71

2.7K 321 90
                                    

Babasının yanından ayrıldığında neredeyse gece yarısı oluyordu. Sakinleştirmesi kolay olmamıştı. Konuşmalarının büyük kısmında babasının Dumbledore'a okuduğu lanetleri dinlemişti.

Yorgunlukla yatağına oturduğunda bir anda karşısında beliren hayalet yüzünden sıçradı. "Baron!" dedi.

"Merhaba." dedi Kanlı Baron.

"Merhaba." dedi Harry, "Ziyaretini neye borçluyum?"

"Sana bir şey söylemek için geldim. Adını kadahe kimin attığını biliyorum."

Harry ilgiyle sordu. "Öyle mi? Kimmiş?"

"Ben... görünür bir hayalet olmaktan çok görünmez olarak dolaşırım. Bu nedenle görmemem gereken çok şey gördüm. Senin adını kadehe atan kişiyi görmem de bunlardan biri."

"Kimdi?" diye sordu Harry tekrar.

"Albus Dumbledore."

Harry hafifçe gülümsedi, biliyordu. "Biliyordum. Peki ya sen? Sen neden bunu bana söylüyorsun? Hogwarts hayaletlerinin okul müdürüne sadık olması gerekmiyor mu?"

"Ben Slytherin'e sadığım."

"Yardımın için teşekkürler, üstelik bu bana ilk yardım edişin de değil. Merak ediyorum, neden bana yardım ediyorsun?"

Hayalet bir süre havada sessizce süzüldü. "Yüzün..." dedi. "Çok tanıdık... Seneler evvel Slytherin'de okuyan başka bir öğrenciyi hatırlatıyor. O... en iyi Slytherin öğrencisiydi. Ona o kadar benziyorsun ki, neredeyse o olduğunu düşüneceğim. Riddle..."

Harry hafifçe gülümsedi. "O öğrenci hakkında ne düşünüyorsun?"

"Düşman edinilmemesi gereken biriydi, sende öylesin. Yaşayanların işine karışmaktan hoşlanmam ama... Bir hayaletin bile edinmemesi gereken düşmanlar vardır." dedi ve yavaşça kayboldu.

Harry ise yatağına uzandığında yoğun düşüncelere daldı, planlar kurdu.

Ertesi sabah, Dracoyla büyük salona giderken üstündeki gözleri hissedebiliyordu. Ona bakarak fısıldaşıyorlardı. Draco Slytherin masasına yönelirken o düz devam etti. Yüce masanın önünde, masaya arkasını dönüp bekledi. Draco şaşkınlıkla ona bakıyordu. Yanına gitmek istediğinde Harry durmasını işaret etti.

"Harry." dedi Dumbledore şaşkınlıkla.

Harry ona gülümsedi. "Günaydın profesör." dedi.

Önce bir öğrenci gördü onu, sonra arkadaşına onu gösterdi. Ardından bir kişi, bir kişi daha derken tüm salon ona bakar olmuştu.

"Selamlar..." dedi bir gülümsemeyle. "Buraya hakkımda merak ettiğiniz şeyi cevaplamaya çıktım. Adımı kadahe nasıl attım?"

Bütün salon pür dikkat söylediklerine odaklanmıştı şimdi. "Cevap basit. Adımı ben koymadım." Öğrencilerin yüzünde oluşan hayal kırıklığını gördüğünde söyledi. "Kanıtlyabilirim."

Şimdi tekrar öğrencilerin dikkatini çekmişti. "Kanıt çok basit. Üç Büyücü Turnuvası, adı üstünde... Üç. Ama ben dördüncü şampiyonum, yani olmaması gereken kişiyim. Eğer, adımı kadahe ben koymuş olsaydım, Hogwarts temsilcisi ben olurdum. Elbette, Hogwarts öğrencisi olarak bende Hogwarts'ı temsil ediyorum. Ne demek istediğimi anladınız, üçüncü kişi olurdum, dördüncü değil. Birileri... benim turnuvaya katılmamı garanti haline getirmek istedi. Bu yüzden ağır şaşırtma büyüleriyle dördüncü bir okul olduğuna ve onun öğrencisi olduğuma dair kadehin kafasını karıştırdı."

"Kim... Kim neden böyle bir şey yapsın ki?" diye sordu Cho Chang adındaki Ravenclaw öğrencisi, Harry onu birkaç kez Cedric Diggory'nin yanında görmüştü.

Marvolo RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin