62. Bölüm: Şizofren

6.3K 404 168
                                    


Ellerimi önüme bağlamış dikiliyordum anamın karşısında. Suçluydum. Yüzüne bakacak yüzüm yoktu çünkü ben sadece Asmin'i değil ailemi de bırakıp kaçmıştım Londra'ya. Evde derin bir sessizlik hüküm sürerken bütün gözler bana çevrilmişti fakat en çok annemin
öfkeli bakışlarının ardına gizlenen hüzün eziyordu beni. Başımı yerden kaldırıp anneme baktım mahcupça.

"Anne ben..."

"Anne ne! Eşek sıpası!" diye sözümü kesti. "Londra'ya kaçalı iyice yol yordam unutmuşsun sen!"

Neye kızıyordu ki şimdi? Kaçtığıma mı yoksa düğünü Londra'da yapmama mı?
Yoksa her ikisi için mi? Nasıl bir tepki vereceğimi kestiremediğim için "Unutmadım ana, ben sadece... Şey... Ben sadece..." diye lafı ağzımda gevelerken annem, "Bak hele hâlâ durup durur karşımda!" diye atılarak yine sözümü kesti.

"İnsan anasına bi' hoş geldin eder, büker belini bi' elini öper. Böyle zırık gibi dikilir mi hiç anasının karşısında eşek sıpası!" diye yüksek sesle söylendiğinde rahat bir nefes alıp duruşumu gevşettim. Annem bunun için mi kızmıştı şimdi bana? Kızılacak onca şey varken hem de? Bu kadınları bazen gerçekten anlayamıyorum. Fazlasıyla detaya odaklılar, büyük resmi göremiyorlar.

" Dikkat et de Ezman ağa, o büyük resmi senin kafana geçirmesinler!"

"Geçirirler Vallaha. Evet, evet kadınlarda o potansiyel var. İlk defa haklısın belki de iç ses." diye cevap verdim içimden iç sesime. Of be ne çok 'iç' geçiyordu bir önceki cümlemde. İçim geçti inan ki.

"İlk defa mı haklıyım?"

"Tamam ya, ilk değil hep haklısın oldu mu? Ama şimdi sus!"

"Sen beni susturacağına git de Bedev ananın elini öp, büyük resmi bilmem ama biraz daha dikilirsen böyle karşısında, elindeki büyük çantayı geçirecek kafana."

İç sesimin uyarısıyla hemen üzerimdeki şaşkınlıktan sıyrılıp anneme doğru hareket ettim. Bana doğru uzanan elini öpüp sıkı sıkı sarıldım ona. Özlemiştim anamın kokusunu.

"Şaşkınlığımı mazur gör kurban olduğum anam, tabii ki de hoş geldin!" dedim şen şakrak bir şekilde. Ne! Bakmayın öyle. Yağcılık yapmıyorum Vallaha özlemişim anamı.

"Asıl anan sana kurban olsun oğluum," diyerek sarılmama karşılık verdiğinde huzurlu bir şekilde gözlerimi yumdum. Benimle birlikte evdeki diğer insanlar da rahatlamış olacak ki evdeki sessizliğin boşluğunu neşeli gülüşmeler doldurdurmaya başladı. Anamın sarılışı ruhumdaki boşlukları da doldurmuştu. İnsan kaç yaşında olursa olsun ana kucağına muhtaçtı galiba.

Sahi nasıl gelmişlerdi onlar Londra'ya?
Sarılmamı gevşeterek anama bunu sordum.

Nasıl olacak, yürüyerek gelmiş olamayacağımıza göre şirketin özel uçağıyla geldik." diye cevap verdi çok bilmiş bir tavırla.

"Tamam da neden haber vermediniz gelip alırdım sizi."

"Bilmem... Belki yine kaçacağından korkmuşumdur," dediğinde sağ elimle annemin yüzünü usulca okşadım. Benimle aynı renkte olan gri gözlerine bakarak "Kaçmazdım ana, niye kaçayım  sizden?" derken anamın gözlerine nem birikti. "Çok üzdün bizi Ezman, çok," dedi titrek bir sesle.

İstikamet Londra (Töre Mecburiyetim kitabı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin