11.01.71

299 40 98
                                    

*~*~*~*~*

     11.01.1971


Sevgili İngiliz Beyefendisi,

Bugün nasılsınız efendim? Dün sizi epey iyi görmüştüm, ister istemez ben de iyi oluyorum bu sayede. En azından kendimde gülümseyecek gücü bulabiliyorum.

Ah... Bir gün daha geçti işte. Yine yazıyorum size. Her gün uyandığımda önceki günden daha az acı çekmeyi bekliyorum ama hayır, her gün daha da artıyor bu acı. Korkarım, hiçbir vakit de azalmayacak. Ancak mühim değil, layığımın bu olduğunun gayet de farkındayım. Bu vaziyetimin mesulü yine bendim.


Bugün kütüphanede çok methettiğiniz bir kitabı okumaya başladım. "Karpuz Şekerinde" isimli bu kitabı İstanbul'dayken hiç duymamıştım. Zaten çıkalı hemen hemen 3 sene oluyordu, bu gayet doğaldı.

Romanı oldukça beğenmiştim. Birçok kitaptan farklıydı. Sanki sihirli bir öyküsü vardı. Ancak henüz fazla okuyamadım. Dün tüm gün dışarıda olduğumdan fazlaca üşütmüşüm. Biraz bitkin hissediyorum.

Bugün kütüphanede çok kalamadım. Eve dönüp istirahat etmem gerekti. Ama belki de bu iyi oldu. Uzun süredir uyuyamadığım için eve gelir gelmez uykuya daldım. Deliksiz bir uyku değildi, sayısız rüyamda sizi gördüğümü anımsıyorum.

Uyanalı çok olmadı, ama siz nasılsınız bilmek istedim. Bu yüzden şimdi üstüme kalın birkaç parça kıyafet giydim ve dışarı çıkıyorum. Saat henüz geç değil. Sizi bulmayı ümit ederek dışarı çıkacağım. Mektubuma eve döndüğümde devam edeceğim.

*~*~*

Bugün sizi dışarda bulmadım, hayır. Hayal kırıklığıyla kütüphaneye döndüm. Belli ki meşguldünüz. Belki de dün gece birlikte olduğunuz hanımlaydınız.

Aslında kütüphaneye dönmeyecektim, Clémentine kapatacaktı bugün ama bu onun işi değildi. Sizi arayacak kadar güç vücudumda varsa, bu kütüphaneyi kapatacak kadar da vardı. Bu yüzden Clémentine'in evine erken dönmesine müsaade ettim.

Sırtıma bir battaniye alarak şöminenin karşısına geçtim ve oturdum. Kitabı okumaya devam ettim. Ta ki kapının gürültüsünü duyana dek.

Kapı sertçe açılıp kapanmıştı. Olduğum yerden sıçrayarak ayağa kalktım. Bu saatte bu şekilde bir yere girenin amacı iyi olamazdı.

Sonra kitaplıklarım ardından suratınızı seçtim. Siz gelmiştiniz. Siz.

Şaşkınlıkla ağzımın aralandığını hissettim. Hızla bana doğru geldiniz. Mutlu görünmüyordunuz, iyi görünmüyordunuz. Kalbim acıyla kasıldı. Sizi daha önce hiç bu kadar kötü görmemiştim.

Elleriniz belimi buldu ve ben daha ağzımı bile açamadan beni öptünüz.

İşte şimdi nefes almıştım. İşte şimdi yaşıyordum. Şimdi.

Vücudumu vücudunuza yasladınız ve kollarınızla sırtımı sardınız. Kendimi daha önce hiç bu kadar güvende hissettiğimi hatırlamıyordum. Sanki... sanki o an dünyanın sonu gelse ikimize bir şey olmazdı.

Gözlerimden aşağıya bir damla yaş yuvarlandı ve dudaklarımızın arasına karıştı. Titriyordum, ancak siz tüm kuvvetinizle karşımdaydınız.

"Size çok ihtiyacım var," diye fısıldadınız alnınızı alnıma dayadığınızda, "Lütfen."

O an aklım başımda değildi, ancak keşke olsaydı. Ne yaptığımı bilmiyordum, kendimi dediklerinizi başımla onaylarken buldum. Birkaç küçük öpücüğün ardından beni duvara yasladınız ve benimle hızlıca, oracıkta seviştiniz.

Buna ne kadar ihtiyacınız olduğunu görebiliyordum. Bu yüzden buna izin verdim. Tanrım... Size ne olmuştu böyle?

Bacaklarım belinize sarılıyken beni alıp şöminenin önüne taşıdınız. Beraber oturduğumuzda beni kollarınızın arasına aldınız ve sıkıca sarıldınız. Sırtımıza da benim az önce altında oturduğum battaniyeyi sardınız.

"Neyiniz var?" diye sordum size, çünkü bir şeyiniz vardı.

Çatık kaşlarınızla bana döndünüz, "Neden?" diye sordunuz.

Dudaklarımı size sıraladığım yalanlardan birini söylemek için aralamıştım ancak ben konuşmadan dudaklarınızı araladınız, "Bana neden yalan söylediniz?"

Kalbim korkuyla çarptı. Yoksa...

"Ne yalanı?" diyerek kaçamak bir cevap verdim. Bu da nereden çıkmıştı.

Ellerimi avuçlarınızın arasına aldınız, "Ayla, lütfen... Bana doğruyu söyleyin."

Öylece kaldım. Hiçbir şey diyemedim size.

"Bu kitabı neden okuyorsunuz?" dediniz. Elinizde Karpuz Şekerinde vardı.

"Merak ettim," diye fısıldadım, "Sizinle bir alakası yok."

"Öyleyse neden benimle birlikte oldunuz?" diye sordunuz bu defa.

"İhtiyacınız olduğunu gördüm," dedim. Giderek köşeye sıkıştığımı hissediyordum.

"Beni umursamadığınızı sanıyordum," dediniz parmağınız sırtımda daireler çizerken. Bu şekilde düzgünce düşünüp cevap veremiyorum.

"Sizi çok üzdüm," diye fısıldadım, "Benim de bir kalbim var, dayanamadım."

"Yanlış," diye fısıldadınız bana yaklaşırken. Üzerime eğilmeye başladığınızda ben de sizinle beraber eğildim ve minderlere uzandım. Bu şekilde düşünebildiğim tek şey siz oluyordunuz. Bunu da biliyordunuz.

"Siz bana aşıksınız," diye fısıldadınız, "Ve benden bir şeyleri gizliyorsunuz."

Cevap veremedim. Ne diyebilirdim ki?

"Ne önemi var?" diye fısıldadım, "Sizi üzdüm ve üzmeye de devam edeceğim."

"Buna ben karar veririm," diye fısıldadınız yanağımı okşarken, "Söyleyin," diye fısıldadınız.

"Söylenecek hiçbir şey yok, sadece bu olmaz, Harry," diye fısıldadım, "Sizin kim olduğunuzu biliyorum."

Gözleriniz büyüdü, "Sorun bu demek..."

Dudaklarım 'Hayır değil,' demek için aralandı ama bunu dersem gerçek nedenin ortaya çıkmasına önayak olurdum. Bu yüzden sustum.

Ama o an pişman oldum, zira kendinizi suçlamaya başlamıştınız. "Sizin kim olduğunuz umurumda değil," diye fısıldadım. "Ama olmaz Harry, size bunu yapamam."

Kaşlarınız çatıldı, yalan söylemediğimi anlamıştınız.

"Ayla," diye fısıldadınız, "Gerçeği duymaya ihtiyacım var. Bir hata yapmak üzereyim. Bana tutunabileceğim bir dal uzatın, lütfen."

Neyden bahsettiğinizi bilmiyordum ama konuştum, "Harry, bunu yapmayın. Bana da, kendinize de yapmayın."

Gözlerinizi sımsıkı yumdunuz. Hayal kırıklığıyla mı yapmıştınız bunu, yoksa öfkeyle mi, bilmiyordum. Ben bunu öğrenemeden de çekip gittiniz.

O an yürekten bir şey hissettim. Yazarken ellerimi titretecek kadar güçlü, kanımı donduracak kadar korkutucu.

Bu defa tamamen bitmişti. Biliyordum.

Kendinize iyi bakın, İngiliz Beyefendisi.

Sizi serbest bırakıyorum, artık ne sizi görmek için yürüyeceğim bu sokaklarda, 

ne sizi düşünerek sizi o kütüphanede dolaşacağım.

Ama sizi her daim seveceğim,


İstanbul Hanımefendisi


*~*~*~*~*

englishman | harry stylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin