fourth of February, nineteen seventy-one (third part)

300 37 248
                                    

*~*~*~*~*

"Hiçbir yere gidemezsin."

Harry kendi kendine güldü, "Bu mudur?" diye fısıldadı kitabevinin cam kapısından Nancy'nin yansımasına bakarken, daha sonra "Bu mudur?!" diye bağırdı arkasına dönerek, "İşin içinden çıkamayınca karşındakinin kafasına mı sıkarsın?!"

"Ben, teslim olmayacağım," dedi her kelimeyi ayrı ayrı vurgularken, "Olmam. Ben kapalı bir yerde yaşayamam Edward, bunu çok iyi biliyorsun!"

"Ne önemi var?!" diye tısladı ileriye bir adım attığında Harry, öfkesi gözlerinden okunuyordu, "Aşıksan zaten ölüyorsun, en azından hakkın olan cezayı çek!"

Nancy kaşını kaldırdı ve güldü, "Sen... benim aşkımı mı sorguluyorsun?"

Harry de güldü ve olumsuz anlamda dudaklarından birkaç mırıltı çıkardı, "Sorgulamıyorum... Zira buna gerek yok, sen aşık falan değilsin."

Nancy'nin gözünü ateş bürürken silaha asıldı, "Ne hâdle?!" dedi ve ekledi, "İki gün aşkının acısını çektin diye... aşk nedir öğrendin mi sanıyorsun?"

"Hayır..." diye mırıldandı Harry omzularını dikleştirip başını kaldırırken, "Ama senin hastalıklı takıntının da aşk olmadığını bilecek kadar bir şeyler yaşadım!"

Nancy güldü, ancak hiç de eğleniyor gibi durmuyordu... Her an ağlayacak gibiydi, "Öyle mi?.." diye sordu Nancy, "Sahiden böyle mi düşünüyorsun?"

"Ayda'yı kıskandın!" diye fısıldadı hiddetle, konuşurken durmadan ellerini savuruyor, adeta ona ne denli büyük bir hata yaptığını anlatmak için kendini yırtıyordu, "Sahip olmak istediğin her şeye sahipti..."

"Onu kıskanmadım!" diye böldü onu Nancy,  "Ondan nefret ediyo..."

"Bana yalan söyleme!" diye bağırdı Harry, "Koskoca 20 senedir yaptığın gibi... Bana yalan söyleme!"

Nancy bir şey demedi, ancak silahı tutuşu sıkılaşmıştı. 

Gözleri bir an olsun Nancy'nin parmaklarına kaymadan, "Pişman falan değilsin..." diye tısladı Harry, "Sözde aşık olduğun adamın hayatını mahvettin! Ama umurunda dahi değil! O adam gerçekten aşıktı eşine... sen onun geleceğini de mahvettin! Ama o kadar kin ve nefret dolusun ki..."

"Ben!" diye haykırdı Nancy Harry'nin konuşmasına daha fazla katlanamayarak, "Onlar aşklarını yaşarken her gün öldüm! On sene Harry, az mı sanıyorsun? Dile kolay tabi... On sene! Eğer ben mutlu olamazsam... o da olamaz! Umurumda değil! Nasıl onlar beni umursamadıysa, nasıl..."

"Bu kadar onların üzerine düşünmen bile..." diye böldü onu Harry yüzündeki bilmiş ifadeyle, "Bu bile onları aslında ne kadar düşündüğünü gösterir. Şayet dediğin gibi olsaydı, bu konuşmayı dahi yapıyor olmazdık Nancy..."

"Kes sesini!" diye bağırdı Nancy, elindeki silahı bir türlü sabit tutamıyordu. O kadar çok duyguyu aynı anda yaşıyordu ki ellerinin titremesine mani olamıyordu, "Tek kelime daha edersen..."

"Vuracak mısın beni?" diye sordu Harry, "Senden korkmuyorum, Nancy, ölmekten de korkmuyorum..."

Nancy yalnızca güldü, "Seni vuramayacağımı düşündüğün için böyle konuşuyorsun."

"Blöf yapıyorsun, beni vurunca buradan elini kollunu sallaya sallaya gidemeyeceksin... ve elbette ki bu hataya düşecek kadar aptal değilsin..." diye mırıldandı Harry, "Çok değil, arabayla birkaç dakika sürecek bir mesafede bir polis merkezi var. Sen silahı şimdi patlatsan, kaçarken ensende olurlar..."

englishman | harry stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin