Selamlar..Hazırsanız başlayalım.
...
"..oysa gönül varmış. Ve bilmek değil de hissetmekmiş esas olan.."
...
Gözlerimi aralamama neden olan şey, ışık.. Çok fazla ışıktı. Uyurken etrafta zifiri karanlık olsun ister, ufacık bir ışık huzmesi beni uykumdan edebilirdi. O yüzden dünyadayken genellikle göz bandı kullanıyordum. Ancak Evrende böyle bir dert yoktu çünkü odalarımız gece moduna ayarlandığında hiçbir ışık perde arasından girip rahatsız edemiyordu. Ahh.. burada perde diye bir şey de yoktu gerçi.
Gözüme gelen ışıktan dolayı elimi yüzüme siper ettim ve can çekişerek gözlerimi açtım. Perla odayı gündüzün en aydınlık moduna getirmiş, bana bakıyordu. "Ne yapıyorsun ya?" diye sızlandım. Hafifçe başını omzuna doğru yatırırken güldü.
"Kalkma vakti," dedi ve ellerini çırptı iki kez. Dün geceye kadar süren planlamalar sonrası fabrikada kalmıştık. Ve güne ilk kez onunla başladığım için mutlu olmalıydım. Değil mi?
Ama olamıyordum çünkü ben romantizm insanı değil daha çok realizm insanıyım."Saat kaç ki?"
"Altı," dediğinde yanımda duran yastığı yüzüme bastırdım. "Benim uyanma saatim gelmemiş daha."
"Herkes kalktı bir sen kaldın hadi Şila, bugün büyük gün," derken sesi hiç de yeni uyanmış gibi durmuyordu.
"Yalan söylüyorsun, herkes uyanmış olamaz. Samida bu saatte top patlatsan uyanmaz bir kere.."
Gülerek yatağın boşta kalan yerine oturduğunu fark ettim. Yüzümde ki yastığı asla ama asla kaldırmak istemiyordum. "İstersen gelip kendin gör, toplantı odasında hazır bir şekilde bekliyor," dediğinde şaşkınlıkla yastığı çektim yüzümden ve "Ne?" dedim. Yani bizim Samida sabahın bu saatinde kalkacak, hem de hazırlanacak.. Rüyamda görsem inanmazdım o derece.
"Ciddi misin!""Gayet ciddiyim," derken göz göze geldik. Hafif sakalları beyaz tenini koyu gösteriyor ve bu ona farklı bir hava katıyordu. "Hemde baya heyecanlı gördüm onu. Gideceğimiz zamanı iple çekiyor gibi!"
Başımı kaldırarak yatakta oturur pozisyona geçtim. "Tabi ya," derken kafama dank etmişti. "Anladım ben onun niye böyle erkenden hazırlandığını!"
Ahh be Samidam. Ah be kuzumm.. Cidden bu kadar seviyor musun?
"Nedenmiş?"
Çatılan kaşlarına baktım. Söyleyip söylememek arasında kararsızdım. Ancak bu durum tüm ekibi etkileyebilirdi. Söylemenin daha doğru olacağına karar verdikten sonra biraz daha dikleştim. "Mito yüzünden," dedim.
"Aslında tahmin ettim ama tam olarak olay ne?"
"Mito'yu seviyor ve ben ona bunun doğru olmadığını ne kadar anlatırsam anlatayım beni dinlemiyor."
"O yüzden aranız bozuldu yani," derken merakla kaşlarını kaldırmıştı. "Anlaşılıyor mu?" derken ofladım. Bu da soru mu? dercesine baktı bana.
"Peki Mito? O Samida'ya karşı nasıl?"
"Yani seviyorum falan diyordu önceden. Ve ben ne kadar onları bir araya getirmek istemesem bile inanıyordum sözlerine ama.."
"Ama?"
"Komitede olması, bunu bizden saklaması. Nasıl desem? Sanki bu zamana kadar ki Mito rol yapıyordu da şimdi onun gerçek yüzünü görecekmişiz gibi."
"Olabilir," derken bakışlarını karşıya çevirdi. "Ama gerçek duyguları olma ihtimali de var. Eğer öyleyse onun için de zor olacak. Çünkü er ya da geç bizim onlara karşı olduğumuz ortaya çıkacak."
Derince bir nefes verdim. "Samida'nın üzülmesinden korkuyorum."
"Evet o da var ama," derken yüzüme baktı tekrar. "Umarım ekibe zarar verecek bir hata yapmaz."
"Keşke yapmaz diyebilsem," dedim umutsuzca. "Ama kalbinin sesi hep mantığından daha önde oldu onun için. Umarım kalbine hükmetmeyi öğrenir."
"Bize ihanet ederse bunun bir bedeli olur, biliyorsun değil mi?"
"Öyle bir şey yapmayacak," derken ayaklarımı yere sarkıttım. İstemeden de olsa sinirlenmiştim. "Ne olursa olsun buna engel olacağım."
"Kendini yıpratman için demedim Şila, herşeyi kontrol edemezsin. Evet, Samidanın böyle bir şey yapmasını ben de istemem ama kalbini seçerse onu suçlayamayız."
Şaşkınca ona baktım. "Nasıl yani?"
"Kalp bu," derken elini kalbine götürmüştü. Ve ben bu detayda kalmak istiyordum. "Aşık olacağı kişiyi seçemez ki! Evrenistin birine aşık oldu diye onu suçlayamam. Ama eğer bu aşkı ekibe zarar verirse işte o zaman ekip kuralları ne gerekiyorsa onu yapmak zorundayım."
Gözlerine bakarken içimde bir şeylerin hareket ettiğini hissedebiliyordum. Hem bu kadar mantıklı olup hem böylesine ince düşünceli olmayı nasıl becerebiliyordu!
"Perla," dedim. Sesim kısıktı ama ona karşı minnetlerimi barındıyordu içinde. "Onunla konuşur musun?""Ne konuda?"
"Eğer bir hata yaparsa nelere mâl olabileceğini anlat mesela. Ne bileyim işte! Sen mantıklı cümleler kurarsın. Beni dinlemiyor. Ve sırf o çocuk yüzünden kuzenimle daha da kötü olmak istemiyorum."
Hafifçe gülümsedi. "Hım," diyerek dudaklarını kıvırdı. Hem yakışıklı hem tatlı.. şaka gibi. "Bir şartla kabul ederim."
Ben de gülerek dudaklarımı kıvırdım onun gibi. "Neymiş o şart?"
"Bana artık Ömer diyeceksin." Gülüşüm ufak bir kıkırtıya dönüştüğünde dikkatle beni izliyordu. "Ne kadar meraklısınız dünya isimlerinize?"
"Sen niye bu kadar nefret ediyorsun dünya isminden?" diye sorduğunda gülüşüm anında solarken gözlerimi kaçırdım. Hayır, ismimden nefret etmiyordum. Sadece bana kalbimi kıran insanları hatırlatıyordu. "Öyle bir şey yok," diye mırıldandıktan sonra konuyu uzatmasını istemediğim için, "Tamam kabul. Sana bundan sonra Ömer diyeceğim," dedim.
"Bir daha söyle," dediğinde ona döndüm gülerek. Yeşil gözlerine baktım. Saniyeler süren o bakışta senelerce kalabilirdim. Nefesimi aldım ve "Ömer," dedim bir kez daha. Kesinlikle ona çok yakışan bir isimdi bu. Nedenini ya da anlamını bilmiyordum. Sadece ona çok yakıştığını dudaklarımdan çıkarken fark etmiştim.
Gerçi sevenin gözünde sevdiğinin her şeyi güzel gelirmiş. Bir dakika!
Sen onu seviyor musun?
Kendime ilk kez sorduğum bu soru beni afallatmıştı. Evet ona karşı bir hoşlantı duyuyordum ama bunun daha ötesi olduğunu düşünmemiştim hiçbir zaman. Ama şimdi bu soruyu sorunca fark etmiştim. Kalbimin düzensiz atışları, ellerimin rotasını kaybedişi.. Hiç göz kaçırmayan Şila'nın gözlerini kaçırıp durması...
Bunlar normal şeyler değildi. Ben.. sanırım hoşlanma levelini atlamış bir üst levele geçmiştim.
Bölüm hakkında yorumları alalım.
Okuduğun saat ve tarih..
05.05.20
11.30
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sene 3019
FantasySene 3019. Covid-19 isimli yeni tip virüs tüm dünyanın yok olmasında ki başlangıcı yapmıştı. Sadece son altı ayda dünya nüfusunun dörtte birini öldüren bu virüs; Evrenistlerin sevinci haline gelmişti. İntikam dolu ruhlar, acımasız düşüncelere sahip...