57. Bölüm: Aşkımın ispatı

8.8K 538 547
                                    


Sadece aşkımı ispat etmek değil Gülçin halamı arayıp izin almak da bana kalmıştı. Bana dişi aslan kesilen kadın her nedense mevzu bahis halam olduğunda süt dökmüş yavru bir kedi gibi oluyordu.

The British Museum'den çıktıktan sonra Asmin'den bir iki adım uzaklaşarak halamı aramaya başladım. Ona nasıl yalvardığımı Asmin'in duymasına gerek yoktu değil mi? Çünkü işin içinde halam olunca köpekler gibi yalvaracağım aşikardı.

"Alo."

"Alo Gülçin'lerin gülü... Gönül bahçemin sümbülü... Nasılsın?"

"Sen kimsin gardaşım evli bir bayanım ben."

"Ew ez im bîbî (Benim hala)," dedim gülerek. "Benim Ezman, 'Ezmanya canavarını' nasıl tanımazsın?"

Bakmayın böyle süper bir vücut yapısına sahip olduğuma, oldum olası iştahım açıktır benim çok yemek yemerim. Ekmeği suyuna bandıra bandıra ohh! Hem çok yiyen hem kilo almayan bunu da olur olmaz yerde paylaşarak bütün negatif enerjiyi üzerine toplayan insan türündenim. Eminim siz de şu an bütün negatif enerjinizi bana gönderiyorsunuzdur. Bu satırları okurken gözlerinizi hafifçe kısıp dişlerinizi  gıcırdattığınızı duyar gibiyim. Hadi itiraf edin.

İtiraf itirafı getirir derler ben de itiraf ediyorum. Sportif yaşam tarzımın kilo almamam da büyük bir etkisi vardı, çok yiyordum ama aynı zamanda çok da spor yapıyordum. Gerçi şu son zamanlar göbeği saldım çayıra mevlam gayıra dedim ama... neyse ki durum o kadar da vahim değil. Sadece gevşediler biraz... yani artık sekiz değil sadece altı baklava dilimim var.

"Hay senin baklava böreklerine de yediğin yemeklere de..."

"Baklava börekler değil hain iç ses! Dilimlerim. Baklava dilimlerin diyeceksin."

"Oğlum dağıtma konuyu başa sar. Nerede kalmıştın?"

Tabii ya hakikaten nerede kalmıştım ben? Ha hatırladım! Çok yemek yememde kalmıştım. İşte Boran bu yüzden eskiden bana "Tazmanya canavarı gibi silip süpürdün yine ortalığı, oğlum biraz da bize bırak aç kalıyoruz senin yüzünden." diye söylenirdi ufak ufak. Halam da tabağıma bir porsiyon yemek daha ekleyerek "Ellemeyin yesin benim Ezmanya canavarım." derdi. Nerede o melek yüzlü Gülçin halam... nerede bugünki konuştuğum kara çalı.

"Tu Ezman î... (Sen Ezman mısın)?"

"Evet benim hala. Beni tanımayıp telefon sapığı sandın ya, sana da pes doğrusu."

"Lan eşek sıpası! Konuşturma beni şimdi! Dün gece sizin başınızı bekleyeceğim derken üşütmüşüm kulak burun boğaz hepsi tıkanmış, duymuyorum!

Bunu duyunca yüzümde geniş bir sırıtma oluştu. Oh olsun demek geldi içimden ama tabii ki kendime engel oldum. Daha Asmin'le gezmek için izin isteyecektim halamdan.

"Çok geçmiş olsun halacığım dikkat et kendine." dedim yapmacık bir endişeyle. "Gece gece fazla dolaşma ortalıkta bak üşütüyorsun sonra."

"He dolaşmayım da sen de Asmin'le rahat rahat buluş! Değil mi? Tövbe tövbe... Git konuşturma beni şimdi. Sen ne diye aradın bu saatte de hele. Yine ne isteyeceksin?"

Yok arkadaş yok! İnsan hasta olunca birazcık mazlumlaşır ama benim halam zalimliğinden bir gram eksiltmemişti. Daha benimle uğraşıyordu bu haliyle!

"Üzülme Ezman ağa zalimin zülmü varsa sevenin Allah'ı var. Muhahhahahahhahah!"

Ağzımı kemçirerek iç sesimin gülüşünü taklit ettim. Halam yetmezmiş gibi bir de şu hain iç sesimle uğraşıyordum sürekli. Ben bu iç sesimden nasıl kurtulacaktım acaba? Asmin'i gördüğüm günden beri bana musallat oldu. Çıkmıyor hayatımdan arkadaş!

İstikamet Londra (Töre Mecburiyetim kitabı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin