Dünyanın içinde küçük bir zerreden ibaretiz hepimiz. Büyük kavgalarımız var içimizde, kalp kırıklıklarımız var.. Oysa dışarıdan bakınca her insan gibi görünüyoruz. Sıradan..Halbuki öyle değil sevgili okuyan, sen herkes değilsin, herkesten farklısın. Onlar gibi olmak zorunda da degilsin üstelik.
Her insan içinde bambaşka dünyalar taşır. İçinde ki cevheri hayatına yansıt..
Şimdi başlayalım.
Zihnim yoğun düşüncelere ev sahipliği yapıyorken bir kez daha yüzümü buruşturdum. Sağ elimin parmakları ile şakağıma baskı yaparken bugünü bitirmek istiyordum. Konuşmalar baş ağrımın çoğalmasına neden oluyordu.
"Öyleyse ilk işimiz kapsülümüz dünyaya indiğinde güvenli bölge tasarlamak," diyerek önünde ki ekranda bir kaç işlem yaptı Tural. Toplantı sonrası analizlerini yapmak için fabrikadaydık. Gün bitmek bilmiyordu resmen.. "Güvenli bölgeye toplayacağız aileleri. Herkes için ideal olan bir nokta belirlemeliyiz."
"Amerika," dedi Alice. "Saçmalık, dünyanın diğer ucu," diye karşılık verdi Samida.
"Kesinlikle," dedi Tural. "Amerika çok uç yer kızım orası olmaz. Bence Türkiye olsun.."
"Siz Türksünüz diye sizin ülkenizde olacak değil," dedi Adiel. Kaşlarını çatmış, kollarını masaya yaslamıştı. "Afrikada bir ülke olsun. Dünyanın ortası sayılır."
"Diyene bak," diyerek güldü Tural. "Sen Afrikalısın diye orayı mı seçeceğiz! Çok saçma.."
Adiel'in Afrikalı olduğunu bilmiyordum. Tip olarak Afrikalı erkeklere benzemiyordu. Evren yönetimi ırkçılığa karşı oldukları için siyahî gençlere ten değişim formatı uyguluyordu. Her ne kadar Evrene karşı savaşacak olsam da bazı özelliklerini seviyordum. Ten rengi yüzünden ayrımcılık mı.. Hadi ama çok banel!!
"Madem herkes kendi ülkesini istiyor, bende Çin diyorum."
Kimoni'den sonra bu konuşmadan sıkılarak ofladım. Bir an önce eve gidip başımı yastığa bırakmak istiyordum. Ve mümkünse bir asır uyanmamak..
"Kura çekeriz olur biter, uzatmayın."
"Kura çeksek daha mantıklı değil mi?"
Perla ile aynı anda konuştuğumuzda anlık sessizlik oluştu ortamda. Gözlerimiz buluştuğunda ellerimi hareket ettirdim fark etmeden. İçimde bir şeyler kıpırdıyor beni huzursuz ediyordu. Ya da huzurlu.. bilemiyorum. Bakışlarımız saniyeleri aşkın süre birbirinde oyalandıktan sonra. "Mantıklı," dedi. Sorduğum soruya cevap verdiğini çok sonra anladım.
Son toplantı öncesi dediklerinde kalmıştı aklım. Ve kalbim..
Kalbinde birisi olduğunu söylemişti tam gözlerimin içine bakarak. 'O kimse çok şanslı..' diyemedim. Aslında zihnimi kaplayan tek şey buydu. Savaş, planlar, iki gün sonra dünyaya gidiyor oluşumuz..
Hiçbiri değil de onun bir cümlesi işgal etmişti zihnimi. Bu çok acımasız bir durumdu. Onun kalbinde olan biri ve benim kalbimde taht kuran o..Düşündükçe işin içinden çıkamıyor. Daha çok düşünüyor ve daha çok batıyordum. Tuhaf duygular üçgeni beni içine çekiyordu.
"Peki o halde kura çekiyoruz," diyerek büyük masada herkesin ekranını açtı. Evrenin kura şekli dijital ortamdan yapılıyordu elbette. "Üç dediğimde.. Bir vee üç," dedi çılgın sesiyle. Göz devirerek ekranımda bulunan kırmızı butona bastım. Herkesin ekranından masanın ortasına doğru rakamlar üst üste düşerken dikkatle sonucu bekliyorduk. Bir kaç saniye sonra en üste gelen rakam yeşil renge dönüştü ve havada kaldı bir süre. Dört rakamına bakarken, rakamın eşleşmiş olduğu ülke hemen altında belirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sene 3019
FantasySene 3019. Covid-19 isimli yeni tip virüs tüm dünyanın yok olmasında ki başlangıcı yapmıştı. Sadece son altı ayda dünya nüfusunun dörtte birini öldüren bu virüs; Evrenistlerin sevinci haline gelmişti. İntikam dolu ruhlar, acımasız düşüncelere sahip...