İstanbul'a iner inmez Seyhanlı Holding'e ait olan otellerden birini arayıp karımla balayında olduğumuzu ve bu konsepte uygun bir oda hazırlamalarını istedim. Tabii ben bu telefon görüşmesini yaparken Asmin'den biraz uzaklaşmıştım. Böylece Küçük Berdelim'in onu ne gibi sürprizlerin beklediğinden haberi yoktu.Havalimanından çıktığımızda otelin gönderdiği araba bizi bekliyordu. Arabayla otele doğru giderken Asmin'in büyülenmiş bakışları gözlerimden kaçmadı. İstanbul'a gelip de bu şehre aşık olmayan var mıydı? Londra'da güzel bir şehirdi fakat İstanbul'un havası farklıydı sanki buram buram aşk kokuyordu her bir köşesi. Aşıklar şehri İstanbul'da Küçük Berdelim'i ava giderken avlayıp ondan anamla birlikte bana tuzak kurmanın intikamımı almazsam bana da Ezman demesinler.
"Peki ne desinler sana ağam? Çünkü ava giderken avlanan sen olacaksın bence." diye cırtlayan iç sesime bıkkın bir şekilde gözlerimi devirirken denizin ortasında bütün ışıklarıyla süzülen kız kulesine takıldı bakışlarım. Yine hüzünlüydü bu akşam ya da ben hüzünlüydüm ve kız kulesini öyle görüyordum. İstanbul'un böyle bir özelliği de vardı. Sen nasıl bakarsan öyle görürdün bu şehri.
Üzerinde ışıklı harflerle Seyhanlı Otel yazan büyük bir binanın önünde durduğumuzda bakışlarımı seyrettiğim şehir manzarasından çekip Asmin'e çevirdim. "Geldik." dedim elimi elinin üzerine kapatarak. Parmaklarını parmaklarımın arasından geçirip başını heyecanlı bir şekilde salladı. Kibar bir beyefendi gibi önce arabadan inip sonra onun da inmesine yardımcı oldum.
"Kibar bir beyefendi mi? Sen mi?" diye püsküren iç sesime içten içe saydırken Küçük Berdelim'e en içten gülümsememi sunarak otelimize girdim.
Otelin lobisinde "Hoşgeldiniz ağam, sizin için en iyi odamızı hazırladık," diyen görevliye teşekkür ettikten sonra valizleri odamıza taşıtması için emir verdim. "Odamıza gidelim mi karıcığım" dediğimde Asmin'in gözleri otelin ihtişamlı görüntüsüne bakakalmayı bırakıp sonunda bana baktı."Sonunda gözünüz beni gördü Asmin Hanım, İstanbul'u görünce beni unuttunuz zannettim."
"Oho bakıyorumda şimdiden kıskanmaya başlamışız" diyen iç sesimi yine duymazdan geldim tabii ki. Onun her dediğine kulak asacak olsam evin yolunu bulamazdım. Yani demek istediğim oldukça kafa karıştıran bir durum insanın kendi iç sesini duyması, onunla konuşması. Bazen duymuyormuş gibi yapmak gerek.
Asmin'in dolgun dudaklarının kenarları kıvrılırken koluma girip yüzünü iyice yanaştırdı yüzüme. "Kıskanma senin yerin ayrı kocacığım." dedi cilveli bir şekilde. "İlk defa Mardin'den çıktım ya şaşkınlığımı mazur gör ağam."
İçimden, "Sen asıl odamızı görünce şaşıracaksın Küçük Cadı," diye geçirsemde oyunu bozmayıp "Sen böyle ağam dersen ben senin her halini mazur görürüm karıcığım," dedim yüzüme sahte bir gülümseme takınarak. Zümrütlerinin içi gülmeye başladığında yine gözlerinin büyüsüne kapılmamak için bakışlarımı hemen başka yöne çevirdim.
"Hadi gel, odamıza çıkıp bir yorgunluğumuzu atalım, sonra söz sana İstanbul'u köşe bucak gezdireceğim," dedim.
Asmin, "Tamam." derken eğilip bavulunu almak isteyince "Bavulunu bırak birazdan bellboy getirir" dedim.
"Bel boyu da nedir? Kimin boyu beli?"
Sesli bir şekilde gülerek karşılık verdim. "Ah bela seramın (başımın belası) seninle ne yapacağım ben? Bellboy diye otellerde valiz taşıyan görevlilere denir," diye konuya açıklık getirdiğimde Asmin'in yanaklarında açan pembe güller beni mest etmeden en üst kata çıkmak için girdiğimiz asansörün düğmesine bastım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstikamet Londra (Töre Mecburiyetim kitabı)
PoetryBu kitapla bambaşka bir töre hikayesi okuyacaksınız. Bol kahkahalı kimi zaman gözyaşları içinde kimi zaman da öfkeleneceksiniz. Ama bir karakter var ki o sizden biri. Onu seveceğinize emimim. Ezman okumak için gittiği ve orada kalıp çalışmaya başl...