5

4.4K 396 144
                                    

Gözlerini hafifçe aralayıp kırpıştırdı. Birkaç saniye tavanla bakıştı. Hareket etmeye çalıştığında istemsizce tısladı. Üzerinden kamyon geçmiş gibi hissediyordu. Belki de, kamyon geçse daha iyiydi. Üzerinden ejderha geçmişti. Sol elini hafifçe kaldırıp elindeki mühre baktı. Yapmıştı. Bir ejderhaya tamamen boyun eğdirmişti. Eh, eski ve kadim büyülerden yararlanmıştı ama olsundu.

Ağrıyan bedenini doğrulttuğunda gözleri çevrede, bulunduğu odada, gezdirdi. Ahşap ağırlıklı bir odaydı. Geniş ve ferahtı. Minimum eşyayla döşenmişti. Geniş penceresinden içeri Güneş Işığı sızıyordu. Hava pırıl pırıl bir açık maviydi. Sanki ilkbahardı.

Bulunduğu oda ve hava durumu oldukça sıradandı. Ancak sıradan bir yerde değildi. Yoğun büyü gücünü hissedebiliyordu. Etrafında katman katman büyü vardı. Neredeyse ağzını açsa büyünün tadını alabilirdi. Büyü, saf ve yoğundu. İstemsizce kaşlarını çattı. Neredeydi?

Kapısı açıldı. İçeri birisi girdi. Vücut hatlarından bir kadın olduğu anlaşıyordu ya da dişi mi demeliydi? İçeri giren kişi kesinlikle bir insan değildi. Mavi gözleri, kulaklarının altına kadar uzanan kısa sarı saçları... kulak... uzun sivri kulaklar... Karşısındaki bir elfti. Bir ev cici, cin cüce veya başka bir şey değil. Gerçek bir elf. Uzun boylu, sevimli bir dişi elfti.

Dişi elf, onunla göz göze gelmesiyle hafif bir çığlık attı ve elindeki tepsiyi yere düşürdü. Onun için getirilen tepsi –öyle olduğunu tahmin ediyordu- artık kullanılamaz olmuştu. Dişi elf'in çığlık atmasıyla birlikte odaya başka bir elf daha girdi. Okunu ona doğrultmuş bir şekilde...

"İşe yaramaz..." dedi Karanlık Lord. "Ah, ne dediğimi anlıyor musunuz?" Elflerin kendilerine ait bir dil konuştuğunu okumuştu.

"Sakın kıpırdama uğursuz yaratık!" dedi erkek elf. Dişi elfe döndü. "Yala lye Aredhelamin."

[Elfçe: Lordumuzu Çağır]

Dişi elf hafifçe başını olumlu anlamda sallayıp hızla kapıdan çıktı. Hala korktuğu barizdi. Karanlık Lord, keyifle söyledi. "Farklı bir dil konuşsanız da, dilimi konuşabiliyorsunuz. İyi."

Ağrıyan sağ kolunu yavaşça yorganın altından çıkardı. Birinin ona iksir vermesi gerekiyordu. Muggleların ağrı kesicilerine bile razıydı.

"Kıpırdama!" dedi elf ona tekrar.

Karanlık Lord gözlerini devirdi. "Sakin ol." dedi elfe. Nesli tükendiği sanılan bir ırka zarar verecek değildi. Ancak elf ona doğrulttuğu okla ve tavırlarıyla sınırlarını zorluyordu. "Neden meselemizi konuşarak çözmüyoruz? Buraya kendi isteğimle geldiğimi hatırlamıyorum. Beni buraya kim getirdi?"

"Ben getirdim." dedi güçlü ve tok bir ses.

Uzun sarı saçları omuzlarından dökülen, ince ama kaslı bir adam içeri girdi. Başının üstünde altın işlemeli zarif bir çember vardı. Buranın lideri benim diyen bir havaya sahipti. Genç elf ona saygı duyarak birkaç adım geri çekildi ancak oku hala Karanlık Lord'a çevriliydi.

Yeni gelen elf, diğerine hafif bir bakış atıp söyledi. "Kelaya lye ereb."

[Bizi yalnız bırak.]

"Vee'llemerna Aredhelamin." 

[Emredersiniz Lordum.]

Karanlık Lord, gıcık olmaya başlamıştı. İnsanların –bu durumda elflerin- ne konuştuğunu anlayamamak sinir bozucuydu. Genç elf odadan ayrılırken diğeriyle yalnız kaldı.

"Tahmin ettiğimden erken uyandın." dedi elf. Dili biraz peltekti ancak akıcı bir şekilde konuşabiliyordu. Kanada lehçesi olmalıydı.

"Ne zamandır buradayım?"

Marvolo RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin