Evrenistlerin Ordusu

53 7 44
                                    


Yeni bölüme hoşgeldiniz..

Okuduğunuz tarih ve saat buraya lütfen..

Keyifli okumalar.

...

Koşmak zorunda değilsin, düşersen kalkmak zorunda değilsin. Düştüysen bir süre çayır çimenin tadını çıkar.

...

Tuhaflıklarla boğuşarak bir güne daha açtım gözümü. Hayır, evrende gündüz gece kavramı yoktu. Hepsi birbirine karışıktı aslında. Hava ne tamamen karanlık ne de tamamen aydınlık olurdu. İlk zamanlar bu durum ruhumu bunaltmış olsa da şuan alışmıştım. Benim için sabah olmuştu. Sekiz çeyrekte odam otamatik olarak gündüze geçerek aydınlandı. Ama bugün yatağımdan kalkmak ve güne başlamak istemiyordum. Yastığı yüzüme bastırarak yatmaya devam ettim.

"Kalkmalısın Şila," diye mırıldandım kendi kendime. Bugün büyük gündü. Evrenistlerin ordusuna resmi olarak katılacaktım. Ama şuan ölü taklidi yaparak bütün sorumluluklardan, zorluklardan kaçmak istiyordum.

Odamın kapısı hızla açıldığında yastığımı yüzüme daha çok bastırdım. Sanki görünmeyecek mişim gibi!
"Sen hala yatıyor musun?" diye cırladı kuzenim. Oflayarak yastığı kenara attım.

"Sana da günaydın," dedim. Yatağın başında dikilmiş sorgulayıcı ifadesiyle bana bakıyordu.

"Kuzi sen değil misin her sabah zebellak gibi başımda dikilen?" dedi hayretle. "Tam gününde uyuyasın mı tuttu yani!"

Hafifçe doğrularak yatakta oturur pozisyona geçtim. "Senin de erkenden uyanasın tutmuş! Madem böyle erken uyanabiliyordun her sabah ne diye başında bekletiyordun beni."

"Heyecandan uyuyabildim mi acaba?" diye konuştuktan sonra saatine baktı. "İki saatimiz kaldı ve sen hala uyuşuk uyuşuk davranıyorsun."

Evet, kuzenim de orduya katılmaya karar vermişti. Biz hangi akla hizmet böyle çılgınca bir işe girişmiştik, şuan hiç bir fikrim yoktu. Doğru bir karar mıydı? İki gün önce o masada otururken doğru olduğuna adım kadar emindim. Şimdi ise mantığım 'bindiniz bir alamete gidiyorsunuz kıyamete' şarkısını söyleyip duruyordu.

Hayırlısı bakalım.

Yataktan kalktım. "Ağzınla söylüyorsun, daha iki saat var Samida. Ne bu acelen?!"

Aynama doğru giderek saçlarıyla uğraşmaya başladı. "Sıkı bir kahvaltı yapacağız. Günlük rutin bakımlarımızı halledeceğiz. Giyeceğimiz kıyafetlere karar vereceğiz.." dedi ve bana doğru döndü. "Daha çok işimiz var Şila!" derken sesi cidden telaşlıydı.

Kaşlarımı çatarak, "Günlük bakım rutini mi?" diye sordum. "Öyle bir rutimiz olduğunu bilmiyordum."
Sesimde imayi farkederek gözlerini açtı. Ne demeye çalışıyorsun der gibi bir hali vardı. Şirin'in sesi konuşmasını engellerken hızla mutfağa doğru ilerledi. Odadan çıkmadan önce "Hemen kahvaltıya gel," diye tembihlemeyi de ihmal etmedi tabi.

Göz devirdim. İlk önce banyoya girip adam akıllı kendime gelmem gerekiyordu. Durumu kabullenerek oraya enerji dolu gitmeliydim. Böyle sönük bir halde değil..

..

Sıcak bir duş, ardından Şirin'in hazırladığı enfes kahvaltı sonrası kıyafetlerimizi giymiş, hazırlanmıştık.
Samida haklıydı. Neredeyse bir buçuk saat hazırlanma sürecinde geçmişti. Bu biraz da sevgili kuzenimin kıyafet konusunda kararsız kalması yüzünden olmuştu ama neyse..

Sene 3019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin