Ellerim istemsiz başıma gitmişken 'hayır' diye fısıldıyordum. Böyle bir şey olamazdı. Etrafta ki herkes şokta olacak ki bir süre kimseden çıt çıkmadı. "Bu saçmalık," diye bağırdı Tural. Ömer ellerini Emre'nin üstünden çektiğinde düşünceliydi. Onun bir şey demesini bekledim. Çünkü o aramızda en mantıklı olandı. Ama sanırım şimdi onun da diyecek kelimeleri kalmamıştı.
Sessizlik sona ermiş, her kafadan ayrı ses çıkarken ben geri çekilmiştim. Halüsinasyonda yaşadığım anlar gözümde canlanıyordu. Her şey bu kadar gerçekken nasıl oluyordu da tamamen oyun çıkıyordu. Ellerimle başımı daha çok sıkarken koltukların birine oturdum. Olduğum yerden kaçmak istiyordum. Tekrar dünyaya gelmek büyük bir hataydı belkide. Sakince okulumuzu bitirip Evren sisteminde yaşayıp gidebilirdik..
Unuttuğun aileni hatırlamak seni üzüyor mu Rüya?
Kafamı daha çok sıkarken beynimde ki düşüncelerden sıyrılmak istiyordum. "Herkes bir sakin olsun," diye bağıran ses Emre'ye aitti. Kargaşadan sıkılmış olmalıydı. "Neler olduğunu öğrenmek istiyorsanız sessizce geçin toplantı salonuna beni bekleyin."
Bir kaç saniye sonra oturduğum koltuğun tam karşısında kalan duvarda gizli bir kapı açıldı. Evrende ki fabrikamız aklıma gelmişti. Orada kurduğumuz onca plan hiç olmuştu öyle mi?
..
Dakikalar sonra hepimiz üçgen masanın etrafında ki sandalyelerde yerimizi almıştık. Son olarak Emre de içeri girdiğinde kapı ardından kapandı ve masanın başında dikilerek hepimize göz gezdirdi. Orada olması gereken kişi Ömer'di. Ben onu kaptan olarak tanımıştım ve hep öyle kalacaktı benim için. Gözlerim istemsizce karşımda, en uzak köşede oturan adama kaydı. Ondan uzak kalmak, burayı terk etmek istememe neden oluyordu.
"Kafanızda tonlarca soru olduğunun farkındayım," diyerek konuşmasına başladı Emre. Gözlerim ağır hareketle onu buldu. Umursamaz tavrı yerine ciddi bir ifade gelmişti. "Size herşeyi tane tane anlatmaya çalışacağım. Ama fevri tepkiler vermek yerine sakince düşünün. Kargaşa istemiyorum."
"Sana neden inanalım?" dedi Alice her zaman ki sevimsiz surat ifadesiyle. Sanırım ilk defa ona hak veriyordum. İnanmak için bir sebebe ihtiyacımız vardı.
"İnanmaktan başka şansınız yok çünkü."
"Ben asla inanmam, baştan söyleyeyim," diye araya giren bu zamana kadar sesini duymadığım Mito olmuştu. Farklı bir hal vardı üstünde. Evrendeyken onu hiç bu halde görmemiştim. Sanki karşısına geçip Evrene hakaretler etsem bile kılını kıpırdamadan duracak gibiydi. Öyle bir boşvermişlik..
Emre ona cevap verme tenezzülünde bulunmadı ve önünde ki sandalyeyi çekerek oturdu. Arkasında ki duvara yansıyan ekran dünyanın uzaydan görüntüsünü gösteriyordu. "İnanmak istemesenizde 3019 yılındayız. Ve dünya yok olmanın eşiğinde.."
"Buraya dünyayı yok etmek için geldik zaten yani bu çok umurumuzda değil," dedi Mito. O an biraz acıdım haline aslında. Onun haricinde hiç birimiz dünyayı yok etme niyetiyle buraya gelmemiştik. Ve o bunu bilmiyordu.
"Sen öyle sanıyorsun," dedi Emre. "Senin buraya gelmeni isteyen Dünyalılardı zaten. Hepinizin buraya gelmesini isteyen dünya yönetimiydi. Evren'in dünya yönetiminde olduğunu ne çabuk unuttunuz!"
"Nasıl yani," derken sesim şaşkındı. Kaşlarımı çattığım için başım daha çok ağrımıştı.
"Acil durum toplantısında size bahsedilenlerin doğruluk payı vardı. Tüm dünya Covid-19 virüsüyle çalkalandı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sene 3019
FantasySene 3019. Covid-19 isimli yeni tip virüs tüm dünyanın yok olmasında ki başlangıcı yapmıştı. Sadece son altı ayda dünya nüfusunun dörtte birini öldüren bu virüs; Evrenistlerin sevinci haline gelmişti. İntikam dolu ruhlar, acımasız düşüncelere sahip...