Kırılma Noktası

69 8 80
                                    


Hoş geldin okuyucu.. buraya bir söz bırak kendin için..

..
Ne mi yapıyorum? Alçalan insanların yükselen değerlerinden uzak duruyorum.
..

"Aramıza hoş geldin Samida," dediğinde ondan nefret ettim. Dibi görünmeyen bir boşluk demiştim ya hani, şimdi o boşluk büyümüş ve beni içine hapsetmişti.

Kuzenimin sevdiği çocuk bu ordudaydı. Ve bu halde mantığı ve duygusu arasında seçim yapmak zorunda kalacaktı. Herşey birbirine karışacaktı. Hissediyordum..
Ve bu hiç hoşuma gitmiyordu.

Ben olayın şokunu yaşarken bakışları beni buldu. Bu zamana kadar onda nefret duygusunu hissetmemiştim. Ama şimdi bana bakarken nefretle baktığını görebiliyordum. Bu zamana kadar kör müydüm yoksa o iyi bir oyuncu muydu bilmiyorum. Tek bir gerçek vardı ki o ne kadar nefretle bakıyorsa bende o kadar öfkeyle bakıyordum ona. Bu zamana kadar bize orduda olduğundan bahsetmemişti. Dünyaya karşı bu denli intikam beslediğini belli etmemişti bile..

Aptal mısın Şila? Hangi evrenist nefretini yüzüne kustu sanki! Hepsi ikili oyuncu onların. Tıpkı Mito gibi. Size en başından beri oynuyordu. Hatta..

Hatta kuzenini gerçekten sevmiyor bile olabilir.

"Ve gıcık kuzen Şila da buradaymış," dedi alay dolu sesiyle. Yıllardır her sabah maruz kaldığım ses şuan yabancı geliyordu. Samida'ya son kez baktı, seviyormuş gibi. Bu zamana kadar olan tüm sevgi sözcükleri yalan mıydı yani!
Nasıl yapabilmişti bunu aklım almıyordu. Gerçekten sevdiğine beni bile inandırmıştı. Ofladım.. Nasıl inanabilmiştim? İç sesimi dinleyip kuzenimi ondan uzak tutmayı başarmalıydım o zamanlar. Şimdi herşey daha da karmaşık bir hal almıştı.

Düşüncelerimin yoğunluğundan Mito'nun elimi avuçlarının arasına aldığını son anda farkettim. Kaşlarımı daha çok çatmaya çalışırken hızla çektim elimi. Bakışları ne yapmak istediğimi anlamaya çalışırmış gibi bana döndü. Tezahüratlar kesildi. Herkes şok olmuş bir şekilde izliyordu beni muhtelemelen. Ya da öldürmek ister gibi..

"O şeyi yaptırmam," dedim. Sesim net ve kendinden emindi.

Mito gözlerini kıstı. Bir şey söylemek yerine beni anlamaya çalıyor gibiydi. Ona bakmak yerine Perla'ya baktım. Olumsuzca başını sallıyordu. Maalesef beni tanımıyordu. Ben nefret ettiğim kişilerin dövmesini vücudumda taşımazdım, bunu yapmayacaktım.

Sunucu ilk önce bir kahkaha attı. "Şakacı bir arkadaşınız var sanırım," derken sesi bunu gerçekten yapabileceğime inanmıyormuş gibiydi. Mantıklı olan kimse böyle bir şey yapmazdı çünkü. Yüzlerce evrenist içinde onlara baş kaldırıyor olmak aptallıktı. Ama cesur olmanın yolu aptal olmaktan geçiyordu, ben ne yapabilirim!

"Şaka yapmıyorum."

Adamın gülüşü bıçak gibi kesilirken arenada uğultular baş göstermeye başladı. Samida "Yapma!" diye fısıldarken gözlerime bakıyordu. "Yapmıyorum zaten," diyerek gülümsedim. Ama mutluluktan yoksun bir gülümseme olmuştu bu.

Sunucu adam fötr şapkasını düzelterek bana doğru yaklaştı. Deli olup olmadığımı kontrol ediyor olmalıydı heralde. "Sen," dedi. "Ne dediğinin farkında mısın çocuk!"

Beni küçümseyerek konuşması gerilen sinirlerime bir yenisini eklerken bu defa konuşmamayı tercih ettim. "Farkında değil," dedi sıranın başında duran Alice. "Kendisi biraz aptaldır, bakmayın siz ona!"

Gözlerimi devirdim. "Mal gibi damga vuruluyor ve sen bunu sorgulamadan kabul ediyorsun!" dedikten sonra bir adım öne çıkarak ona baktım. "Kim daha aptal tartışmayalım istersen."

Sene 3019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin