35

4.4K 324 211
                                    

Harry, Draco'yu hangi konularda dikkatli olması gerektiği konusunda uyarıyordu, ikisi de aynı şeyleri söylemeliydi. Draco, onunla birlikte içeri girmediği için kolay olacaktı. Zira içeride geçen konuşmayı ve Voldemort'la yaptığı anlaşmayı daha sonra Draco'ya anlatacaktı. Şimdi ne sırası ne zamanıydı.

Harry ve Draco adımlarını Profesör Snape'in odasına gitmeye karar verdiler, ilk önce ona gitmeleri Bina Başkanları olduğu için en doğrusuydu. Yasak koridora çıkmışlardı ki, Profesör Snape, Profesör McGonagall ve Profesör Dumbledore'un karşıdan kelimenin tam anlamıyla koşar adım geldiğini gördüler.

"Siz çocuklar, burada ne arıyorsunuz?" diye şaşkınlık ve öfke karışımıyla sordu Profesör McGonagall.

Harry yorgunlukla cevapladı. "Taşı merak ettiğiniz için geldiyseniz, bizde." dedi Harry ve kan kırmızısı taşı cebinden çıkarıp onlara gösterdi.

"Siz taşı nasıl biliyorsunuz?" diye sordu şaşkınlıkla Profesör McGonagall.

"Sanırım bize anlatmanız gereken bir hikayeniz var Bay Potter, Bay Malfoy. Benim odama geçip anlatmaya ne dersiniz?" diye önerdi Dumbledore.

Harry, ona gülümsedi. "Elbette efendim." dedi efendi bir şekilde. Gerçekte ise ona nefretle bakmaktan güçlükle kendini alıkoyuyordu. Onu sadece Dursleylere bırakmamıştı. Gerçek ailesinden alıp, Potterlara da bırakmıştı. Bu adam bir oyuncakmış gibi hayatıyla oynamıştı.

Harry ve Draco, profesörlerin ardından müdürün odasına girdiler. Taş hala Harry'nin elindeydi. İstemsizce odayı incelemeye başladılar. Masanın ardındaki duvarda fotoğraflar diziliydi. Önceki müdürlere ait fotoğrafların, müdürün odasında bulunduğunu duymuşlardı.

Camın önündeki köşede, parlak kırmızı tüyleriyle, kelimenin tam anlamıyla kocaman bir kuşun tünediğini gördüler. Altından bir kuyruğu, gagası ve pençeleri vardı. Başının üstünde üç altın telek vardı. Draco, heyecanla söyledi. "Bir anka kuşu."

"Evet," dedi sevecen bir gülümsemeyle Dumbledore. "Fawkes." Ardından Harry'e döndü. "Harry, taşın nasıl eline geçtiğini anlatabilir misin evladım?"

Harry elindeki taşı müdürün masasına bıraktı. Böylece profesörler açıkça görebileceklerdi. Müdür masasına oturmuştu. Solunda Profesör Snape, sağında ise Profesör McGonagall vardı.

"Taşla hikayem, Hagrid'in bana okul mektubunu getirdiği zaman başlıyor. Hagrid'i Ne-Olduğunu-Bilirsin-Sen'i Gringotts'dan alıp ona getirmesi için görevlendirdiğinizi hatırlıyor musunuz profesör?" diye sordu Harry.

Dumbledore'un gözleri sanki bir şeyleri anlamaya başlamış gibi bir parıltıyla parladı. Harry onun gözlerinden gözlerini kaçırıp ellerini parmaklarına dikti. Kendi parmaklarıyla oynarken aklından geçirdi. Sanki bilmiyor, sinsi ihtiyar... Hıncını parmaklarından çıkardıktan sonra gözlerini Profesör McGonagall'a dikti. Manipülatif bir ihtiyar ve çift taralı bir ajandansa en güvenli isme bakarak devam etti.

"Trende okula gelirken duydum ki, Gringotts'a hırsızlar girmiş. İnsanlar Gringotts'a girmeye cesaret eden kişilerin karanlık büyücüler ve cadılar olduğunu düşünüyormuş. Söz konusu Karanlık Sanatlar olduğunda akla tek bir isim geliyor. İnsanlar Gringotts'a giren kişinin Vol- Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen olduğunu düşünüyordu."

"Voldemort de, Harry. Her şeyin gerçek adını söyle. Bir şeyin adından korkarsan, kendisinden daha çok korkmaya başlarsın."

Draco ismin söylenmesinden memnun değildi, bu şekilde saygısızca, özellikle Dumbledore tarafından... Fakat fikirlerini kendine sakladı. Severus Snape, Draco'yla aynı fikirdeydi, Profesör McGonagall ise hafifçe titremiş ancak kendini toparlamıştı. Korkusunu dışarı yansıtmamayı başarmıştı.

Marvolo RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin