Tuhaf Durumlar

39 4 128
                                    

Çok geç geldi farkındayım ve üzgünüm. Sınavlar ve bazı ekstra durumlar yüzünden ancak fırsat bulabildim. Normalde bugün bile bölüm atamayabilirdim ama sözüm vardı.

Sevgili okuyucum, kitap kurdu Sıla'nın doğum günü.. Nice mutlu yaşlara tatlım.. ♥️

"Söyleyecektim sana zaten, dün gece herkes dağıldıktan sonra mesaj geldi. Senin gördüğün nota benzer bir şey işte, oyun falan filan.." diyerek açıklamaya yapmaya devam eden Perla'ya bakıyordum. İmzalar atılmış Ordu'nun resmi üyeleri olmuştuk. Neredeyse yüz sayfadan oluşan sözleşme maddeleri vardı ve tabi ki hepsini okuyamamıştım. Diğerleri de benim gibiydi muhtemelen. Okusak da kararımızdan dönemezdik bu saatten sonra sonuçta. İhanet edecek olan, sisteme baş kaldıracak olan bizdik. O sayfada yazanların bir önemi yoktu, biz imzalarken o kurallara uymayacağımızı biliyorduk zaten..

Ama bilmediğimiz şeyler de vardı ve bunu o günlerde anlamamıştık.

"Beni dinliyor musun sevgilim," diyerek elimi tuttuğunda kendime geldim. Düşünceler beni girdapa sürüklüyordu. Ellerimize baktım. Onun ellerini tutmayı uzun zaman hayal etmiştim. Peki şimdi niye bu kadar kırık hissediyordum?

"Sana güveniyorum," dedim sessizce. "Ama bu güvenimi yıkmandan ölesiye korkuyorum.." Konuşmak istediğinde onu susturdum. "Çünkü eğer yıkarsan sana olan sevgimden öleceğimi bilsem, yine de bu güzel ellerini bırakırım."

"Bu eller hep tutulacak," derken iki eli de benim ellerimi kavradı. Gülümsedim hafiften.

"Beni bu ellerden mahrum bırakma Ömer," dedim. Arenanın kafeteryalarından birindeydik. Diğerleri yanımızda olmadığı için bu kadar rahattık. "Sen de beni bu güzel bakışlarından mahrum bırakma, ne olursa olsun.." dedi.

Bir kaç saniye durduk öyle. O saniyelerde zihnimde bir sürü şey geçiyordu, biz nasıl yaşlanacaktık mesela.. Birlikte bir çocuğumuz hatta belki de bir torunumuz olurdu, kim bilir? Sevgi yeter miydi bir ömürü bitirmeye. "Sen çok aksi bir nine olurdun kesin," dediğinde ağzım açıldı. "Sen benim düşüncelerimi mi okuyorsun?"

"Evet," dedi hiç çekinmeden. Güldüm bu haline. Sanki bir kaç saat önce ona saçma tripler atan ben değildim. Şimdi onunla gülüyor olmak tuhaftı. Değişik ruh hallerine girip duruyordum. "Ben aksi değilim bir kere," dedim mızıkçı bir çocuk gibi. "Öylesin," dedi gülerek. "Sen de kalantor bir bunak olursun," diyerek çıkıştım. Halbuki yaşlansa bile yakışıklı olurdu bence, yine böylesine kibar ve yine böylesine beyefendi bir adam olurdu. Sadece biraz fazla disiplinli olabilirdi, emin değilim.

"Disiplinli olacağım tabi, çocukları başı boş bırakmaya gelmez.."

"Ya off," diyerek yüzümü kapattım. Düşüncelerim açık olsa bile onu yönetebilirdim. Bunu neden beceremiyordum şuan. Ona yakışıklı dediğimi de duymuştu. Bundan utanacak değildim ama yine de aklıma gelen fikirle yüzümü açtım.

Elbette düşüncelerimin hakimiyetini elime almıştım.

Gözlerine baktım muzur ifademle ve düşüncelerimi onun huzurlarına sundum. 'Çocukluk aşkım daha yakışıklıydı uf ya.. Neyse ki yarın dünyaya gidiyoruz onu görebileceğim.'

Kasılan yüz ifadesi belli ediyordu sinirini. Ama yine de belli etmemeye çalışarak oyunuma eşlik etti ve düşünceleri ile cevap verdi. 'Benden başka kimseyi göremezsin güzel kadın..'

'Nedenmiş o içinde kıroluk saklayan kibar adam..'

'Çünkü bakacağın her yerde aşık olduğun bu kıro adamı göreceksin fındık burunlu kadın..'

Sene 3019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin