Sıçrayarak başımı sesin geldiği yöne doğru çevirdim. Kabarık gelinliğiyle küçük prensesleri andıran mecburiyetim gitmiş, yerine her erkeğin kalbini yerinden hoplatacak kadar çekici bir diva gelmişti.Üzerinde derin göğüs dekolteli dantel işlemeli beyaz saten bir gecelik vardı. Neyse ki saldığı dalgalı saçları geceliğin transparan kısımlarını örtecek kadar uzundu. Geceliğin boyu baldırlarına kadar uzansa da derin yırtmacı sol bacağını açıkta bırakarak nefes kesen bir manzara ortaya çıkarmıştı.
Esmer tenine beyaz ne kadar da yakışmıştı. Daha yeni bu kızın gözlerine bakmama kararı almıştım fakat güzel olan sadece gözleri değildi ki, en iyisi tamamen uzak durmak olacaktı.Göz kapaklarımı indirerek yüzümü çevirdim. "Tövbe tövbe... senin giyecek başka bir şeyin yok mu?" diye homurdandım.
"Niye ki? Beğenmedin mi ağam?" diye sordu alaylı bir ses tonuyla.
"Sen Mardin'li olduğuna emin misin kızım? Bizim buranın kızları utangaç olur normalde. Sen karşıma bu şekilde çıkmaya utanmıyor musun?"
"Düğün o kadar çabuk oldu ki ağam, yanıma kıyafet getirmeye unutmuşum. Hiçbir şey giymemekten bunu giymek daha iyidir diye düşündüm ve geçirdim üstüme."
Ayakların ucunda bana yaklaşarak ters istikamete çevirdiğim yüzüme doğru eğilip "İyi etmemiş miyim ağam, yoksa çıkarayım mı üzerimdekini?" dedi sırıtarak.
Panikleyerek yan yan kaçmaya başladım. "Yok hayır... sakın öyle bir şey yapma! Ben yorgunum uyuyacağım, senin de yerini hazırladım," diyerek yatağıma yöneldim. Cesaretimi toplayıp bir daha bakamadım hiç de küçük görünmeyen bu genç kadına. Yatağa yatınca yorganı başımın üzerine kadar çekip nefes almak için karımın uyumasını beklemeye başladım.
Bir süre sonra ışıklar sönünce rahatlamış bir şekilde nefesimi salacaktım ki yatağın diğer tarafının çöktüğünü hissettim. Bu kızın cesareti beni şaşırtsa da öfkeyle dönüp tısladım. "Ne yaptığını sanıyorsun sen!"
Demiştim ya ağam," diyordu en kadife ses tonuyla "kanepede belim ağrır, uyuyamam ben."
Sinirden hırlayarak üzerine doğru eğildim. "Ne istiyorsun sen kadın!"
"Yatağı..."
Bakışlarımla karanlığın bile gizleyemediği yeşillerine dokunurken sesimin tonunu yumuşatarak tekrar sordum. "Ne istiyorsun sen?"
Ş-şey a-ağam ben... ben yatakta yatmak istiyorum," diye kekeledi. Birden kışkırtıcı diva gitmiş yerine yine ürkek bir serçe gelmişti. Kalp atışlarının hızlandığını duyar gibi olduyordum ve istemsizce benim kalp atışlarımda ona eşlik ediyordu.
Onun bu ürkek hali beni kendime getirmişti. Ben ne yapıyordum böyle? Mecburiyet'im dediğim kadına fazlasıyla yaklaşmıştım... çok fazla hem de...
Aramıza mesafe koyarak yatakta doğrulurken sesli bir şekilde söylenmeye başladım.
"Sen benim başımın belası mısın ya? Bir rahat bırakmadın beni!" Öfkeyle üzerimdeki yorganı tekmeleyerek "İyi al yatak senin olsun!" diyerek ayağa kalktım. İllallah çekerek tıpış tıpış kanepeye geçtim. Yatar yatmaz battaniyeyi omuzlarıma kadar çekip sırtımı ardımdan sırıtarak bakan karıma döndüm.
Gecenin sessizliğinde hızlanan kalp ritmim tekrar huzur bulurken, Londra'dan döndüğüm günden beri ilk defa kendimi evimde hissetmiştim. Bu duruma şaşıramayacak kadar yorgundum ve bana ninni gibi gelen kadının nefesiyle kendimi tam derin bir uykunun kollarına bırakacaktım ki Mecburiyetim'in sesi ilişti kulağıma.
"Siz de benim mecburiyetimsiniz ağam."
"Böyle mecburiyete can kurban," diye mırıldandığımda yine iç sesimdir diye fazla aldırmadım. Yataktakinden de bir tepki duymayınca "kesin iç sesimdi" diye düşünerek beni ele geçirmeye çalışan uykuya teslim oldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstikamet Londra (Töre Mecburiyetim kitabı)
PoetryBu kitapla bambaşka bir töre hikayesi okuyacaksınız. Bol kahkahalı kimi zaman gözyaşları içinde kimi zaman da öfkeleneceksiniz. Ama bir karakter var ki o sizden biri. Onu seveceğinize emimim. Ezman okumak için gittiği ve orada kalıp çalışmaya başl...