Samida'nın Pişmanlığı

39 8 22
                                    

Bugün ki vaka sayısını ve ölüm sayısını görünce nasıl mutlu oldum anlatamam. Yüzün altına inen rakam..

Bugünleri atlatacağız..

Ümit dolu bir gün.

İyi okumalar..

...

"Bu hayatta kimi birinci sıraya koyarsanız, o; sizi ikinci sıraya koyuyormuş..."

...

Fabrikadan çıkmış eve doğru uçarken yalnızdım. Ama düşüncelerim kalabalıktı. Perla ile konuşurken Samida çıkmıştı ve ben bunu sonradan fark etmiştim. Halbuki Samida hiçbir zaman sonraya attığım, fark etmediğim birisi olmamıştı. Bu durum beni rahatsız ediyordu. Ondan gittikçe uzaklaşıyormuş gibi hissediyordum ve içime ağırlık çöküyordu. Ama bir yanım da hafiflemiş gibiydi sanki. Omzumda duran bir sorumluluk yavaşça beni terk ediyormuş gibiydi..

Tuhaf duygular ayrımı..

Evin terasına iniş yaptıktan sonra kanatlarımı gizledim asansörüm ile eve giriş yaptım. Eve dönene kadar akşam olmuştu ancak fabrikada uyuduğum için uykum yoktu. Mutfağa doğru ilerlediğimde ortamda ki sessizlik dikkatimi çekti. Samida neredeydi acaba?

Mutfakta kendime kahve hazırlayarak odama geçmeyi düşünüyordum. Bugün  yüz yüze gelmesek daha iyi olurdu. Şirin kahvemi hazırlayıp yanına cici bebe kurabiyelerinden koyduğunda gülümsedim. "Kurabiye istemedim Şirin," diye mırıldandım gülerek.

"Moraliniz bozukken yemeyi tercih edersiniz diye düşündüm efendim," dedi robotik sesiyle.

Bazen bir insandan daha düşünceli oluyordu. Moralim bozuk olduğunda süt ve cici bebe kurabiyelerine saldırırdım. Beni iyi tanıyordu Şirin. Gülümsedim ve teşekkür ederek hazırladığı tepsiyi elime aldım. Arkama döndüğümde kapının kenarına yaslanmış bir şekilde beni izleyen Samida ile karşılaştım. Kollarını birleştirmiş beni izliyordu. Bir anlık duraksamanın ardından nefes alarak mutfaktan çıkmak için hareket ettim. Yanından geçeceğim esnada konuştu.

"Seni üzmek istemedim, biliyorsun değil mi?"

Sesi kısıktı ve yanlış yaptığını kabul ettiği zamanlarda olduğu gibi yüzüme bakmıyordu. Biliyordum, beni üzmek istememişti. Ama bu sonucu değiştirmiyordu. Üzülmüştüm..
Ve bu defa alttan almak, 'biliyorum' demek istemiyordum. Kavga çıkarmak da istemiyordum. O yüzden sessizce yüzüne baktım bir süre. Ardından mutfaktan çıkarak odama doğru ilerlemeye başladım.

Oflayarak peşimden gelirken "Şila," dedi pişmanlık dolu sesiyle. Hayır, pişman olsun istemiyordum. Bu beni yine üzerdi.  "Bir şey söylemeyecek misin?"

Odamın önüne geldigimde siyah kapı iki yana doğru açıldı. İçeri girdikten sonra tepsiyi tekli koltuğumun yanında duran sehpaya bıraktım. Samida ardımdan seslenerek girdi odama. "Biliyorum seni çok kırdım ama inan ki sinirle çıktı ağzımdan Şila. Sen benim için değerli olduğunu biliyorsun zaten. Kafam o kadar karışıktı ki o an sende üstüme gelince.."

"Tamam Samida," dedim soğuk sesimle. Daha fazla dinlemek istemiyordum. Kalbim yumuşasın istemiyordum. Kırgınlığıma sadık kalmak istiyordum, en azından bu gece.

"Tamam ne!" dedi. "Konuşmuyorsun, kızmıyorsun.. bu sen değilsin! Bağır, çağır ama susma lütfen."

Cevap verme Şila. Sus, sadece sus.

Giyinme odama ilerledim onu duymazdan gelerek. İnatla peşimden geldi. Peşimden gelsin istemiyordum, beni rahat bırakmasını istiyordum sadece. "Sen tahmin ettiğimden daha fazla kırılmışsın!" derken yeni idrak ediyor gibiydi. Ona karşı hep iyi olmama öyle alışmıştı ki..

"Şila lütfen konuşur musun? Bak, onunla konuştuk ama sadece orada ne işi olduğunu anlamaya çalışıyordum. Afalladım Şila," dedi. Kıyafetlerimi çıkartarak pijamalarımı giydim. "Onu orada görünce beynim kalbimle çarpıştı, anlayabiliyor musun?!"

Anlıyorum Samida. Ama sen beni anlamıyorsun. Ya da anlamak istemiyorsun..

İsyan edercesine konuştu bir kez daha. "Hadi ama Şila, sen benim için ne kadar değerli olduğunu biliyorsun. Sinirle söylediğimi biliyorsun. Beni, benden iyi tanırsın sen.." dediğinde durdum ve gözlerine baktım. Kedi gibi bakışları ile onu anlamamı bekliyordu. Haklıydı, onu ondan daha iyi tanıyordum ama yine de duygusuzca bakmaya devam ettim. Sanki hiç umrumda değilmiş gibi bakmaya..
"Onunla aynı gemide ama karşı karşıya olacağız, kalbim ve beynimin Savaşı'nda beni yalnız bırakma, lütfen."

Yutkunarak gülümsedim. Zoraki oluşan bu gülümseme onun gözlerinde bir ümit oluşturmuştu. "Sevgiden anlamayan birine ihtiyacın olduğunu sanmıyorum," dedim. Hüzünle başını eğdi. Kafasını iki yana sallarken konuşmasına izin vermedim. "Bundan sonra yalnız olan sadece ben değilim Samida, sen de yalnızsın. Çünkü ben yokum.." derken sesim hafiften yükselmişti. Sonra gülümsemem genişledi. Halbuki dokunsa ağlayacak durumdaydım. "Ama bir dakika, Mito vardı değil mi senin hayatında!! Eksikliğimi hissetmessin."

Hızla odama geçtim ve koltuğuma oturarak ona arkamı döndüm. Kahvemi elime alarak yudumlarken ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Ona bunları söylemek, onu üzmek isteyeceğim en son şey bile değildi. Ama geldiğimiz noktada o beni üzüyor ve ben de onu üzüyordum. Nasıl bu hale gelmiştik!?

Bir kaç dakika sonra giyinme odasından çıktığını anladım. Ona bakarsam dayanamaz ağlardım. Bakmadım.. Konuşacak gibi durdu bir süre arkamda. Konuşmadı.. ve terk etti odamı.

O gece ilk kez evrende böylesine yalnız hissetmiştim. İlk kez o gece kırgınlığımızı atmadan odalarımıza çekilmiştik ikimizde. Birbirimizden başka kimsemiz yokken birbirimize yabancı olmak istemiyordum. Ama sanki öyle bir yola girmiştik..

Sonunda kalbimizin parçalarının içimize batacağı bir yol..

Benim için en değerli kişi kim diye sorsalar? Onun adını söylerdim. En çok sevdiğin kişi kim deseler yine o..
'En'lerim onunla doluydu. Çünkü başka kimseyi hayatıma dahil etmemiştim bugüne dek.

Ama bugün anlamıştım ki dahil etmeliymişim. Ve dahil edecektim artık, onun hayatına karışmayacak ve kendi hayatıma bakacaktım.

Bu hayatta kimi birinci sıraya koyarsanız, o sizi ikinci sıraya koyuyormuş bunu anladım.

Beğendiniz mi bölümü?

Yorumları alalım.

26.04.2020
23:11

#karantinagünlükleri


Sene 3019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin