Giriş müziği için seçtiğim şarkı çalmaya başlayınca kendimizi toparlayıp el ele piste doğru ilerledik. Etrafımız ailemiz ve en yakın arkadaşlarımızdan oluşan davetliler tarafından çevrelendi. Bu âna kadar heyecanımı kontrol altında tutabilmiştim ama az sonra yapacağım şey için şimdiden midemde kasılmalar başlamıştı.Herkes ilk dansımızı beklerken müzik grubunun solisti müziğin sesini kısıp mikrofonu bana doğru uzattı. Pistin ortasında şaşkın bir Asmin bırakarak gidip mikrofonu elime aldım. Ses kontrolü yaptıktan sonra titreyen sesimle Dağ Çiçeğim'e doğru yürüyerek şarkımı söylemeye başladım.
Bir kavga nasıl da hoyrat
Savaşırken savrulurken büyüttü hayat
Ben sensiz yapayalnızdım
Suyum oldu, aşım oldu ama aşksızdım."Etrafımızı çevreleyen kalabalık gülerek alkışlamaya başladığında sesime mi yoksa şarkı söylediğime mi güldüklerini anlamamıştım ama yine de bakışlarımı bir an bile sevdiğim kadının o öpülesi gözlerinden koparmadan şarkımı söylemeye devam ettim.
"Bir vurgundu geçtiğim yollar
Düşe kalka yaşanırmış öğretti yıllar
Ben sensiz her şeye sustum
Koca dünya dönüyordu içinde yoktum."Sevdanı bulmak yıllar sürdü." diye yükseldiğimde kısılan sesimle tekrar salonda kahkahalar yükselirken, bakışlarımı Dağ Çiçeğim'in nemlenen gözlerinden çekmeden tek dizimin üzerine çöktüm ve sesimi toparlayıp şarkıma devam ettim.
"Hoş geldin gönlüme kaderim güldü
Tut elimden beni çok sev kimseye verme
Seveceksen ömürlük sev, bir günlük sevme
İyi günde kötü günde sakla göğsünde
Sen bu kalbe iyi geldin benden hiç gitme
Tut elimden beni çok sev kimseye verme
Seveceksen ömürlük sev bir günlük sevme."(Şarkının orijinali Tarkan'a aittir).
Şarkım bittiğinde alkışların ve ıslıkların dinmesini bekledim bir süre. Sonra herkes susunca mikrofonu tekrar yaklaştırdım dudaklarıma.
"Beni çok sevecek misin Asmin?" diye sorduğumda sevdiceğim tuttuğu gözyaşlarını salarak "Çok!" diye bağırdı.
Mutlulukla ayağa fırlayıp onu havaya kaldırdım ve pistin ortasında dönmeye başladım. Az önce söylediğim şarkı tekrar çalmaya başladı. Tabii ki bu defa şarkıyı söyleyen ben değil Tarkan'ın ta kendisiydi.
Onu görür görmez salondaki kadınlar çığlık atarak bizi bırakıp Tarkan'ın etrafını, haliyle erkekler de kabaran kıskançlıklarıyla kadınlarının etrafını sararken Asmin'i yere indirdim. Göz kapaklarımı düşürüp kadınımın alnına uzandığımda dudaklarım havada asılı kaldı. Şaşkınlıkla gözlerimi açıp baktığımda Asmin de "Tarkaaaan!" diye bağıran kadınların arasına karışmıştı.
Kendi kalesine gol atmış bir kaleci suratıyla neredeyse Berfin'in sırtına tırmanmak üzere olan Dağ Çiçeğim'i kapıp çıkardım o kalabalığın arasından.
Sağ kolumu o ince beline sarıp onu kendime doğru çektiğimde hâlâ gözü Tarkan'daydı. Elimle çenesini nazikçe çevirerek bana bakmasını sağladım."Senin Tarkan'ın benim Hanım Ağam. Sadece bana bakmalı o yeşil gözlerin." dedim.
"Ama Ezman... Tarkan." diye itiraz etmek istediğinde dans ederek onu podyumun önündeki kalabalıktan uzaklaştırdım. Yüzümü yüzüne yaklaştırıp "Hem sen az önce beni çok seveceğini söylemedin mi?" diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstikamet Londra (Töre Mecburiyetim kitabı)
PoetryBu kitapla bambaşka bir töre hikayesi okuyacaksınız. Bol kahkahalı kimi zaman gözyaşları içinde kimi zaman da öfkeleneceksiniz. Ama bir karakter var ki o sizden biri. Onu seveceğinize emimim. Ezman okumak için gittiği ve orada kalıp çalışmaya başl...