28.01.71

227 40 54
                                    

*~*~*~*~*

28.01.1971


Sevgili İngiliz Beyefendisi,

Bugün size bir kez daha aşık oldum. İnanır mısınız efendim, size sayamayacağım kadar çok kez tekrar tekrar aşık oldum. Bazısı sırtınızı bir ağaca yasladığınızda, bazısı kitapların sayfalarını karıştırdığınızda, bazısı gülümsediğinizde...

Yüzlerce ufacık anda, her seferinde daha büyük bir tutkuyla... Ben size aşık oldum.


Dün sizi göremeyişimin üzerine inanın kütüphanede daha fazla duramadım. Size bir yerlerde rastlamak adına öylece kasabada dolaştım. Ufak bir ihtimaldi belki, ancak ihtimaldi. Denemekten zarar gelmezdi.

Tanrı da yanımda olacak ki sizi bulmam uzun sürmedi. Ya da sizin beni bulmanız tabi... Zira ben sizi fark edemeden sesinizi işitiverdim. Bir kelime değildi duyduğum, daha çok şaşkınlıkla ağzınızdan çıkan bir mırıltıydı. Ancak bu, sizi diğer insanlardan ayırt edebilmem için yeterliydi.

Arkamı döndüğümden hemen karşı kaldırımdaki pastanenin önündeydiniz. Önünüzde ufak bir kız çocuğu vardı. ona doğru eğilmiş hafifçe kızı kavramıştınız.

"İyi misiniz, küçük hanım?" diye mırıldandınız gördüğüm en sıcak gülümsemelerinizden biriyle.

Küçük kız gerçekten ürkekti, yüzünüze doğru bakamıyordu bile. En fazla yedi yaşındaydı, boyu bacağınızın hizasına gelmiyordu bile... Sanıyorum ona çarpmıştınız, boyu da onu fark etmemenize neden olmuştu. En azından işittiklerimden bunu anlamıştım.

Kız varla yok arası başını salladı. Yüzünüze bakamıyordu bile. Gülümsemeyi sürdürdünüz, "Yüzüme bakmayacak mısınız, oysa sizinle tanışmayı çok isterdim..."

Kız hafifçe başını kaldırsa da bu yüzünüze bakma için yeterli değildi. Kaşlarının altından masumca yüzünüzü taradı. Ona genç bir kadınmış gibi davranmanız hoşuna gitmişti... Belli ki ona daha önce 'siz' diye hitap eden olmamıştı.

"Benim adım Harry," diyerek elinizi uzattınız.

Küçük kız elinizin yanında minnacık kalan eliyle sizin elinizi kavramaya çalıştı ancak beceremeyince birkaç parmağınızı kavrayıp sıkarak, "Benimki de Fiona," diye mırıldandı. Sesindeki ürkekliği buradan sezebiliyordum.

Kızın saçları kısacık kesilmişti. Dökülmediği ya da bir kuaförde kestirilmediği belliydi zira makasla yapılan yamuk kesim belli oluyordu.

"Tanıştığımıza memnun oldum, Fiona," diye mırıldandınız. Fiona size cevap vermedi, başını yeniden eğdi.

"Saçlarınıza ne oldu böyle? Çok eğlenceli görünüyorlar." diye sordunuz.

Fiona'nın dudakları aşağı doğru sarkıp titremeye başladı, "Onları babam kesti... ben uzun saç çok seviyorum diye..."

Bir an öylece bakakaldınız. Gözlerinizin dolduğunu görebiliyordum. Tanrım, nasıl dolmayacaktı ki? Fiona öyle bir söylemişti ki... Cümlesinde en ufak bir abartı yoktu, yalındı. Ama bir o kadar da etkileyiciydi. Boğuklaşıp titreyen sesi, onun ne kadar üzüldüğünü belli ediyordu. Öyle ki üzüntüsü suratınıza bir tokat gibi iniyor, sendelemenize neden oluyordu.

"Tanrım..." diyerek küçük kızın bedenini kollarınızın arasına alıp sarıldınız. Fiona da bunu bekliyormuş gibi küçük kollarıyla geniş sırtınızı kavramaya çalıştı. Ağlıyordu usul usul, ses çıkarmadan. Omuzları sarsılıyordu, size sıkı sıkı tutunmuştu.

englishman | harry stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin