En büyük korkumun Asmin'i kaybetmek olduğunu itiraf ettiğim o günden sonra Gülçin halam çok değişmişti.Kara kedi gibi aramıza girmiyor hatta Asmin'le benim birlikte vakit geçirebilmemizi sağlamak için sürekli bahaneler üretiyor gibiydi. Bizi birlikte tuz almak için markete yolluyordu mesela ya da sokaktaki çöp konteyneri doldu diye üç sokak ötesi çöp atmaya. Üstelik işten çıkınca onu okuldan alıp gezdirmem konusunda bile fazlasıyla ısrarcıydı. İçine melek falan mı kaçmıştı anlamadım ki.
Zerya ablamla Gülçin halam iletişimi koparmamış günde üç öğün görüntülü konuşup düğünün detaylarını ayarlıyorlardı. Ha... düğün demişken, bungee jumping yaptığımız günden buyana yedi gün geçmişti ve düğünümüze tam tamına üç gün kalmıştı, çok heyecanlıydım. Her ne kadar Gülçin halam artık bize karışmasa da Asmin'imle hâlâ ayrı odalarda yatıyorduk. Yani anlayacağınız düğün günümüz her anlamda bizim için yeni bir başlangıç olacaktı. Çok heyecanlı olduğumu söylemiş miydim size?
"Evet söylemiştin."
"Sana sormadım hain iç ses, sen sus!"
"Tamam sen bilirsin, her iki dakikada bir heyecanlı olduğunu tekrarla dur o zaman. Okuyan da seni taze delikanlı sanacak kart ağa."
Şimdi "Sensin kart," diye cevap versem bu iç ses hiç susmayacaktı ve dır dır dır başımın etini yiyecekti. En iyisi mi ben onu boşverip size rüya gibi geçirdiğim şu son haftayı anlatayım.
Asmin'le neredeyse her akşam dışarıya çıktık. Bazen Boran'ı ve Berfin'i de alıp hep birlikte bir yerlere gidip bir şeyler yedik. Bazense sadece ele ele dolaştık günün bitiminde boşalan ara sokaklarda. Özellikle o anlar o kadar özeldi ki... Avucumun içinde sıcacık eli...Bana yeşil yeşil bakan gözleri... Londra'nın bütün ışıkları bir araya gelse yine de ısıtamazdı içimi onun bakışları kadar. Aşıktım. Mutluydum. Dağ Çiçeğim'i çok seviyordum. Onun da beni sevdiğinden emindim çünkü zümrütlerinde gördüğüm pırıltılar yalan söylemez sanıyordum. İnsan hiçbir şeyden bu kadar emin olmamalıymış, özellikle de mesele aşksa.
Birkaç gün önce kiraladığım daireye mobilya seçmiştik Asmin'le. Daha doğrusu o seçmiş ben de o ne istediyse almıştım. O evde bana sevdiğimden gerisi teferruattı. Bugün de gelinlik ve damatlık almaya gidecektik. Ben Asmin'le birlikte gideriz diye düşünmüştüm fakat iş çıkışı onu evden almaya gittiğimde kapıda Gülçin halamı, Zerya ablamı ve Berfin'i görünce şaşırdım. "Siz nereye?" diye sordum şaşkınlığımı gizleme gereği duymadan.
"Gelinlik almayaaa," diye cevap verdiler hep bir ağızdan.
Ne! Onlar da mı gelecekti bizimle? Ben Dağ Çiçeğimle baş başa olacağımızı düşünmüştüm aslında. İçimdeki hayal kırıklığını yüzüme yansıtmamaya çalışarak gülümsedim. "İyi düşünmüşsünüz, Asmin'e gelinlik seçimi konusunda yardımcı olursunuz," derken gözlerim sevdiğim kadını aradı. Onu görmeyeli tam tamına 450 dakika 27 saniye geçmişti. Çok özlemiştim onu.
"Oğlum sen şuna direkt 7 buçuk saat desene! İnsanlar seni mi okuyacaklar hesap mı yapacaklar anlamadım!"
İç sesime laf yetiştirmek için hazırlanıyordum ki gözlerim birden beyaz montuyla bir su nilüferi gibi süzülerek dışarıya çıkan sevdiğime takıldı. Büyülenmiştim. Evet yine. Beyaz da ne çok yakışmıştı küçük sevgilime. Onu her gördüğümde hızlanan kalbimin sızısı son günlerde daha da artmıştı. Her defasında ona daha fazla aşık oluyordum galiba. İliklerimde hisseder olmuştum ona olan aşkımı. Artık küçük berdelime su gibi, nefes gibi ihtiyacım vardı, onsuz yaşayamazdım. Yani anlayacağınız durumum vahimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstikamet Londra (Töre Mecburiyetim kitabı)
PoetryBu kitapla bambaşka bir töre hikayesi okuyacaksınız. Bol kahkahalı kimi zaman gözyaşları içinde kimi zaman da öfkeleneceksiniz. Ama bir karakter var ki o sizden biri. Onu seveceğinize emimim. Ezman okumak için gittiği ve orada kalıp çalışmaya başl...