62

3.1K 314 184
                                    

Harry, kahvaltı yapan Draco'yu izliyordu. Dengeli bir kahvaltı yaptığından emin olmak için her lokmasını izliyordu. Bundan sonra onun sağlığıyla ilgili her şeyle ilgilenecekti.

"Harry..." diye iç çekti Draco. "Sen gözünü dikmiş bana bakarken kahvaltı yapmak pek kolay değil, hem sen neden kahvaltıya gitmiyorsun ki? Aç kalacaksın."

Harry gözlerini devirdi. "Aç hissetmiyorum. Sana bakmıyorum devam et." dedi ve bakışlarını Lucius'a çevirdi.

Uzun sarı saçlarıyla, adam oldukça asil görünüyordu ancak yüzünde yorgun bir ifade vardı. Onun bakışlarıyla duruşunu düzeltmişti. Varlığını bilen tüm ölüm yiyenler ona karşı babasına olduğu kadar saygılı davranıyorlardı. Onlardan küçük olmasının ya da aralarında akrabalık bağı olmasının bir önemi yoktu. Her zaman tetikte ve saygılıydılar.

Harry, bu saygı durumuna çabuk alışmıştı. Biliyordu ki, bu saygı sadece ona değildi, aynı zamanda babasınaydı.

Hastane kanadına giren kıvırcık saçlı kızla birlikte Lucius'un üstündeki dikkati kıza kaydı. Hermione, dolu gözlerle koşarak Draco'ya sarılmıştı.

Draco kızın sarılmasına karşılık verirken, "Yavaş Hermione..." diye mırıldandı.

"Özür dilerim.." dedi kız ve geri çekildi. "İyi misin? Ağrın var mı?"

"Hayır, oldukça iyiyim. Merak etme."

Narcissia, hafifçe öksürerek varlığını belli etti. Hermione, hemen saygıyla kendini tanıttı. "Üzgünüm efendim, kendimi tanıtmadım. Ben Hermione Grenager."

"Demek bir Gryffindor..." dedi Narcissia kızın üniformasını süzerken. "Draco'nun bir kız arkadaşı olduğunu bilmiyordum. Soyadını daha önce duymadım tatlım-"

"Hermione bir muggle doğumlu, soyadını duymaman gayet normal." dedi Harry. Safkanların kan ayrımını bildiği için özellikle ekledi. "Narcissia, Lucius, Hermione sadece Draco'nun değil, bendim de arkadaşım."

Uyarıyı alan Lucius söze karıştı. "Öyle mi? Ne kadar güzel." dedi ve kıza hafifçe gülümsedi.

Hermione de karşılık olarak gülümsedi. "Tanıştığımıza memnun oldum efendim." dedi saygıyla. Ardından Draco'ya döndü. "Senin için çok endişelendim. Dün hemen peşinizden gelmek istedim ama yolda Madam Pomfrey ile karşılaştım. Bana ayak altında dolanmak yerine geri dönmemi söyledi. Bende mecbur geri döndüm." Draco'ya dolu gözlerle bakıyordu. "Gerçekten iyi misin? Sabahtan beri herkes hakkında başka bir şey söylüyor."

"Ne söylüyorlar?" diye sordu Harry, ses tonu biraz ürkütücüydü.

Hermione istemsizce yutkundu. "Sihir... Sihir gücünü kaybettiğini..." Kendini Harry'e cevap vermek zorunda hissettiği anlardan birini yaşıyordu.

"Doğru..." dedi Draco sessizce. "Yani kısmen. Sihir çekirdeğim zarar gördü. Ama merak etme hala büyü yapabiliyorum sadece... her büyüyü değil."

Harry sinirle dişlerini sıkıyordu. Draco'nun bunu bu kadar kolay kabullenmesi mümkünse sinirlerini daha da artırıyordu. Ancak sinirlendiği Draco değildi, kendisiydi çünkü Draco bunu sadece onun için bu kadar kolay kabul ediyordu. Oysa Harry hesap sormasını yeğlerdi, sadece Nott'dan değil, kendisinden de..

"Buna inanamıyorum." dedi Hermione öfkeyle. "Sana böyle bir şey yaptıktan sonra Nott'un aldığı ceza çok hafif. Okuldan atılması gerekirdi."

"Ne ceza aldı?" diye sordu Harry.

Hermione istemsizce tekrar yutkundu. Harry'nin ses tonundaki bir şeyler onu ürkütüyordu. Ve bu şey onu, onun sorularına cevap vermeye zorluyordu. "Profesörlerin dersleri için gerekli malzemeleri toplamaya yasak ormana gidecekmiş, yıl sonuna kadar."

Marvolo RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin