🌹Sayfa sonundaki küçük yıldızı doldurmayı unutmayınız lütfen.
🌹 Bölüm ile ilgili duygularınızı bölün sonunda belirterek ufacık bir yorum bırakırsanız beni çok mutlu edersiniz.
⛤⛤⛤⛤⛤⛤⛤⛤⛤⛤⛤⛤⛤⛤
🌼 ON ALTINCI BÖLÜM🌼
2 Ay Sonra...
Güneş bütün muhteşmliği ile Mardin manzarasının üzerine doğarken penceremden sızan ışık tüm sıcaklığı ile yüzüme vuruyordu. Kapalı göz kapaklarım aheste aheste aralanırken uyku mahmuru dudaklarım büzülmüş meraklı bakışlarım baş ucumda ki saate kaymıştı.
Saat çoktan on'u bulmuşken üzerimdeki mavi nevresimi kenara atarak çıplak bacaklarımı yataktan sarkıtmış minik adımlarım odamdaki cama doğru ilerlemeye başlamıştı.
Araladığım pencerenin ardından ciğerlerime sızan temiz hava gözlerimin kapanmasına neden olduğun da yüzümde oluşan gülümseme ise pek bir paha biçilmezdi.
Bu geçen günler öyle güzeldi ki....
Kasvetli kış yerini artık tamamen bahara bırakmış güneş artık bir başka doğuyordu sanki. Yada ben başka bakıyordum artık güneşe.
Deniz ile artık daha iç içeydik. Aramızda söylenmemiş, konuşulmamış şeyler olsa dahi bir birimizin gözlerine bakmamız yeterli geliyordu. Tabiki de bilmeyi, onun ağzından duymayı her şeyden çok istiyordum.
Ne olursa olsun elimi tuttuğunda, gözlerimin içerisine gülümseyerek baktığında ben kendimi çok güven de çok değerli hissediyordum.
Açtığım camı kapatma gereksinimi duymadan ince tül perdeyi çektiğimde hızlıca yatağımı toparlamış oyalanmadan temiz kıyafetler alarak ayrılmıştım odamdan.
Başımın üzerinden akan ılık su ile dün geceden kalan bütün uykusuzluğum yavaş yavaş bedenimden uzaklaşırken bakışlarım parmağımda ki elmas yüzüğe kaymış gülümsemeden edememiştim.
İki ay öncesinde babam gelip beni Deniz'lerden aldıktan sonra oyalanmadan eve gelmiştik. Açıkça söylemek gerekirse ben evi bir harabe gibi bulmayı beklerken hiçte beklediğim olmamış ter temiz çiçek gibi bir ev ile karşılaşmıştık. Hasar alan bütün kapılar değişmiş yerlerine yenileri gelmiş, dağılan ortalık özenle temizlenmişti.
Her geçen gün Deniz ve ailesine karşı beslediğim minnet ve saygı artarken Deniz'i kaybetmek kadar onları da kaybetmekten korkuyordum artık. Bacaklarımdan geçirdiğim siyah taytımın üzerine geniş yakalı beyaz bir tişört giydigimde saçlarımı kurutma gereği duymadan merdivenlerden inmeye başlamıştım.
Annem salona şahane bir masa hazırlarken kaşlarım düşünce ile çatılmış sıcak poğaçalardan bir tane alarak konuşmuştum.
"Ufff sıcacık. Hayırdır misafirimiz mi var?"
" Deniz oğlum gelecek ya haberin yok mu senin? Babanı aradı sabah."Elimdeki poğaçayı tabağın üzerine bırakarak taytımın beline sıkıştırdığım telefonumu çıkardığımda bir kaç kez aramış olduğunu görmüştüm.
Bir şey mi olmuştu acaba? Dudaklarım düşünceyle büzüldüğünde kulağıma dayadığım telefon açılmıyor içime düşen merak adeta kemiriyordu tüm benliğimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIRÇIN VE DENİZ |SUSKUN SERİSİ-II
Chick-LitKAPAK TASARIMI🗝Sehrialem BİR KADIN DÜŞÜNÜN LÜTFEN . Yüksek bir uçurumun tam ucunda titreyen bedeniyle birlikte göz yaşlarını usul usul dökerken aldığı nefesin nasıl canını yaktığını düşünün. Umudunuzun, hayallerinizin, heveslerinizin tek bir gece...