78

3.4K 320 242
                                    

Ertesi sabah, kahvaltıdan da önce, Harry kendini Dumbledore'un odasında bulmuştu. Elbette neler olduğunu çok sevgili okul müdürüne anlatması gerekiyordu, sanki hiç bir fikri yokmuş gibi...

Oda oldukça kalabalıktı. Öğretmen kadrosundan; Minerva McGonagall, Severus Snape, Remus Lupin ve elbette, babası, Gilderoy Lockhart vardı. Resmi vasisi olarak Sirius ise, tam karşısında oturuyordu. Dumbledore'un masasının önündeki koltukları birer tane paylaşmışlardı.

"Dün gece olanları düşünmek zorunda kalacağın o anı geciktirmenin sana faydası olacağına inansam, bunu yapardım. Ama faydası olmayacağını biliyorum. Acıyı bir süreliğine uyuşturmak, sonunda onu hissettiğinde daha da büyük acı çekmene yol açar. Senden bekleyebileceğimin çok
ötesinde cesaret gösterdin. Şimdi senden cesaretini bir kez daha sergilemeni istiyorum. Neler olduğunu bize anlatmanı istiyorum."

Harry ihtiyarın odada bulunanlar için sergilediği şatafatlı sözlerine göz devirmemek için kendini güçlükle tuttu. Anka kuşundan yumuşak, titreyen, tek bir nota yükseldi. Havada çınladı. Harry, anka kuşuna tek bir bakış attı, ihtiyar bu asil kuşu hak etmiyordu.

Derin bir iç çekip başladı. "Kupa bir anahtarmış. Kupayı önce ben bulmuştum, tam tuttuğum sırada Diggory koşup yetişti ve diğer sapını tuttu."

"Evet, evet, bir anlık bir hırsla farkına bile varmadan yapmış bunu. Onu kınamayın." dedi. "Kupaya dokunmak... anahtarı harekete geçirdi. Kendimizi bir mezarlıkta bulduk. Sonra... onlar geldi. Mezarlardan yükselen iskeletler..."

"İnferiler..." dedi Dumbledore. "Lord Voldemort'a ait güçlü bir lanet. Ölüleri diriltir ve sadace efendisinin emirlerini dinlemelerini sağlar. Bu emirler çok basit olabilir, sizin topraklarınıza giren kişiyi öldürün gibi... Yok edilmeleri kolay değildir,  tek yolu-"

"Zebani Ateşi." dedi Harry. "Onları bu şekilde yok ettim ama bu gerçekleşmeden önce Diggory'i öldürdüler."

McGonagall üzgün titrek bir nefes  verdi. "Korkunç..." dedi.

Harry omuzlarını silkip devam etti. "Böylece kimin adımı kadahe atacak kadar çıldırmış olduğunu öğrenmiş olduk." Harry, Dumbledore'un gözlerine baktı. "Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz Profesör?"

"Muhtemelen Lord Voldemort'tu."

Harry hafifçe gülümsedi. İstediği cevap buydu. Anka kuşu havalanıp yeniden kapının yanındaki tüneğin üstüne yerleşirken, Dumbledore, "Bir kez daha söylüyorum." dedi. "Dün gece, senden bekleyebileceğimin çok ötesinde cesaret
gösterdin, Harry. Voldemort'la, o gücünün doruğundayken savaşanlarınkine denk bir cesaret gösterdin. Yetişkin bir büyücünün yükünü omuzladın ve bu yükü taşıyabildin, şimdi de bize umabileceğimiz her şeyi verdin."

"Neyi savaşabileceğimin kanıtını mı? Umduğun gibi, Voldemort'un sonunu getirebilecek tek kişi olduğumu mu kanıtladım? Beni yetiştirmek için girdiğin onca zahmetin boşa gitmediğini mi?"

"Harry..."

"Öyle olsun Dumbledore. Ama bunu senin için yapmayacağım. Benim için ölen annem... adım üzerine yemin ederim ki, annemin ölümüne sebep olanı affetmeyeceğim."

Harry ayağa kalktı. "İzninizle..." dedi.

Harry kapıya ilerlerken Dumbledore söyledi. "Yarın ben öğrencilerle konuşana kadar burada kalmanı istiyorum."

Harry arkasını dönmeden elini havaya kaldırdı ve geçiştirdi onu. Geride kalan öğretmen kadrosu şaşkındı.

"Gerçekten o muydu?" diye sordu McGonagall. "Gerçekten döndü mü?"

Marvolo RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin