01.01.71

2.7K 109 180
                                    

öncelikle hoş geldiniz! 

ben alex, bayılıyorum bu isme... içimdeki tatlı kırmızı kazaklı siyah saçlı kıza taktığım isim bu. ve bu da bitirdiğim ilk uzun hikaye... :,] çok duygusal, imdat.

kendi içimdeki birçok karmaşık şeyin yansıması olan koskoca 49+1 bölümlük bir hikaye. çok mantık aramayın, burası benim krallığım. gerçek dünyada hoşuma gitmeyen şeyleri hop diye çıkarıverdim.

o zaman kendi hayal dünyamın en tatlı tarafından çıkmış bu hikayeye baş başa bırakıyorum sizi, ama merak etmeyin... ben çok konuşurum. kesin arada bir yerlerde geri gelip yalnız bırakmam sizi. siz de tabi yorum yazıp beni yalnız bırakmamak isterseniz anlarım onu, yazın yani hiç çekinmeyin. bayılırım yorum okumaya!

ha, bi de hikaye için hazırladığım çalma listesine profilimdeki linkten ulaşabilirsiniz :,] içinde yazarken dinlediğim, hikayede de geçen bir sürü şarkı ve sanat eseri falan var. takip etmeseniz bile şöyle bi şarkıları bir kere dinleyin derim, çünkü hepsi birer birer inanılmaz mükemmel duvarıma asabilsem asacağım şarkılar.

o zaman... iyi okumalar! alex kaçar...

*~*~*~*~*

01.01.1971


Sevgili İngiliz Beyefendisi,

Mektubuma başlamadan evvel dilerim ki bugününüz ziyadesiyle mesut geçmiştir. Siz beni tanımıyorsunuz, ben de sizi pek tanıdığımı söyleyemem. Ancak söylemeliyim ki bugün benim hayatımın en mesut günlerindendi ve bu sizin sayenizdeydi. Bu sebeple bu mektubu kaleme alıyorum.


Bugün, hemen biraz önce sizi gördüm. Bu, sizi ilk görüşümdü. Buna eminim. Zira, ay ışığının altında en az ay ışığı kadar parlayan yüzünüzü daha önce görseydim, bunu unutmazdım. Unutamazdım.

Yılbaşı gecesiydi esasında. Hiç de adetim değildir yılbaşını sıcak bir şöminenin uzağında geçirmek. Ancak nedendir bilinmez, kendimi sokakta buluvermiştim.

Kim bilir, belki de benim sizi görmem gerekiyordu.

Böylece yürüdüm. Sokaklar birbirine karışıp kendimi bu küçük kasabanın başka bir ucunda bulana dek. Vakit nasıl geçti bilemedim. Hava soğuktu. Yerdeki kar henüz erimemişti, eriyen ufak kısım ise soğuk hava yüzünden çoktan buz tutmuştu. Ancak yine de yürüdüm.

Ta ki... sizi görene dek.

İlk evvel bukleli saçlarınızı görmüştüm. Ayın gümüşi mavi ışığı, saçlarınızı her bir kıvrımıyla geceye işlemişti. Ne kadar yumuşak olduğunu avcumun içinde hissettiğime yemin edebilirdim. Ancak parıldayan ve siz nefes alıp verirken dahi kıpırdayan saçlarınızı yalnızca görmüştüm. Saçlarınıza dokunma düşüncesi ise parmaklarımı kırıp tırnaklarımı etime geçirmeme neden oldu. Kendime ancak böyle mani oldum.

Ama sizi izlemeye... mani olamadım.

Kırpıştırdığınız gözlerinizi izledim. Öylece ağaçların ortasında dikilmiş, gökyüzüne bakıyordunuz. Eğer başımı çevirirsem aynı anda aynı gökyüzüne bakıyor olacaktık ancak bunu yapamadım. Gökyüzüne baksam sizi göremezdim ki. 

Bu yüzden durdum. Orada yalnızca sizi izledim, zira sizinle aynı gökyüzünün altında olduğumu bilmek dahi beni mutlu ediyordu. Sanıyorum ki sizi izlerken bununla yetinebilirdim.

englishman | harry stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin