41

3.7K 346 242
                                    

Karanlığın efendisinin sokağı ziyaret ettiğini hissetmişcesine ağaçlar, sıcak yaz gecesinde, aniden esen rüzgarla sallandı. Sokağın sakinleri çoktan gece uykusuna yatmıştı. Hiç bir evin ışığı yanmıyordu. Sokağı aydınlatan tek şey sokak lambalarıydı. Karanlık Lord sessiz gecede parmağını şıklattı. Tüm lambalar elektrik kesilmişcesine aniden söndü.

Private Drive, 4 numara... Karanlığın içinde aradığı evi bulmuştu. Sihrinin etkisi altında ittirmesiyle birlikte kapı kendiliğinden açıldı. İçeri girdi, kapıyı kapatırken tüm evi saran bir sessizlik büyüsü mırıldandı. Zira bu gece, bu evden yükselecek olan çığlıkları kimsenin duymaması gerekiyordu.

Elini evin duvarına yasladı, tüm ev sarsılmaya başladı. Mugglelar korku ve çığlık içerisindeydi. Bir kadın ve adamın seslenişi kulaklarını doldurdu. "Dudley oğlum! Uyan deprem oluyor!"

Merdivenlerim başında belirdiler. Elini duvardan çekmesiyle birlikte sarsıntılar kesildi. Şimdi deprem korkusuyla karışık, bir yabancıyı evlerinin girişinde görmenin şaşkınlığını yaşıyorlardı.

"Kendi çocuğunuz için bu kadar sevgi dolu ve endişeliyken...." dedi gözleri çocuğun ellerini tutan ellerindeydi. Endişeyle ve sıkı sıkı tutuyorlardı. Ne güzel bir ebeveynlik örneğiydi ama! Gözlerini yetişkin adam ve kadına çevirdi. "Neden bir başkasının çocuğuna karşı aynı hassasiyeti göstermiyorsunuz?"

"Ne?" diye sordu adam. Öfkeyle kızarmış, bozarmış, biraz da morarmıştı. "Sende kimsin be adam? Evimizde ne arıyorsun?"

Kadın kocasının kolunu tuttu boştaki eliyle... "Yapma..." dedi başını olumsuzca sallarken. "Onlardan... onlardan biri. Evimize girip bizimle rahatça konuşabilmesinin başka açıklaması olamaz."

"Lanet velet!" dedi adam. "Yıllarca onu beslememin karşılığını böyle ödüyor, evime ucubeleri gönderiyor!" diye homurdandı adam.

Karanlık Lord gülümsedi. Parmağını şıklattı. Merdivenlerin başındaki adam merdivenlerden yuvarlanarak ayaklarının dibinde durdu. Başı yukarı dönüktü, şakağından kan sızıyordu.

Kadın endişeyle haykırdı. "Vernon!" Ardından koşarak merdivenlerden aşağı indi. Kocasının doğrulmasına yardım etti. Sırtını merdivenlerin bitişiğinde duvara yasladı. "İyi misin?" diye sordu.

Kocasından cevap beklemeden korkuyla ona baktı. "Kimsin sen? Bizden ne istiyorsun?"

Karşısındaki adamın zümrüt yeşili gözleri tehlikeli bir şekilde parlıyordu. "Sen- Sen- Sen... O'sun." dedi kadın. "Tren istasyonundaki adam. Çocuğu alıp götüren kişisin."

Gözlerinden tanımıştı onu. "Bizden ne istiyorsun?" diye tekrar sormuştu ancak sesine korku hakimdi.

"Yaptıklarınızın bedelini ödemenizi istiyorum."

Adam acıyla inlerken kadın korkuyla sordu. "Ne yapmışız ki? Çocuk sana ne anlattı? Bizim tek yaptığımız onu büyütmekti. Onu yetimhaneye gönderebilirdik ama göndermedik."

Karanlık Lord güldü. "Çok büyük bir lütufta bulunmuşsun gibi konuşma! Burada yaşamakla yetimhanede yaşamak arasında bir fark varmış gibi!" diye haykırdı. Sakince ekledi. "Ona yaşattıklarınız bağışlanamaz."

Kadının çığlıkları yankılanırken adam endişeyle "Petunia! Petunia neyin var?" diye sordu. Kadının cevabı acı dolu çığlıklardı. Ardından yabancı adama döndü. "Durdur şunu!" dedi titrek bir sesle.

Karanlık Lord kadının üzerindeki laneti kesti. Ancak bu sefer acı içinde çığlıklar atan adamdı. "Nasıl?" diye sordu Lord, "Sevdiklerinizin acı çekmesi nasıl hissettiriyor. Onların aşağılanması?" Adamın üzerindeki laneti kaldırıp söyledi. "Acı çektiğinizi mi sanıyorsunuz? Henüz yeterince acı çekmediniz."

Marvolo RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin