Merhaba sevgili Töre Mecburiyetim okuyucuları.
En son nerede kalmıştık bir hatırlayalım...
Yemek yerken bir ara Berfin Asmin'e bugün nereleri gezdiğimizi sordu. Küçük berdelim de heyecanlı bir şekilde müzede gördüğü mumyaları atlayıp direk bungee jumping yaptığımızı anlatınca sofradaki herkesin ağzı bir metre açık kaldı.
Yanımda oturan Gülçin halam bana doğru sarkarak "Gerçekten yaptın mı bunu?" diye fısıldadığında "Yaptım hala," diye cevap verdim.
"Ama senin yükseklik korkun var... sen balkona bile çıkamazsın ki."
Gülümseyerek halama baktım. Haklıydı, ben eskiden üçüncü kattaki balkona bile çıkmaya korkardım. Nasıl atladım o kadar yükseklikten bilmiyorum ama atlamıştım işte.
Bir süre sessiz kaldıktan sonra "Evet öyleydi," deyip duraksadım. "Ama artık onu kaybetmekten daha çok korkuyorum."
____________________________
Yeni bölümden kesit:Gülçin halam o günden sonra çok değişti. Kara kedi gibi aramıza girmiyor hatta birlikte vakit geçirebilmemizi sağlamak için sürekli bahaneler üretiyor gibiydi. Bizi birlikte tuz almak için markete yolluyordu mesela ya da sokaktaki çöp konteyneri doldu diye üç sokak ötesi çöp atmaya. İçine melek mi kaçmıştı anlamadım ki.
Zerya ablamla Gülçin halam iletişimi koparmadılar tabii. Günde üç öğün görüntülü konuşup düğünün detaylarını ayarlıyorlardı. Ha... düğün demişken, düğünümüze tam tamına üç gün kalmıştı, çok heyecanlıydım. Her ne kadar Gülçin halam artık bize karışmasa da Asmin'imle hâlâ ayrı odalarda yatıyorduk. Yani anlayacağınız düğün günümüz her anlamda bizim için yeni bir başlangıç olacaktı. Çok heyecanlı olduğumu söylemiş miydim size?
"Evet söylemiştin."
"Sana sormadım hain iç ses, sen sus!"
"Tamam sen bilirsin, her iki dakikada bir heyecanlı olduğunu tekrarla dur o zaman. Okuyan da seni taze delikanlı sanacak kart ağa."
Şimdi "Sensin kart," diye cevap versem bu iç ses hiç susmayacaktı en iyisi mi ben onu boşverip size rüya gibi geçirdiğim şu son haftayı anlatayım.
Asmin'le neredeyse her akşam dışarıya çıktık. Bazen Boran'ı ve Berfin'i de alıp bir yerlere gittik hep birlikte, bazense sadece ele ele dolaştık boş sokaklarda. Avucumun içinde sıcacık elleri, bana yeşil yeşil bakan gözleri... Londra'nın bütün ışıkları bir araya gelse yine de ısıtamazdı içimi onun bakışları kadar. Mutluydum, Küçük Berdelim'i çok seviyordum. Onun da beni sevdiğini biliyordum çünkü o söylemese de bangır bangır bağırıyordu zümrüt yeşilleri beni sevdiğini. O yüzden emindim onun bana olan aşkından çünkü gözler yalan söylemezdi.
İnsan hiçbir şeyden bu kadar emin olmamalıymış, özellikle de mesele aşksa...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstikamet Londra (Töre Mecburiyetim kitabı)
PuisiBu kitapla bambaşka bir töre hikayesi okuyacaksınız. Bol kahkahalı kimi zaman gözyaşları içinde kimi zaman da öfkeleneceksiniz. Ama bir karakter var ki o sizden biri. Onu seveceğinize emimim. Ezman okumak için gittiği ve orada kalıp çalışmaya başl...