🌹Sayfa sonundaki küçük yıldızı doldurmayı unutmayınız lütfen.
🌹 Bölüm ile ilgili duygularınızı bölün sonunda belirterek ufacık bir yorum bırakırsanız beni çok mutlu edersiniz.
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹
🌹OTUZ BEŞİNCİ BÖLÜM🌹
Omuzlarından geçirdiğim turuncu mantomun ardından ayaklarıma uzun krem renk çorap çizmelerimi geçirmiştim. Kulağımın ardına ittiğim saçlarımla bakışlarım yatağın ortasında soluklanan Deniz'e çevrilmişti. Dudaklarımdaki buruk gülümsemeye engel olamazken adımlarım hemen yanı başında son bulmuş yatağın boşluğuna çökmüştüm.
Saçlarına uzanan parmaklarımla tenim teninde gezinmiş dudaklarım saçlarına değmişti. Ciğerlerime dolan mis kokusuyla kirpiklerim gözlerimi örtmüş yanan gözlerim burnumun direğinin sızlamasına neden oluyordu?
"Ezel'im. Saat kaç, çok uykum var!"Yanaklarıma yükselen parmaklarım süzülen ince bir damlayı yok etmiş kısık sesim duyulmuştu.
"Uyu sevgilim. Daha çok erken. Sen uyu." Başının altına sapitlediği yumuşak yastığımla uykusuna devam etmiş doğrulmuştum oturduğum yerden.Sessiz adımlarımı kendim bile zor duyarken masanın üzerinde duran çantamı almış ayrılmıştım odadan. Geniş ahşap merdivenlerin trabzanlarından kayan parmaklarımla konağın içindeki koşuşturma gözüme çarpmış hafifçe mırıldanmıştım.
"Veda abla annem nerede?"
"Bahçedeydi gelin hanım. Verandada çiçekleri suluyordu.""Tamam. Kolay gelsin." Adımlarım usulca bahçeye yönelmiş kış bahçesinin içerisindeki Ezra anne çekmişti dikkatimi.
"Ah kuzum erkencisin yine. Hayırdır bir yere mi gidiyorsun?"
"Nüans hanımla randevum var anne oraya gidiyorum aslında Deniz götürecekti ama uyuyor, uyusun hiç dinlenemiyor bu aralar. Hep yorgun, hep uykusu .""Sen nasıl istersen kuzum. Söyleyelim kapıdakilere bıraksınlar seni olur mu?" Gözlerindeki endişe içimin titremesine neden olurken usulca başımı sallamış gülümsemişti.
" Dikkat et olur mu kendine. Bir şey olursa hemen ara beni. Muharrem Ezel'imi hastaneye bırakıver. "
"Hemen hanımağam."Sırtımda dolanan elleri ile gözlerinin içine gülümsemiş önümde duran gri arabaya binmiştim. Ciğerlerime hapsettiğim keskin solukla titreyen ellerimi kucağımda birleştirmiş başımı akıp giden yollara çevirmiştim. Ömrümde böyle mi akıp gidiyordu, zaman geçerken ben ne yapıyordum, hiç mutlu olmayı hak etmiyor muydum....
Ne olmuştu peki kurduğum hayallere, hedeflerime. Niçin, neden, nasıl yaşıyordum ben böyle. Neler yaşamıştım neler gelip geçmişti başımdan. Dik durmam gerekmiyor muydu oysa.... Herkes konuşmuştu, edilmeyen hakaret kalmamıştı susacak mıydım peki. Susturmayacak mıydım kapanmak bilmeyen çenelerini.
Yavaşça yana yatan başım cama yaslanmış dalgın bakışlarım geziyordu insanlarda. Herkes kendi halindeydi. Söyledikleri her söz onlar için gelip geçmişti, incinen ben olmuştum. Evet canım yanmıştı ama bunlar onu bilmek zorunda mıydı?
Eskiden kolayca dikleştirdiğim omuzlarım kalkmıyordu sanki artık. Sanki gücüm yetmeyecekmiş gibi geliyordu, düştüğüm yerdeki kayalar canımı söküyordu sanki. Öyle büyük, öyle kuvvetli bir yangın vardı ki yüreğimde sönmüyordu, söndürmem gerektiğini biliyordum... Biliyordum ama, amaları vardı işte.
"Hanımağamın çalıştığı hastahaneydi değilmi gelin hanım."
"Evet Muharrem abi orası."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIRÇIN VE DENİZ |SUSKUN SERİSİ-II
Chick-LitKAPAK TASARIMI🗝Sehrialem BİR KADIN DÜŞÜNÜN LÜTFEN . Yüksek bir uçurumun tam ucunda titreyen bedeniyle birlikte göz yaşlarını usul usul dökerken aldığı nefesin nasıl canını yaktığını düşünün. Umudunuzun, hayallerinizin, heveslerinizin tek bir gece...