’nın Bella’ya gerçek annesi olmadığını söylediğini öğrenirse olacaklardan korkuyordu.
Cygnus aniden sol kolunu tuttu. Bir süre sonra ailesine döndü.
“Benim gitmem gerekiyor.”
Druella anlayıp başını salladı.Cygnus ortadan kaybolurken Narcissa annesini başka bir yere çekiştiriyordu. Druella iç çekerek Bella’ya döndü.
“Buradan kaybolma. Biz Cissy’le alışverişi tamamlarız. Ve dediğimi de sakın unutma. Babana bir şey söylersen seni ölmekten beter ederim.”
Bellatrix korkuyla başını salladı. Druella Narcissa’ya yetişmek için hızlandı. O sırada bir satıcının sözlerini duydu.
“Bayan Longbottom, bunlar en kalitelileri.”
“Ne dersin Frank?”
“Daha demin baktıklarımızdan istiyorum anne.”
Bellatrix yutkunarak kadına doğru ilerledi. Doğru mu duymuştu! Longbottom. Aklından çıkmayan isim.
O sırada Frank denen çocuk diğer dükkana girmişti. Bellatrix gözleri dolarak esmer kadını incelemeye başladı. Şimdi Druella’ya inanıyordu. Zaten ailesindeki koyu saçlı tek kişi de oydu. Kadın dışarıdaki ürünleri inceledikten sonra teşekkür ederek kendi alışveriş poşetini aldı. O sırada Bellatrix’i gördü. Gözlerini kırpmadan ona bakıyordu. Sevecen bir şekilde ona yaklaştı. Bu bellatrix’in hafiften tebessüm etmesine yol açmıştı.
“Ailen nerede?”
Bellatrix sorusunu cevapsız bırakmıştı. Kadın gülümseyerek devam etti.
“Adın ne? “
Bellatrix tekrar yutkunarak kadına doğru ilerledi.
“Anne?”
Kadın bir an duraksadı.
“Ne?”
“Sen gerçekten benim annemsin.”
Kadın rahatsızca kıpırandı.
“Ne demek istediğini anlamıyorum.”
“Ben Bellatrix Black, anne.”
Kadın olduğu yerde donakalırken Bellatrix gözyaşları içinde hafiften tebessüm etmeye çalıştı. Kadının gözleri dolarken Bellatrix’i bileğinden tutup dükkanın kimse olmayan bir yerine çekti. Bellatrix’i inceledi.
“Sen olduğuna inanamıyorum.”
Bellatrix daha fazla dayanamayarak ona sarılmak için atıldı. Kadın yanlış davrandığını farkederek geri çekildi. Bellatrix kolları havada kalmış, düş kırıklığıyla ona bakıyordu.
Kadın ona sarılma dürtüsünü geri itiyordu. Anlaşmaya göre çocuklardan sadece birini alabiliyordu. Ve bellatrix’i görmesi yasaktı. Bella’yı kendine bağlamamalıydı. Bellatrix gözyaşları içinde konuştu.
“Seninle gelirim anne. Götür beni. Birlikte gidelim. Orada kalmak istemiyorum. Lütfen.”
Kadın başını iki yana salladı. Bellatrix gözyaşlarını silmeye uğraşsada akmaya devam ediyordu.
“n-Neden?”
Jenna Longbottom gözlerini yumarak ayağa kalktı. Derin bir nefes aldı.
“Öyle olmak zorunda. “
Hızla dükkanın kapısına doğru ilerledi. Bellatrix ayakta zor durarak onu izliyordu. Frank denen çocuk o sırada Jenna’ya doğru koşup yanağına bir öpücük kondurmuştu. Jenna ise onu kucaklamış ve yürümeye başlamıştı. Çocuk annesisin yüzünü öpücüklere boğmaya devam ederken Bellatrix dizleri üzerine çökerek onları izledi.
Flashback sonu***
Hermione müzik bittiğinde Sirius’tan ayrıldı. Tüm çiftler koltukları kapmaya başlamışlardı bile. Sirius gülerek Hermione’ye döndü.
“Gerçekten müthiş görünüyorsun.”
Hermione kızarırken bir teşekkür mırıldandı. Draco nihayet dansı bitirdiklerini görünce onların yanına yürüdü.
“Balo ve dans bitti. Bu arada öptüğün kız sevgilin miydi?”
Sirius gözlerini kısarak Draco’ya baktı.
“Değildi. Zorunlu olduğum içindi.”
Draco omuz silkerek sahiplenircesine kolunu Hermione’nin omzuna attı. Bunu neden yaptğını bilmiyordu. Sirius’u sinir etmek içindi. Evet kesinlikle sadece onun içindi. Hermione ise tekrardan sinirleri tepesine çıkarak ikisini izliyordu. Draco devam etti.
“Seninkinin zorunlu olmasına üzüldüm. Neyseki en azından bizimki iyiydi. Değil mi Tatlım?”
Hermione Draco’ya ölümcül bir bakış fırlattıktan sonra Sirius’a döndü.
“Sirius bizim konuşmamız gereken ciddi bir konu var. Birazdan geliriz.”
Draco kaşlarını çattı. Hermione onu bileğinden tutup salondan çıkardı.
“Şu an seni öldürmek istiyorum.”
Draco sırıttı. Hermione gözlerini devirdikten sonra devam etti.
“Ciddi konuya gelirsek,”
“Evlenmek için daha erken Granger.”
Draco alayla sırıtırken Hermione iç çekti.
“Ayrılmamızdan bahsediyorum. Oraya geri gittiğimizde herkese ayrıldığımızı söyleyeceğiz.”
Draco sanki umruna değilmişçesine omuz silkti.
_______________________
Sirius sırıtarak gelmelerini bekliyordu. Şimdi hermione ondan ayrılacaktı. O sırada yanına James geldi.
“Kendi kendine güldüğünü farkında mısın patiayak?”
“En azından kendi kendime ilanı aşk etmiyorum çatalak.”
James o günü hatırlarken kızarmadan edemedi.
5. sınıf
James herkesin gittiğinden emin olduktan sonra aynanın karşısında geçmişti.
“Lily ben seni…. Olmadı. Lily seni seviyorum yani ben. Ne saçmalıyorum ya. Lily ben seni seviyorum. Ses tonuda neydi böyle!”
Sirius yorganların altından çıktı. Sesini incelterek ona doğru yürdü.
“Ben de seni seviyorum james, hadi evlenip 30 çocuk sahibi olalım.”
James utançala arkasını döndü.
“Senin burada ne işn var?”
Sirius sırıtmaya devam ederken James ona bir yastık fırlattı.
Şimdi
Bana hiç unutturmayacaksın değil mi?”
Sirius omuz silkti. James devam etti.
“Remus ‘un yanına gittiğimde kızgın görünüyordu. Ne olduğuınu biliyor musun?”
Sirius ona döndü.
“Bilmiyorum çatalak. Bu aralar şikayet edip duruyor. “
James onaylarcasına başını salladıktan sonra sırıtarak Sirius’un omzuna vurdu.
“Yeni kıza göz diktiğini duydum.”
Sirius kaşlarını çatarak ona döndü.
“Göz dikmek mi? Kız şimdi sevgilisinden ayrılıyor. Yarına kadar çıkmış oluruz.”
James cebinden 1 sickle çıkardı.
“Ben yarın geceye kadar beceremezsin diyorum.”
Sirius gülerek cebindeki 1 sickle’yi ona uzattı. Değiş ettikten sonra Sirius ellini saçından geçirdi. Bu birkaç kızın iç çekmesine sebep olurken mırıldandı.
“Sen Sirius Black’i hiç tanımamışsın çatalak.”
_____________________________
Hermione derin bir nefes alarak Draco’ya döndü.
“Hazır mısın Malfoy?”
“Ben hazırım ama senden pek emin değilim.”
Hermione kapıyı açmak için uzandı ki Draco’nun elinin bileğini tuttuğunu farketti.
“Ne oldu?”
Draco da yaptığı şeye anlam verememiş olacakki elini geri çekti.
“Ben .. sadece… Benden ayrılman Sirius’a davetiye çıkarmakla aynı.”
Hermione kaşlarını çattı.
“Bunun üstesinden gelebilirim. “
Draco gözlerini başka bir yere çevirdi. Hermione ondan ayrılırsa Sirius’la yakınlaşırdı. Draco stresle iç çekti. Hermione’den ona neydiki! Hermione’ye baktı.
“Sence o kadar çekilmez miyim?”
Hermione anlamayarak kaşlarını havaya kaladırdı. Draco neden olduğunu bilmediği halde sinirlenmişti.
“Sana kaç gündür bulaşmıyorum bile. Neden sürekli benden kurtulmak istiyormuşçasına hareket ediyorsun!”
Hermion kaşlarını çatarak ona baktı.
“N-Ne? Bunu söyleyen kişi bana zorla arkadaşımı öptürtecek olan kişi mi! “
“O konuyu kapattık sanıyordum.”
“Neden şimdi bunları tartışıyoruz ki?İçeri gieceğiz ve herkese ayrıldığımızı söyleyeceğim-“
“İstediğini yap Granger. Bunun umrumda olduğumu mu sanıyorsun! Sadece şu lanet yerden kutulmak istiyorum.!”
Hermione Draco’nun üzerine yürüdü.
“Ben istemiyorum mu sanıyorsun! Herşeyin eskisi gibi olmasını istiyorum. Arkadaşlarımı ben de özlüyorum Malfoy. Ben de korkmaya başladım. Eğer ben yokken savaşırlarsa neler olur diye korkmaya başladım. Sizin kazanmanızdan da!”
Draco kaşlarını çattı.
“Haklısın . Seninle konuşmam bile saçmalık. Sen sadece bir bulanıksın. Her zaman olduğun gibi.”
Hermione yumruklarını sıktı.
“Sen de haklısın Malfoy, ne de olsa biz düşmanız. Her zaman olacağımız gibi. “
Draco bir süre sessiz kaldı. Düşman? Onu böyle mi görüyordu? Doğru olan buydu. Draco mırıldandı.
“Düşman. Öyle olsun. O zaman ateşkes bitti diyelim Granger.”
Hermione meydan okurcasına gözlerini ona kaldırdı.
“Senden korktuğumu mu sanıyorsun Malfoy? Bana ne yapabilirsin ki?“
Hala bilmiş konuşuyordu. Draco’nun aklındaki şey ise Hermione Granger’ı alt etmenin yoluydu. Ve bulmuştu.
“Neler yapabileceğime şahit olacaksın Granger.”
Salonun kapısını ardına kadar açarken Hermione’yi kendine çekti. Tüm salon öpüşen çifte döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENSELESS / Dramione
FanficÇapulcular döneminde düşmanlar birbirine sığındığında beklenmeyen gerçekleşir. Dostluk ve aşk. Draco/ Hermione/ Sirius